Meclis patronlardan, gericilerden, Natoculardan, piyasacılardan oluşuyor. Böyle bir meclisin meşruiyet kazanmasına izin verilmemelidir. 

Meclisin meşruiyeti

Milletvekili seçimleri bitti. Sağcılığın bütün tonları meclise girdi. Kimler yok ki; AKP, AKP eskileri, liberaller, ufku ABD olanlar, tarikatçılar, domuzbağcılar, ırkçılar, milliyetçiler... , Rengarenk bir meclis var. AKP döneminin "itibarlı" meclislerden biri desek yanılmış olmayız.

Bu düzende meclis sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda yasa yapmanın yeridir. Patronlar emreder iktidar partisi yapar. Özelleştirmeler istenir mecliste yasal bir şekilde hırsızlık resmileşir. Sınır dışı askeri harekat olacaktır hep birlikte onay verirler. NATO-ABD-AB lehine karar alınacaktır hep birlikte alınır. Yeni anayasa yapılacaktır, yapılır.

Bugün meclis, vekillerin bir dönem el kaldırıp emeklilik hakkı elde etmesini sağlayan, kişisel çıkarlarını ve mevkilerini arttırdığı bir yer oldu. Milletvekili denildiğinde akla en çok, yüksek maaşlar, lüks çakarlı araçlar, meclis yemekhanesi, itibar geldi. 

Bugün Lenin'in "Parlamento burjuvazinin ahırıdır" sözünün ne kadar doğru olduğunu kanıtlayan bir dönem değil mi?

Sağlı sollu, orta yollu, bağırmalı çağırmalı yöntemlerle her yasa meclisten milletvekillerinin onayıyla ve patronların istediği gibi geçiyor. Bugün meşruiyeti bitmiş bir burjuva meclisine halkımızı yeniden ikna etme çabalarına böyle rengarenk bir mecliste izin verilmesi tehlikelidir.

Mecliste Hüdapar'lıların, tarikatçıların olması demek, tarikatları bu ülkenin gerçeği haline sokmak demektir. Tarikat yurtlarında intiharları, istismarları, devlet ile ilişkilerini normalleştirmek demektir. 

Böylesi bir meclis bileşiminde Türkiye'nin kuruluşunda ve tarihsel birikiminde olan bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığının yok olması, ülkede emperyalizmin meşruiyetinin artmasına kapı aralamak demektir.

Yunanistan’da 2015 yılındaki seçimlerden sonra Syriza’nın iktidarında ve Avrupa’nın pek çok yerinde “solcu” vekillerin mecliste yer edindiğini görebiliriz. Sonuç vahim olmuştur. “Solcular” eliyle halka kemer sıkma politikaları, özelleştirmeler, işçi düşmanı yasalar onaylandı. 

Bugün düzenin ve Erdoğan’ın aradığı meclis tam da böyle bir meclistir. Krizin faturasını halka kabul ettirmek için de böylesi bir meclise ihtiyaç duyar. 28 Mayıs’ta seçimlerde Erdoğan iktidarının gitmesi için toplumun büyük dirençli kesimi hayır diyecek. Ancak dün CHP’li Aykut Erdoğdu’nun paylaştığı bir rapor bu ülkede AKP’ye kapı aralamanın yolu değil midir? 

Raporun kurtuluş ile ilgili bölümünde yazılanlar krizin bedelini halka ödetmeyi öneriyor. “Şimdi soracaksınız. Nasıl kurtuluruz? Sözü eğip bükmeden söyleyeyim. Kurtuluşun bedeli var ve bu bedeli hep beraber ödeyeceğiz. Sorun kimin ne kadar bedel ödeyeceği. Bu dönem çalıp çırpanlar mı bu bedeli ödeyecek yoksa fakirlikten kırılan Milletimiz mi? Şimdi anlıyor musunuz neden 418 milyar doların peşine düştüğümüzü. Çünkü başka çaremiz yoktu. Peki bu para tahsil edilebilir mi? Çok zor. Ama elimizden geleni yapacağız. Ne kadar kurtarabilirsek. Gelelim diğer meseleye mecbur ek vergi alacağız. Azdan az, çoktan çok vergi alacağız. Yoksa milyonlarca depremzede kışa evsiz barksız girecek. Bunu göze alamayız. Ayrıca ekmek gibi su gibi dövize muhtacız. Mecbur dışarıdan kaynak getireceğiz. Başka yolu yok. Türkiye ekonomisini hali pür melali budur."

Bunları söyleyen ülkede iktidara alternatif bir partinin vekili. Meclis tam da bu kemer sıkma politikalarını topluma dayatmanın aracıdır. Meclisin meşruiyeti, krizin faturasını halka kesmeyi kolaylaştıracaktır.

Evet, bu açıdan da Türkiye’de 14 Mayıs seçimlerinden sora oluşan meclis, patronların ahırıdır.

Kimse kusura bakmasın. Erdoğan'la mücadele diye oylara sahip çıkamayan muhalefet, her defasında topluma "oyunuzu verin gerisini bize bırakın" diyerek pasif bir siyaseti dayatıyor. Meclisi işaret ediyor. Bu siyaset halkı bastırıyor. Krizden çıkış olarak topluma bu öneriliyorsa şimdiden halkamıza geçmiş olsun mu diyeceğiz, yoksa buna karşı bir duruş mu sergileyeceğiz. Meclis patronlardan, gericilerden, Natoculardan, piyasacılardan oluşuyor. Böyle bir meclisin meşruiyet kazanmasına izin verilmemelidir.