“Bizim jeremy” bu. Öyle derdik. 80’li yılların ortalarında Londra’da Türkiye Dayanışma Kampanyası olarak faşist Evren’in İngiltere ziyaretini protesto hazırlıklarımız sırasında da çok yardımını görmüştük Jeremy’nin. Sadece bize değil, kimin ihtiyacı varsa, ona koşardı destek için. Severdik, severiz.
Yıllardır üyesi olduğu İngiliz parlamentosuna bisikletiyle gidip gelir. Eşi de, ayrıldı mı bilmiyorum, ama Nigaragualı bir göçmendi. İngiltere'de İşçi Partisi liderliğine (başkanlığına değil, başkanlık semboliktir, başkanın adını bile bilmez çoğu kişi) adaylığını koyduğunda sevindim haliyle. Ayrıca partinin adını da yanlış söylüyoruz biz, işçi değil “emek partisi” dememiz lazım, neyse. Hemen belirteyim, seçilse de Parti’de daha sola dönük herhangi bir değişiklik yapamaz. Bu onun yeteneklerinden bağımsız bir gerçek. Çünkü İşçi Partisi’nde aşılması çok zor sağcı bir blok var, o blok Jeremy Corbyn’e iş yaptırmaz. Kamuoyunda adı Jeremy’den daha fazla bilinen, solculuğu da daha çok ciddiye alınan sıkı sosyalist Michael Foot da liderliğe seçildiğinde bir varlık gösterememişti.
Niyetim, soL okurlarına bir Jeremy portresi sunmaktı, onu daha sonraya bırakıyorum mecburen. Çünkü, Jeremy’in İşçi Partisi lideri olduğunda kadınlara ayrı otobüs tahsis edeceği haberleri çıkınca canım sıkıldı doğrusu. Bu üzerinde konuşulmaya değer daha önemli bir gelişme.
Neresinden bakarsanız bakın, kadınlar yararına görülse bile bu ciddi bir ayrımcılık. Olumlu ayrımcılık kategorisinde değerlendirilmesi de sakıncalarını ortadan kaldırmıyor. Kadınların eşitlik mücadelesine ağır darbeler indiren popülist bir tutum bu. Ülkede yaşayan Müslümanların kadınlar için otobüs dahil, ayrı mekanlar oluşturulması taleplerine cevap veriyor olunacak böylelikle, feminist çevrelerden çok. Bunun, kadının mücadele alanını daraltacağı konusunda feministlerin büyük bir bölümünün haklı endişeleri var. Kadınları ayrı mekanlara mahkum etmek erkek kaynaklı sorunları çözmez. Neden kadınlar kendilerini izole edecek çözümlere (!) mahkum edilsin?
Londra’da, Archway semtinde sadece kadınlara hizmet eden, tüm sürücüleri kadın olan bir taksi firması vardı. Bu, desteklenmesi gereken, çok da yararlı bir uygulamaydı. Çünkü kadınların erkek sürücülerle baş başa kaldıkları taksi birçok açıdan güvensiz, öyle ki serbest çalışan taksilerde tecavüz olaylarına sık rastlanıyor Londra’da.
Ama toplu taşıma araçlarında buna rastlanmıyor. Hem saldırgan açısından uygun da değil toplu taşıma araçları. Kadınların tacizden korunmalarının yolu her iki cinsin ortak yaşama alanlarından uzaklaştırılmalarından geçmiyor. Uzun erimli bir mücadele de olsa, kadınlarla erkeklerin ortak kavgaları birlikte paylaştıkları yaşam alanlarında anlamlı.
Jeremy’nin çok belli ki özellikle feministlere yönelik bu önerisi, aslında feministlerin büyük bir bölümü içinde de destek görmüyor. Toplum, kadınlarla erkeklerden oluşuyor, dolayısıyla kadınlara özel alan, özel araç uygulamaları toplumdan dışlanmaları anlamına da geliyor kimi feministlere göre. Yanlış da sayılmaz bu.
İngiltere’nin, bence, göçmen toplulukları gettolaştırmaktan başka işe yaramayan “çokkültürlülük” politikasını İslamcılar ile aşırı tutucu Yahudiler özelikle kadınların zararına hayli başarılı (!) biçimde kullanıyorlar. Dindi, töreydi diyerek Müslüman ya da Yahudi kadınlar için “erkeklerden arındırılmış” bölgeler, mekanlar talep ediyorlar sürekli. Yahudilerin İngiltere hukukundan ayrı olarak kendi dinleri uyarınca yargılanabilmeleri şu anda İngiltere’de mümkün. Müslümanlar da şeriat kanunlarına göre yargılama talebinde ısrarlılar. Bu, hukukun (haksızlık barındırdığı, adil olmadığı doğru olsa da) tekliğine aykırı bir durum. Yahudi ya da Müslüman özel hukukunun (!) dayandığı töresel, dini zemin en çok kadınları vuruyor. İngiltere’deki birçok sol kurum da maalesef, o saçma sapan “çokkültürlülük” politikasının gözü kapalı savunucuları durumundalar.
Jeremy de bunlardan biri. Kadınları, erkek zulmünden, tacizinden kurtarmanın yolu onları “izole” etmekten geçmiyor. Bu, sorunu çözmediği gibi, birçok alanı erkek egemenliğine terk etmek anlamına da geliyor.
“İşçi Parti’si liderliğine seçilirsem Irak halkından İngiltere’nin barbarlığı yüzünden özür dileyeceğim” diyen Jeremy Corbyn’den yana gönlüm ebette. Ama o da maalesef bir İngiliz sol hastalığı olan, “azınlıkların ayrımcı, gerici taleplerine destek verme”yi sol bir tutum sanıyor. Kadınlara ayrı otobüs uygulaması feministlerden çok, aklını kadın cinselliğiyle bozmuş Yahudi, Müslüman kesimlerin işine gelecek sonuçta.
Umarım Jeremy vaadlerinde birilerinin geri yanlarını okşayacak tutumdan vazgeçer.