Rusya–Ukrayna tezahürünün başlangıcı Yanukoviç’in devrildiği tarihe kadar gider. Ama esas görülmesi gereken Çin’e karşı yapılmakta olan mücadele.

Hedef Çin şahından önce Rus veziri

“Gerçek pantolonunu giymeye fırsat bulamadan yalan dünyanın yarısını turlar.” Batı ve medyası bunun çok iyi farkında ve daha önce Irak’ta, Suriye’de olduğu gibi Ukrayna meselesinde de sonuna kadar kullanıyor.

Birinci yalan “ülkelerin kendi kaderlerini tayin hakkı” üzerinden yayılıyor. Buna göre Ukrayna’nın Batı eksenine, NATO’ya girme hakkı var. Doğrudur. Ukrayna böyle bir tercih yapabilir. Ancak Ukrayna bunu yaparak sadece bir örgüte girmiş olmuyor, tam tersi örgüt Rusya’yı kuşatma adımlarına bir yenisini daha eklemiş oluyor ve böylece aslında Rusya’nın boğazı biraz daha sıkılıyor. Yani Ukrayna’yı yönetenler Rusya’ya karşı yürütülen savaşta taraf haline geliyor. Kısa geçmişe baktığımızda ise Batı’nın Ukrayna’nın kendi kaderini tayin hakkına hiç de saygı duymadığını görüyoruz. Yanukoviç niye gitti? AB ile ortaklık anlaşmasını reddettiği zaman kendi kaderini tayin hakkı yok muydu? Ardından başlatılan Yevromaydan gösterileri ve Yanukoviç’in görevi bırakmak zorunda kalması Ukrayna’nın seçilmiş yöneticilerine darbe değil miydi?

İkinci yalan Rusya’nın saldırgan tutum içinde olduğu iddiası üzerinden yayılıyor. Rusya’nın Ukrayna sınırına yığınak yaptığı doğru. Batı medyasının üzerinde durmak bir yana gizlemeye çalıştığı sebep NATO kuşatmasının Rusya sınırına dayanmış olması. Diğer yandan Rusya askeri yığınak yapmış olsa da saldırma niyetinde değil. Ancak olası gelişmelere karşı elini tetikte tutmak zorunda çünkü en ufak bir oldubitti Rusya için yeni bir cephe (Ukrayna değil NATO cephesi) demek. Durum tamamen Rusya aleyhinde nitelik değiştirebilir. Rusya da bu olası hamleye karşı doğal olarak refleks gösteriyor. Rusya’nın sebepsiz ya da şimdiki durumda saldıracağı yalanı ise sürekli pompalanıyor. Zelensky bile bu durumu inkar edemiyor. CNN’de Amanpour Zelensky’ye “Putin’in saldırgan tutumu hakkında” soruyor Zelensky ise “Putin’in aklında neyin olduğunu bilmediği” cevabını veriyor. “Putin saldıracak, imdat!” cevabı bekleyen Amanpour cevap karşısında donuyor. Zavallı Zelensky en başta neye bulaştığının / bulaştırıldığının farkında değildi belli ki. Daha önce ABD ve Batı’ya ettiği “bu türden haberler ile ülkemin ekonomisini kötü etkiliyorsunuz” sitemi ise artık işe yaramıyor. Batı ile dans etmeye başladıktan sonra kontrol kendisinde değil. “Putin’e görüşme çağrısında bulundum” demesi de çaresizliğinin göstergesi. Bir komedyen olarak bu işlerin şakasının olmadığını belki de idrak etmeye başlamıştır.

Batı Rusya’nın saldırması için elinden gelen gayreti gösteriyor. Ukrayna’nın günlerdir Donbas bölgesine yönelik gerçekleştirdiği ateşkes ihlalleri Rusya’nın yeterince tahrik edilmesi için yapılıyor. Sivil halkın da hedef alındığı bu saldırılar karşısında Putin soğukkanlılığını korumaya çalışıyor ama nereye kadar? Batı Rusya saldırmazsa bu türden tasarruflarda bulunmaya devam edebileceğini düşünüyor, saldırırsa bu kez “biz dememiş miydik” diyecekler.

Komedi öyle bir yere varmış ki Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki Biden’ın Putin ile görüşmeyi prensipte kabul ettiği açıklamasında bulunurken “Rusya saldırmazsa” gibi bir ifade kullanıyor. Ne zamana kadar? Bir hafta, on gün, üç ay? Oysa ortada bir kriz var ve görüşme bu krizin askeri bir zemine kaymaması için yapılacak. Rusya saldırmazlık garantisi verirse görüşme kendiliğinden anlamsız hale geliyor. Ama aynı yalan üzerinden giderek Rusya geri adım atmış havası yaratmak istiyorlar. Psaki’nin aynı açıklamasında “diplomasiye önem verdikleri” ifadesi var ama hemen ardından “ağır sonuçlar” tehdidi yineleniyor. Tam hem suçlu hem güçlü durumu. Rusya’nın hem ayağına basıyorlar, hem özür dilemesini, geri adım atmasını bekliyorlar.

Üçüncü yalan meselenin sadece Rusya ile Ukrayna arasında bir mesele olduğu ve sorunun Rusya’nın saldırganlığından kaynaklandığı yalanı.

Meselenin pratiği -şu an için- elbette Rusya ile Ukrayna, Kiev ile Donbas bölgesi arasında gerçekleşiyor. Ancak geçmişe ve geleceğe baktığımızda meselenin küresel boyutunun da olduğu görülüyor.

Rusya–Ukrayna tezahürünün başlangıcı Yanukoviç’in devrildiği tarihe kadar gider. Ama esas görülmesi gereken Çin’e karşı yapılmakta olan mücadele. Uzak Doğu’da “Çin şahına” varmadan önce Ukrayna sahasında “Rusya veziri” köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Rusya ise Batı’nın eninde sonunda kendi kapısına dayanacağını çok iyi biliyor.

Batı ve basını ise sanki mesele küresel değilmiş gibi Ukrayna halkını sevme numarası yapıyor, Ukrayna’ya kendisini koruması için (!) silah yardımı yapıyor. Putin’in Macron ile son telefon görüşmesinde yaptığı tahlil gerçek niyeti ortaya koyuyor: Ukrayna verdiğiniz silahlar ile saldırıyor. Demek ki silah yardımı savunma için değil, Rusya’yı çatışmaya çekmek için.

Aynı Batı ekonomisi berbat durumda olan Ukrayna’ya neden ekonomik yardımda bulunmuyor? Ya da yardımda bulunmak için Zelensky gibi oyuncaklar, ya da Ukrayna’nın tam teslim olmasını istiyor? Aynı ikiyüzlülüğü burada da görüyoruz.

Ukrayna meselesi bir gerçeği daha ortaya koyuyor. Kitle iletişim araçları ne kadar gelişirse gelişsin gözümüzün önünde, göz göre göre yalan söylenebiliyor. Hiçbiri cennet değildi, çok büyük eksiklikleri vardı ama Batı’nın Irak ve Suriye’yi de başka yerleri de kendi çıkarları için gözünü kırpmadan nasıl ateşe verdiğini gördük. Şimdi aynısı Ukrayna için / Ukrayna üzerinden tezgahlanıyor.