Arap ülkelerinin konuya bakışı üç başlık altında değerlendiriliyor. Net bir biçimde Rusya’nın yanında yer alanlar, net bir biçimde Rusya’ya karşı olanlar ve iki tarafı da (Rusya, ABD) gözetenler.

Ukrayna krizinde Araplar nerede?

Ukrayna meselesinde Ortadoğu - Arap ülkeleri nerede? Konu daha çok Batı ülkeleri üzerinden yürüdüğü için, Arap ülkelerinde dönen tartışma neredeyse hiç gündeme gelmedi.

Arap ülkelerinin konuya bakışı üç başlık altında değerlendiriliyor. Net bir biçimde Rusya’nın yanında yer alanlar, net bir biçimde Rusya’ya karşı olanlar ve iki tarafı da (Rusya, ABD) gözetenler.

BAE Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) dönem başkanı. BAE BMGK’de Rusya’nın kınanması için gündeme gelen tasarıda Rusya’nın yanında yer aldı. Geçici üyeler ile birlikte 15 üyeli konseyde tasarı lehine 11 oy çıktı. Rusya ret, Çin, Hindistan ve BAE çekimser kaldılar. Bu, Rusya’ya destek, Batı’ya karşı çıkmak demek.

BAE’nin bu tavrının Husiler BAE’ye saldırı düzenlediğinde BMGK’ye gelen kınama tasarısına Rusya’nın verdiği desteğin karşılığı olduğunu düşünenler de var ancak genel olarak Arap ülkelerinin duruşlarına ve Arap basınında yer alan yorumlara baktığımız zaman meselenin daha geniş ve gelecek ile ilgili olduğu tablosu çıkıyor ortaya.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapılan “Rusya’yı kınama” oylamasında ise Suudi Arabistan, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan, Tunus, Katar, Umman, Kuveyt ve Yemen’in (Husiler değil) yanında BAE’nin de “evet” oyu verdiğini görüyoruz.

Güvenlik Konseyinde Rusya yanlısı tavır takınan BAE’nin genel kurulda Rusya’yı kınama tasarısına “evet” demesi çelişik bir durum mu? Aslında hayır.

Suudi Arabistan ve Mısır için de aynı durum geçerli. Suudiler ve Mısırlılar genel kurulda Rusya’yı kınayan tasarıyı onayladı ancak ne BAE ne de Suudi Arabistan ne de Mısır’dan Rusya’nın açıkça kınandığı bir açıklama yapılmadı.

Bu ülkelerin domine ettiği Arap Birliğinden yapılan açıklamada da (28 Şubat) Rusya’nın adı geçmeden saldırıyı “kriz” olarak nitelendiriyor, uluslararası hukuka riayet, itidal ve diplomatik çözüm çağrısı yapılıyor.

Kısaca Arap ülkeleri krizde ne o tarafta ne bu tarafta yer almadı. Suriye ve Lübnan hariç. Suriye saldırı öncesinde Rusya’ya desteğini ilan etmiş ve Rusya’nın Luhansk ve Donetsk Cumhruiyetlerini tanımasını olumlu karşılamıştı. Suriye BM genel kurulunda da Rusya aleyhindeki tasarıya ret oyu vermişti. Lübnan ise tam tersi bir tutum içinde Rusya’yı açıkça kınadı. Buna karşılık Rusya’nın Beyrut büyükelçisi “Biz daima zor zamanlarda kimlerin bizimle kimlerin bize karşı durduğuna bakarız” cevabını verdi. Yani Rusya Lübnan’ın bu tavrını “not etti.”

BM genel kurulunda yapılan oylamada Cezayir, Irak, İran ve Sudan da çekimser oy kullandı. Sudan ile Rusya arasında saldırıdan hemen önce bir görüşme gerçekleşmişti.

İran’ın çekimser kalması sürpriz değil, Irak ise “geçmişte yaşadıklarından dolayı” çekimser kaldı.

