Zelenski başka bir role giremeyecek durumda. Putin’in kaybetmesi ise düşünülemez bile. Bu nedenle süreç her yöne açık. Uç, aşırı durumlar da dahil.

Ukrayna’daki savaş için bazı psikopolitik notlar

Kaçarı yok.

Büyük olaylar yaşanırken herkesin iç dünyası da harekete geçer. İster istemez kaygı, endişe, öfke gibi temel duygular yaşanmaya başlar. Herkesi de içine çeker. Herkesi…

Geride bıraktığımız günler kitle psikolojisi açısından da bir dönüm noktası olmaya aday sanki. Algı operasyonu, kitlesel histeri gırla gidiyor. Herkes bir biçimde savaşın içine, taraf olmaya çekiliyor. Ve ilginç gelişmeler de yaşanıyor. Anti-komünizm gibi bazı eski olgular tekrarlanırken örneğin “beyaz ve mavi gözlü” bir Avrupa kimliği etrafında toplanma gibi yeni olgular da ortaya çıkıyor. Ve emperyalist ideoloji bu kimliklerin arkasına saklanıyor.

Bazı noktalar sırıtıyor, bazı noktalar ise ilgi çekiyor. Hele de sosyal medya çağında… Tuhaf gelişmeler oluyor. Bu nedenle gelin kitle psikolojisinde neler oluyor biraz yakından bakalım:

