'Patronlar utanmıyorlar. Bu utanmazlık, karşılarında örgütlü bir ses görmemesinden. Bu ses bu dönem daha fazla çıkacak.'

İş cinayeti demek kötü niyetmiş!

Patronların Ensesindeyiz (PE) ağını sadece işçiler aramıyor, patronlar da ulaşıyor. Örneğin, Katar’da devam eden Dünya Kupası’na Türkiye’den şoförleri belli vaatlerle götürüp, vizesiz, düşük ücretlerle, uzun saatler çalıştıran Emir Tur patronu gibi. Hep aynı şey, niye bizi anlamadan dinlemeden yapıyorsunuz diye başlayan sonra çoğunlukla hadsizleştikleri için görüşmenin sona erdiği örnekler bunlar. İşçiler, patronların işyerinde yaptığı hak gasplarını, olumsuz çalışma koşullarını bildiriyor, patronlar da “itibarımız zedeleniyor” diyor.

En son İzmir’de bir fabrikada yaşanan iş cinayetinin PE tarafından kamuoyu ile paylaşılması üzerine şirket Patronların Ensesindeyiz’e bir ihtarname gönderdi. Bakioğlu Holding’e bağlı Bareks Plastik şirketinin gönderdiği yazıda, işçinin ölümüne “iş kazası” yerine “iş cinayeti” denilmesinin "kötü niyetli” olduğu belirtiliyor.

Evet, yanlış okumadınız. Şirket gönderdiği yazıda Emre Sedir isimli işçinin işyerinde çalışırken hayatını kaybettiğini doğruluyor. Olayı yalanlamıyor fakat iş cinayeti denmesinden rahatsız oluyor. 

O kadar rahatsız oluyor ki haber çıktıktan iki gün sonra hızla ihtarname çekiyor. 

Yaşanan tamamen sınıfsal… Ama nereden bakarsanız bakın utanmazlık, arsızlık.

Patronların, şirketlerinin ve banka hesaplarının işçinin canından daha değerli olduğu başka nasıl anlatılır.

İşçiler, patronların kârları için işyerlerinde ölüyor. Alınmayan güvenlik önlemleri, çalışma koşullarının ağırlığı, uzun çalışma saatleri, iş baskısı ve daha fazlası işçilerin ölümünün nedenleridir. 

İşyerlerinde işçi ölümlerinin tamamı iş cinayetidir. Evinden işe giderken ve işten eve dönerken, patrona iş gördüğü bütün zaman içerisinde meydana gelenlerin hepsi buna dahildir. Sadece bununla sınırlı kalmaz, yapılan işten kaynaklı meslek hastalıkları ve buna bağlı ölümler de dahildir.

Patronlar iş cinayetine ısrarla iş kazası diyerek, işçi ölümlerini sınıfsal bağlamından koparıyor. Patron iş cinayetinde asli sorumlu olmak istemiyor. O yüzden iş cinayeti demeyi “kötü niyetli” bir ifade olarak tanımlıyor. Böylece iş cinayetine kendiliğindenlik anlamı katıyor, “kader”, “fıtrat” denilmesine zemin sunuyor. 

Ve bu durum suçluları gizliyor. 

İş cinayeti, işyerinde alınmayan önlemler sonucu işçilerin ölmesidir. Faili de o işi yaptıran patronlar ve onların düzenidir.

Her ay yüzlerce iş cinayeti kayıtlara giriyor. Kayıtlara girmeyen kayıt dışı çalışan göçmenlerin, çocukların, işçilerin hesaba katılmasıyla bu sayının daha da fazla olduğunu tahmin etmek zor değil. Hepsi atölyede, inşaatta, fabrikada patronlar daha fazla kazansın diye ölüyor.

Patronlar arası rekabet, kriz, işçilerin örgütsüzlüğü, işçi sınıfı kazanımlarının gasp edilmesi iş cinayetlerini artırmıştır. Sadece iktidar değil muhalefet de suçludur. İş cinayetlerinin temelini göstermeden, kavramın sınıfsal vurgusunu gizleyerek cinayetin üzeri el birliği ile örtülüyor. 

Kuryelerin ölümüne, hızlı paket yetiştirme, uzun saatler çalışma, esnaf kuryelik, yağışlı havalarda paket yetiştirmek neden olmaktadır. Bunları sorgulamadan, temelindeki sömürü ilişkilerini görmeden yapılan her değerlendirme riyakarlıktır.

Muğla Ula'da taş ocağında kepçe ile basamak düzeltme işlemi yaparken toprak kayması sonucu; İstanbul Sancaktepe'de çalıştığı inşaatta yüksekten düşerek; Bursa'da çalıştığı fabrikanın çatısından düşerek; Muğla Menteşe'de motosikletiyle seyir halindeyken beton mikseriyle çarpışması sonucu işçiler hayatını kaybetti. Bunlar İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin paylaştığı son birkaç gün içinde yaşanan iş cinayetleri. Hepsi bir patrona çalışırken öldü.

Sermaye sınıfı işçi sınıfının kazanımı olan her şeye saldırırken, “böyle gelmiş böyle gider” kalıbını çalışma yaşamının bir parçası olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Çünkü işçilerin örgütlü tepkisinden korkuyor. Kapitalizm varsa iş cinayeti, sömürü, yoksulluk, işsizlik, açlık var. İşçi cinayetleri bu köhnemiş düzenden ayrı düşünülemez. 

Patronlar utanmıyorlar. Bu utanmazlık, karşılarında örgütlü bir ses görmemesinden. Bu ses bu dönem daha fazla çıkacak.