'İşçi sınıfı sadelikte yeşerir, aklı berraklaşır, örgütlenir. Bu karanlıktan çıkışın yolu bellidir, işçi sınıfının tarafını güçlendireceğiz.'

15-16 Haziran: Tarafı patronlara karşı kurmak

Bundan tam 53 yıl önce, işçiler ülke tarihine damga vuran büyük bir direnişe imza attılar. Bu direnişle birlikte emekçiler gerçek bir sınıf kimliği kazandı. Direnişin en önemli çıktısı olan işçi sınıfı kimliğinin, bugün sermaye sınıfının yok etme girişimlerine karşın, ne kadar önemli olduğunu aradan geçen zamanda gördük.

Tam 53 yıl önce işçiler patronlara karşı, fabrikalardan çıkarak yürüyüşe geçtiler. İşçilerin örgütlülüğü patronları tehdit ediyordu. Patronlar ve meclisteki düzen partileri tarafından işçilerin örgütlülüğünü engellemek için meclise bir yasa tasarısı sunuldu. Bu tasarı CHP ve Adalet Partisi’nin oylarıyla meclisten geçti.

İşçiler bu saldırıya sessiz kalmadı. İş yerlerinden çıkarak İstanbul ve Kocaeli’nin merkez semtlerine ve meydanlarına doğru yürüyüşe geçtiler. İşçilerin hakkına saldıran patronlar “devrim olacak” korkusuyla yurt dışına kaçtılar. İki gün boyunca kent merkezlerinde direnişe geçen işçiler, bir sınıf olarak işçilerin var olduğunu patronlara gösterdi. İşçi sınıfına verdiği umudun yanında, siyasi ve ideolojik olarak işçilerle patronların uzlaşmaz iki sınıf olduğunu gösteren bir direnişti 15-16 Haziran.

Aradan geçen zamanda bugün yoksulluğun, eşitsizliğin işçiler için çekilmez boyutlara ulaştığı bir dönem yaşıyoruz. Özelleştirmeler ve piyasacı bütün dönüşümler bunları hızlandırdı. Çalışma hayatı patronların çıkarları doğrultusunda düzenlendi, elde edilen kazanımlar bir bir patronların kurtulmak için hesaplaştığı bir hal aldı. Çalışma saatleri, işsizlik, güvencesizlik arttı, ücretler sürekli eridi, emeklilik hayal oldu, örgütlülüğe saldırı katlanarak devam etti.

Tüm bunların gerçekleşmesinde gericilik ve milliyetçilik önemli iki olgu oldu. Her ikisi de sermaye sınıfının saldırılarına karşı işçileri savunmasız bırakırken, bu olumsuz çalışma koşullarını kabul ettirmede ve işçileri bölmede etkili silahlar haline geldi.

İşçi sınıfı bu süreçte silahsız bırakıldı. Sermaye sınıfının bu saldırılarına karşı emek cephesi ideolojik ve siyasi taraflaşmayı sağlayamadı. Bugün sayılan sorunların üç ana başlığı olan, patron düzenine, yobazlara ve emperyalizme karşı net, tutarlı bir taraf kurulmadı. Sendikalar ve sosyal demokrat alanda siyaset yapan partiler şimdi bunların sırası değil diyerek, patronlarla, emperyalistlerle, tarikatlarla uyumlu bir politika geliştirdiler.

Düzen muhalefeti işçi sınıfını ve toplumsal bütün dinamikleri düzenle uyumlu, çözümü düzen içinde arayan uzlaşmacı bir tutuma doğru çekti. Emekçilerin düzenle bağının zayıfladığı bu dönemlerde, düzeni rahatsız etmeyen, patronlara tek laf etmeyen, sadece toplumun bazı duygularına seslenen bir muhalefet yapıldı. İşçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasındaki kavga zaman içerisinde silikleştirildi, geçmişte "kan emici vampir" olarak resmedilen patronlar zaman içerisinde şirin görünmeye başladı. İşçilerle patronların tarihsel düşman oldukları unutturulmak istendi.

Yine bu süreçte kimlik siyaseti ana mücadele başlığı haline getirilmek istendi. Salt kimliklere indirgenmiş bir mücadeleydi önerilen, bununla birlikte üzeri örtülmek istenense tüm eşitsizliklerin temelinde yatan sınıf karşıtlığı ve patron düzeni oldu. 

Oysa tablo çok açık, bütün sorunların nedeni patronlardır. Bunun değişmesi için ise işçi sınıfının örgütlülüğüne ihtiyaç vardır. 

İşçi sınıfı sadelikte yeşerir, aklı berraklaşır, örgütlenir. O büyük direnişte işçileri hareketlendiren şey, “patronlar sendikalarımızı kapatıyor” düşüncesiydi. Bu netlik işçileri ayağa kaldırdı.

Bugün de Türkiye siyasetinde taraflar nettir. Mevcut düzenin devam etmesini isteyenlerle, sosyalist bir düzen isteyenler, tarikatçılar ile laikler, Amerikancılarla yurtseverler, patronlar ve işçilerdir.

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi 53.yılında sadece umut değil, işçilerin ayağa kalkmasında etkili olan nedenler ve dönemin sendikalarının, siyasi partilerinin aldığı tutumun değerlendirilmesi açısından da büyük bir zemin sunuyor. 53 yıl sonra işçi sınıfından umudun kesilmeyeceğini ve işçi sınıfı siyasetinde taraflaşmanın önemini gösteriyor. İyi ki 15-16 Haziranlar var. İyi ki tarihimizde işçilerin mücadelesi var. Bu karanlıktan çıkışın yolu bellidir, işçi sınıfının tarafını güçlendireceğiz.