BAE Libya’da İran ise Suriye’de Rusya ile aynı tarafta yer alıyor sayılır. BAE diğer yandan işbirliği çeşitliliğini arttırmaya çalışıyor. Buna askeri işbirliği de dahil.

Aynı durum OPEC+’ta yer alan Suudi Arabistan için de geçerli. Rusya ile her konuda yakın işbirliği yapmıyor ve her konuda anlaşamıyor olsalar da söz konusu olan petrol üretimi ve fiyatları olunca birbirlerini kollamak ihtiyacı hissediyorlar

Kaşıkçı’nın öldürülmesi sonrasında dünya veliaht prens Muhammed Bin Selman’ı dışlar gibi yaparken Rusya aynı tavırda değildi.

Rusya’nın bölgede önemsediği ve bu durumu ABD’ye alternatif yaratmak için kullanmaya çalışan diğer ülke Mısır.

Mısır da bu nedenle dengeli bir duruş sergilemeye çalışıyor.

Mısır, Cezayir, Tunus, Libya gibi ülkeler buğday ithalatını büyük oranda iki ülkeden yapıyor: Rusya ve Ukrayna. Dolayısıyla meseleye dengeli yaklaşımları anlaşılabilir.

BBC çok güzel bir toparlama yapmış1. Buna göre Arap medyasında yer alan yorumlar da çoğunlukla bu “dengeci tutuma” vurgu yapıyor. Mısr Elyevm gazetesinde yer alan bir makalede Arap ülkelerinin net bir şekilde ABD’nin yanında saf tutmaması “tarihi bir tutum” olarak nitelendiriliyor.

Suriye El Vatan gazetesi ise değişmeye başlayan dünyada artık kimsenin sessiz / tarafsız kalamayacağını savunuyor. Gazeteye göre Türkiye, Suudi Arabistan ve BAE dünyanın artık eskisi gibi olmayacağını gördüler ve ona göre pozisyon alıyorlar.

Lübnan Ennahar gazetesi ise Arapların ve hatta İsrail’in keskin bir şekilde Batı’nın yanında olmayan tavırlarının “ABD’nin hatalarından kaynaklandığı” yorumunda bulunmuş.

El Kuds El Arabi gazetesi ise Arapların tarafsız kalması gerektiği görüşünde: Arapların çıkarları diğerlerinin çıkarları gibi. Bu savaş çıkra ve nüfuz savaşı ve Arapları onun ya da bunun yanında yer almaktan alıkoyuyor.

Railyoum gazetesi ise Rusya kazanırsa Amerikan hegemonyasının zayıflayacağı yorumunda bulunuyor.

Lübnan Ennahar krizdeki Arap tavrını Arapların değişmesine bağlamış. Gazeteye göre Araplar ABD’nin kadim müttefiki ancak zaman içinde ittifakları “çeşitlendirme” yoluna gittiler.

El haliç gazetesi ise bundan sonraki sürecin çok çetin olacağı öngörüsünde bulunmuş: Araplar derhal olağanüstü hale hazırlık yapmalı.

El Arabi El Cedid ise krizin Filistin davasının dünyaya anlatılabilmesi için bir fırsat olduğu görüşünde. Ukrayna’nın yaşadıklarının yıllardır Filistinliler tarafından yaşandığı vurgusu yapılan yorumda “bu, Arapların kendi davalarını küresel olana katabilme fırsatıdır” deniliyor.

Aykırı yorumlardan biri ise Lübnan Nida El Vatan gazetesinde. Gazete Lübnan’ın Batı kampında yer almasını olumlu yorumlamış: Lübnan’ın duruşu Batı ile yan yana ve BM kurallarını ihlale, Rusya’nın insan haklarını çiğnemesine karşı duruştur.

Arap ülkelerinden krize ortak bir tavır yok elbette ancak çoğunluğun “tarafsız kalma ve gelecekte kendilerini duruma göre ABD dışında alternatiflere de hazırlama refleksi ile” hareket ettiği ortaya çıkıyor.