Zavallı (!) Erman

Çok üzgünüm.

Romanların sürgün edilmelerine, Edirne’de gençleri linç etme girişimlerine bu kadar üzülmedim, inanın. Çünkü, yazılı, görüntülü medyamız kime üzülmem gerektiği konusunda benim adıma karar verdiğinden, ben şimdi çalıştığı programdan atılmış büyük futbol yorumcusu Erman Toroğlu’nun dramıyla yatıp kalkıyorum. Mecburum. Genel havaya uyma konusunda neden diğerlerinden geri kalayım? Ertuğrul Özkök gibi bir merhamet makinesinin bile ‘geri dönsün’ dediği, Hasan Pulur’un “ekranların rengiydi” minvalinden destek attığı Toroğlu konusunda, kendimi medyaya bıraktım çünkü. Hayatımı yönlendiren medyanın, duygularımı da yönlendirmesinden daha doğal ne olabilir?

Tabii ki şaka yapıyorum. Bir haftadan fazla bir zamandır medyamızda Erman Toroğlu’nun futbol yorumcusu olarak çalıştığı kanaldan atılmasıyla ilgili haberlerden geçilmiyor. Öyle ki, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük mağduruyla karşı karşıyayız adeta.

İşten atılan kim olursa olsun, bu, atılanı mağdur yapmaz mı peki? Hayır yapmaz. Çünkü Erman’ınki türü atılmalar (!) herkese nasip olsa keşke denecek türen kovulmalardır. Hakkın, hukukun, vefanın Toroğlu gibi kişiler vesilesiyle de olsa hatırlanması iyi bir şeydir belki ama, yok artık, bu kadarı da fazla. Beş bin gazetecinin işsiz olduğu bir ülkede, kovulur kovulmaz kendisine diğer televizyon kanallarından iş teklifleri yağan Toroğlu için üzülüp, “merhamet ayarlarımla” oynayamam.

Jargon, özel topluluk dilidir. Kapalı alan dili bir anlamda da. Arkadaş, meslek grupları ya da her türden inanç birliktelikleriyle oluşmuş toplulukların “özel” iletişim, muhabbet dili yani. Bu kapalılık ortamında dilendiği gibi kullanılabilen Jargon’un, kamu içinde kullanılması her zaman doğru olmaz. Kapalı, küçük topluluklar içinde, arkadaş muhabbetlerinde, kabulü daha kolay olan, “ananı da al git” türünden bir cümle örneğin, kamuya çıktı mı, ayıp olur.

İçinde bulunduğu grubun ya da kültürel yapının jargonunu televizyona, yani kamuya taşıyan adamdır Erman Toroğlu. Taşıdığı dil şudur: “Beşiktaş seyircisi tam 25 dakika kaleci Şenol’a, ‘şenol senin anneni...’ diyorlar. Normal temasta da bulunmuyorlar Şenol’un annesiyle. Tersten söylüyorlar. Normal yoldan hani girseler temasa... Şenol’un annesine en az 25 dakika ‘şenol senin anneni bilmem neresinden’ diye küfür ettiler. (Şansal Büyüka adlı sunucunun araya girip, ‘Federasyon’un Lütfen Kampanyası var hocam’ demesi üzerine Toroğlu devam ediyor) “O zaman ben de Beşiktaş seyircisine Ey Beşiktaş seyircisi diyorum, Şenol’un annesini lütfen normal yoldan götürün.”

Alt kültür gruplarının mide bulandıran lümpen dili, -istisnalar hariç- Türkiye medyasının futbol dili olmuştur. Erman Toroğlu, işte bu alt kültür gruplarının dilinin büyük ustasıdır. Rezilliği oranında büyük tabii ki. Yıllardır televizyonlarda, bu cinsiyetçi, maço diliyle futbol yorumu yapmaktadır. Şenol’un, elbette ki o çok saygıdeğer annesi, Toroğlu’nun hitap ettiği kitlenin içinde değildir. O nedenle, şu rezil mi rezil ifadelerini Şenol’un annesinin duymayacağından o kadar emindir ki, bilinen televizyon geyiğiyle söyleyeyim hadi, “70 milyon”un önünde, herhalde kendisiyle pek övünen grup arkadaşları arasındaymışcasına rahat konuşmaktadır çünkü. Kendisini izleyen “70 milyon” seyircinin, sadece grup arkadaşlarından oluştuğuna inanmıştır. Herkesin kendisiyle aynı jargonu konuştuğundan da adı gibi emindir. Haklıdır da. Meclis’inin başkanı Arınç’ın “şeyini şey ettiğimin şeyi” dediği bir ülkenin futbol yorumcusudur o.

