Özel kurum öğretmenleri eşitlik ilkesinin karşılığı olan indirimli ulaşım haklarını geri alacak. Ve bilelim ki bunlar daha henüz başlangıç olacak…

Geleceği çalınanlar I: Öğretmenler

Dün, yani 19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı “kutlandı”. Ne kutlamaydı ama! Bir gün önce  DİSK-AR’ın 19 Mayıs özel bülteni yayınlanmıştı yine1. Ülkede her dört gençten biri ne eğitimde ne istihdamda, umutsuz ve geleceksiz. Genç işsizliği son yirmi yılda endişe verici bir kararlılıkla artıyor. İş bulup da çalışan gençler ise, düşük ücret, ağır çalışma koşulları ve geçici ve güvencesiz işlere mahkum oluyor.

Önümüzdeki birkaç hafta geleceği çalınan gençleri yazmaya karar verdim. Bu hafta öğretmenlerden başlayacağım. 

İki gün önce Ankara’da özel kurumlarda çalışan öğretmenler Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde “Biz de öğretmeniz!” diyerek eylem yaptılar. Anayasal eşitlik ilkesinden kaynaklanan haklarını istiyorlar. Kamu kurumlarında çalışan öğretmenlere tanınan indirimli ulaşım uygulamasının özel kurumlarda çalışanlara da tanınmasını istiyorlar. 

Açıklamalarından öğreniyoruz ki, Ankara’da özel kurum öğretmenleri 2015 yılına kadar diğer öğretmenler gibi bu haktan yararlanıyormuş, sonra Melih Gökçek döneminde bu uygulamaya son verilmiş. Öğretmenler şimdi Mansur Yavaş yönetimindeki ABB’den bu haklarını geri istiyorlar. Talepleri açık ve net:

“Kamuda çalışan öğretmenlere tanınan belediye araçlarını indirimli kullanma hakkı bizlere de tanınmalıdır! Anayasal eşitlik ilkesine aykırı olan mevcut uygulamaya bir an önce son verilmelidir! Önceki belediye başkanı döneminde yürürlüğe sokulan bu eşitsiz uygulamaya son verilmelidir! 
Özel kurumlarda çalışan öğretmenlerin indirimli ulaşım hakkının iade edilmesi demek; bizler için her gün eve iki ekmek daha alabilmek demektir!”
diye sesleniyorlar. 

Mücadelelerinde sonuna kadar yanlarındayız. Bu genç aydın insanların, en temel haklarında bile böylesine geri bir noktaya düşürülmesi ne tek başına Melih Gökçek’le oldu ne de bu mücadele sadece Mansur Yavaş’a dilekçe vermekten ibaret.

Birlik Sendikası Ekim 2021’de “2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı Başında Özel Okullar ve Özel Okul Öğretmenlerinin Durumu”2 başlıklı bir araştırma raporu yayınladı. 

AKP döneminin ülkenin tüm değerlerinin piyasalaşmasına, agresif  özelleşme ve özelleştirme uygulamalarına yol açtığını zaten biliyoruz. Birlik Sendikasının raporunda da bu yıkım ve saldırının eğitimdeki yansımasını detaylı biçimde görebiliyoruz. Eğitim alanındaki yansıma: hem hizmet sektörünün bir parçası olarak; hem ülkenin bilimsel, kültürel, sanatsal tüm entelektüel birikiminin temeli anlamında; hem de en özel en değerli emek süreçlerinden biri olan öğretmenlik mesleği anlamında karşımıza çıkıyor.

Yukarıda sıraladığım her bir alana ağır saldırı var. Eğitimin piyasaya düşmesinde en belirgin başlık olan özel öğretim kurumlarında yıllar içerisinde ince ince ve derinden bir düzen kuruldu. İşte Birlik Sendikası Öğretmen Bürosu bu saldırının karşısına dikiliyor. 

Araştırma raporunda, yıkımın adım adım nasıl ilerlediğini okuyoruz. Önce özel öğretim kurumlarının yasal düzenlemelerinin doğrudan sermayedarlar lehine güncellenmesi sonra özel okul patronlarına sağlanan kolaylıklar, teşvikler, indirimler. Diğer yandan ise, özel kurumlarda çalışan öğretmenlerin çalıştırılma koşullarının, özlük haklarının, ücretlerinin piyasanın kanunlarına, patronların arsızlığına terk edilmesi.

Türkiye’de öğretmen olmanın güncel anlamını, mesleğe katılmalarından, işe başlama ve çalışma koşullarına kadar tüm boyutlarıyla 2020 yılı sonunda şimdi de mücadelede öncü olan genç öğretmenlerle soLTV İşçiden programında uzun uzun konuşmuştuk. Bugün birkez daha izlemenizi, konuyu bu genç öğretmenlerden dinlemenizi öneririm. Linki yazının sonunda bulabilirsiniz.3

Özel kurum öğretmenleri, çoğu zaman daha en başından içeriğinden haberdar dahi olmadıkları, belirli süreli, yani geçici, iş sözleşmeleri ile güvencesiz bir bilinmezlikle çalışmaya başlıyorlar. Ardından: “müşteri memnuniyetine” odaklanmış ağır iş yükü ve“performans” baskısı; fotokopi çekmek, kurum reklamı yapmak gibi meslekleriyle uzaktan yakından ilgisiz angaryalar; mesleki ve entelektüel gelişimlerinin önüne dikilen zorluklar; gericilik ve zorbalıkla aydın kimliklerinin ve seküler yaşam biçimlerinin tehdit altında oluşu yığılıyor. 

Tüm bunları görece ikincil duruma düşüren ise, ne birikimlerinin, ne ortaya çıkardıkları değerin, ne de emeklerinin karşılığı olmayacak düzeydeki ücretleri. Onu bile eksik ya da düzensiz ödüyor özel okul patronları.

Bu ülkede bir yanda patronlar ve diğer varlıklı aileler devlet okullarını beğenmeyip çocuklarını özel okullarda okutmayı tercih ediyor, diğer yanda bu okullardaki eğitimcilere en ağır piyasa koşullarında düşük ücretle, güvencesiz çalışmayı uygun görüyorlar. Kendi çocuklarına iyi bir gelecek garantilemek için, ülkenin genç aydınlarının geleceğini çalıyorlar. İronik değil mi?

Neyse ki bu daha fazla böyle gitmeyecek. Birliklerinin gücüyle ilerleyen özel kurum öğretmenleri, emeklerine, mesleklerine, geleceklerine sahip çıkacak. Birleşiyor, örgütleniyor ve kazanıyorlar. Ankara’da da öyle olacak. Özel kurum öğretmenleri eşitlik ilkesinin karşılığı olan indirimli ulaşım haklarını geri alacak. Ve bilelim ki bunlar daha henüz başlangıç olacak…