  • Öncelikle sosyal medya, ortak ve baskın bir psikoloji oluşturulması açısından büyük kolaylık sağlamış gibi görünüyor. Denebilir ki bu tür medya araçları daha önce de vardı; gazeteler, televizyon da aynı işi görüyordu. Ama sanırım ortada önemli bir fark var. Herkes sosyal medyada kendini savaşın ya da taraflaşmanın çok daha yakın ve etkili bir öznesi olarak yaşıyor, deneyimliyor. 
  • Yani sosyal medya, televizyon ya da gazete gibi geçmiş dönemin kolektif zihin hali yaratan araçlarına göre savaşı getirip kişilerin içine daha güçlü biçimde yerleştiriyor. Daha güçlü olunca da taraflaşma çok da şiddetli oluyor ama bir o kadar da yüzeysel oluyor, olabiliyor.
  • Sosyal medyanın bir başka özelliği daha var: geleneksel medya kanallarından çok da gösterilemeyecek bilgi, çarpıtma ya da yalan-haber çok hızlı bir şekilde buradan devreye girebiliyor. Sosyal medya, emperyalizmin Hollywood filmleri ile on yıllar içinde sağladığı psikolojik üstünlüğü çok daha hızlı olarak ve çok daha ucuza sağlıyor.
  • Sosyal medyada anonimlik önemli gibi görünüyor. Özellikle emperyalist ya da “Batı” kaynakları “anonim” biçimde kullanıyor. Tıpkı Soğuk Savaş döneminin tarafsız “aydınları” gibi. Sosyal medya bağımsız, tarafsız, vicdan sahibi ve dürüst bir haber kanalı olarak kabul görüyor. “Makine öğrenme” sayesinde yönlendirilmesi, algı oluşturması çok daha kolay olmasına rağmen. Bu anlamda hafta içinde Twitter’ın yaptığı fişleme yabana atılmamalıdır. Twitter, Rus haber kanalları ile ilişkili ilişkisiz birçok kişiyi etiketledi. Ukrayna haber kaynaklarını ise etiketsiz bıraktı.
  • Tarihte kişilerin rolü tartışmalı bir konu ama Volodimir Zelenski bulunmaz bir nimet olmuşa benziyor. Çok özenle hazırlanılmış bir figür havası da veriyor. Muhtemelen kendisine sağlam bir “kitle iletişim/psikolojisi” danışmanlığı sağlanıyor. Örneğin Batı’nın, özellikle de Avrupa’nın düşünce kalıplarındaki kırılma noktalarının iyi çalışıldığı görünüyor. Zelenski hemen hemen her basın açıklamasında çekirdek öneme sahip bir yerlerden tutuyor.
  • Zelenski bir tek kendi ülkesine seslenmiyor. Bu anlamda bir tek Ukrayna’yı konsolide etmiyor: Avrupa’da yeni bir kitlesel zihin halinin ortaya çıkmasını, dağılmış Avrupa kafasının yeniden konsolide olmasını da sağlıyor. İncelikle. Sermaye sınıfının uzunca süredir eksikliği olan tüm Avrupa’yı kucaklayan bir zihin halini hem oluşturuyor hem de oraya sesleniyor. İçeriği ise şimdilik belirsiz: Daha doğrusu içi özgürlük, demokrasi vs. ile dolu. Örneğin din çok da ön plana çıkmıyor. Açık bir “üstün” Avrupa kültürü işaret edilmiyor. 
  • Zelenski tüm bu müdahaleler sırasında içten, dürüst, net, doğal ve en önemlisi “sıradan” görünüyor. Savaşı neredeyse bir arkadaş toplantısı gibi yönetiyor. Koşulların da ürünü olabilir ama bir ekip olarak (örn. savunma bakanı Oleksii Reznikov da buraya eklenebilir) böylesi bir “rahat/doğal” görüntü vermeyi önemsedikleri anlaşılıyor. Kiev’e bombalar yağarken içine “kanki” havası da katarak “selfie” çekmeleri sosyal medya kullanıcıları için örneğin çok içten bir hareketti. 
  • Tiyatro eğitimi alanların iyi bildiği bir kitap vardır: Lütfen Rol Yapmayın! Amerikalı aktör ve tiyatro eğitmeni Eric Morris’in çok önemli bir kitabıdır. Burada uzun uzun anlatmam pek mümkün değil ama Morris oluşturduğu yöntemde sahneye çıkan oyuncunun oyunculuktan çıkıp rolünü bizzat yaşamasını ve hatta ortada rol kalmamasını sağlamaya odaklanır. Aslolan “o” olmaktır. Deneyimlemek bile demiyorum, oyuncunun oyuncu olmaktan çıkıp metindeki karaktere dönüşmesinden, bizzat “o” olmasından bahsediyorum. Zelenski işte o kitap: rol yaparken rol yapmıyor. 
  • Bu vesileyle internette dolaşan ve 2015 gibi bir tarihe ait olan, kendisinin de önünü açan “öğretmen” rolünün izlenmesini öneririm. Zelenski halen o öğretmeni oynuyor/yaşıyor. 
  • Emperyalizmin lider çıkarma, yaratma süreci de dikkat çekici. Benzeri örneğin yakın zamanda Venezuela’da da yaşandı: Guaido birkaç günde lidere dönüşüverdi. Bir benzeri de Belarus’ta yaşandı, denendi. Seçimlerden üç ay öncesine kadar adı bile duyulmamış bir öğretmen (Svetlana Tikhanovskaya) siyasi lidere dönüştürülürlerdi. Zelenski’nin de böyle bir yanı var. Bu liderin bağımsız, özgür ve geri basmayan bir iradeyi temsil eder bir görüntü sunması kritik gibi görünüyor.
  • Psikanalistinden sosyal psikoloğuna kadar yüzlerce kişi ve kurumun yıllardır Ukrayna, Gürcistan ve Baltık bölgesinde “kimlik” çalıştığı da atlanmamalı. Yıllardır toplumların psikolojik kimliğine dair hem çalışıyorlar hem de hazırlık yapıyorlar. Zelenski bu sürecin de bir parçası olabilir ama sınıfsal bakıştan uzaklaşmamak için hem paranoyaya hem de komplo teorilerine fazla bulaşmamak gerekiyor. Aslolan sermaye sınıfının emperyal çıkarlarıdır.
  • Rusya ve Rus karşıtlığının bu kadar hızlıca tırmanması da dikkat çekici. Tabi ki burada özellikle Batı medyasında uzun yıllardır süregiden “diktatör” Putin çalışmasını yabana atmamak gerekiyor ama sanırım esas belirleyen kemiksiz bir anti-komünizm oldu. Tarihi hortlatmak çok da zor olmadı.
  • Ancak yükselen öfkenin Rus korkusunu aşan bir yanı olduğu da gözden kaçmamalı. İçinde otoriterlik karşıtlığı, demokrasi isteği ve anti-komünizm var. Hepsi bir arada. 
  • Var ama yine de bunlar da yetersiz. Bugün özellikle doğu Avrupa’yı harekete geçiren noktanın “Batı Avrupa düzeninin dışında kalmak korkusu” olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu Avrupa dışına düşme, o “büyük rahatlıktan mahrum kalma” korkusu! Bu korku özellikle Doğu Avrupa için neredeyse psikogenetik bir özellik haline gelmiş durumda. Sermaye sınıfının büyük bir başarısı bu! Çok işe yarıyor.
  • Doğu Avrupa derken örneğin Yunanistan’ı da buraya kattığımı belirteyim. Avrupa dışı kalma korkusu Yunanistan’ın Syriza elinde terbiye edilmesini ve güvenli bir limana çekilmesini de sağlamıştı. Yunan halkı bu korku sayesinde meşhur 2015 referandumunun sonuçlarını kabullenmişti mesela. 
  • Peki nereden geliyor bu korku? Tarihsel kökenleri malum: Kapitalizmin eşitsiz gelişimi. Sınıfsal aidiyeti de malum. Ama burada komünizmin Avrupa’da “demokrasinin bir rengi” olarak falan değil aşırıcılık olarak görüldüğünü de hatırlatalım. Bu aşırılıcılık konumu, sermaye ideolojisine çok büyük alan sağlıyor ve emekçi sınıfların da aklını karıştırıyor. Ne yazık ki hâlâ!
  • Buradan nereye gidilir? Bir pat durumu çıkar mı? Sanki zor gibi. Emperyalizm iç gerilimin şiddeti nedeniyle her siyasi konum en uçta yaşanıyor: Etrafında savaşın somutlaştığı isimlerin geri basabilecek pek yerleri yok gibi örneğin. Zelenski başka bir role giremeyecek durumda. Putin’in kaybetmesi ise düşünülemez bile. Bu nedenle süreç her yöne açık. Uç, aşırı durumlar da dahil.