Şimdi şu kopan tantana ne peki? Toroğlu’nu işten çıkaran televizyon kanalının Toroğlu’nun üslubundan rahatsızlık duyduğu gerekçesini, “yıllardır aklınız nerdeydi?” sorusuyla hemen püskürtelim. Çok belli ki, kirli futbol dünyasının iç hesaplaşmaları sözkonusudur. Toroğlu’nun bu hesaplaşmada bileti kesilmiştir.

Peki, ulusalcıların, çok açıkca söylemeseler de Toroğlu hayranlığı nerden geliyor? Adıgeçenin AKP karşıtı olduğunu sanıp, bu nedenle kovulduğunu düşünmelerinden. Belki de öyledir, ama, “Başbakan da beni beğenerek izliyor” diyen kendisidir. Kaldı ki, bunca yıldır televizyonlarda olmasına göz yumduğuna göre, AKP etkili RTÜK pek de şikayetçi değilmiş Toroğlu’ndan. Neden o zaman, AKP karşıtlığıyla bilinen kimi kalemler Erman Toroğlu için acıklı yazılar yazdılar? Televizyon programında bağıra çağıra, “benim genelkurmay başkanım vurdu mu oturtmalıdır” dediği için olmasın. Kendi oyuyla çobanın oyunu eşit görmediğini söyleyen Aysun Kayacı adlı zavallı kızı, “AKP kitlesini tanımladı” diyerek övgüye boğanların, “sert asker” isteyen Toroğlu’nu, AKP’ye karşı mücadelede gerekli adam görmeleri normaldir. AKP karşıtlığının bu noktaya gelmesi savunulacak şey değildir, bilinmesinde yarar var.

Edirne’de linç edilmek istenen gençler için, Selendi ilçesinden tekme tokat kovulan Romanlar için, işini kaybetmiş beş bin gazeteci için üzülüyorsanız, ama üzüldüğünüzü görenlerin hükümet karşıtı demelerinden korkuyorsanız, Erman Toroğlu için üzüldüğünüzü söyleyin. Bir işe yarasın bari Toroğlu. Böyle yapmanızın iki yararı var hem ulusalcılar kendilerinden sayar sizi hem de iktidar, gözyaşlarınızı tehlikesiz bulurlar.

“Ekranların rengi” Erman Toroğlu’nun, programda, bir ara bir futbolcu için “bütün golleri bugün attın, yarın gece ne yapacaksın?” dediğini okumuştum gazetelerde. Masum bir soruydu bu. Bu haliyle tabii. Aynı jargonu kullandığı arkadaşlarından birine sormuş olsaydı bu soruyu, alacağı yanıt da, sorunun içinde gizlenmiş kepazeliğe benzer bir kepazelik içerecekti herhalde. Bunlar aynı dilin kardeşleridir çünkü.

Ama o futbolcunun ne yanıt verdiğini hala merak ederim ben. “Yarın atacak gol kaldı mı?” sorusuna muhatap olan o futbolcu ertesi gün evlenecektir çünkü. Toroğlu’nun “yarına atılacak gol” merakı bununla ilgilidir.

“Ermanı’mı geri istiyorum” diyen Ertuğrul Özkök için şunu isterdim yapabilecek olanlardan: Verin şunun Ermanı’nı şuna da kendi aralarında birbirlerine nasıl “gol” atacaklarını konuşsunlar.

Çoluğun çocuğun ahlakı bozulmasın bari.