Nadira Kadirova neden öldü?

Bundan yirmi gün önce Özbek asıllı genç bir kadın işçi olan Nadira Kadirova, AKP’li Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde şüpheli bir biçimde yaşamını yitirdi. Sahiplenilmez ve geniş bir kamuoyu yaratılamazsa muhtemelen adını bir süre sonra hatırlayamadıklarımızdan olacak.

AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal, Nadira’nın ölümünden sonra geçtiğimiz günlerde ilk kez konuştu. Söyledikleriyle, genç kadının yaşamının ne kadar ucuz olduğunu anlatıyordu aslında. “O kızcağızın iki üç aydır psikolojik sorunları vardı, fark edince ikinci elemanı aldık, onu gönderemeden o kendini gönderdi” diyordu. Patronu zaten onu kapının önüne koyacaktı, Nadira erken davranmıştı.

Kızcağız diye bahsettiği Nadira Kadirova’yı sigortasız çalıştırdığını ölümünün ardından öğrendik. Maaşını bilemiyoruz ama ülkede sigortasız çalıştırılan göçmen kadın işçilerin durumundan hareketle tahmin edebiliriz. Şüpheli ölüm için bile sorgulanmayan patronun, sigortasız işçi çalıştırmış olmasının hesabını vermesi beklenmezdi. Zaten açıldığı gibi kapandı konu, kapanmasın.

Genç kadının ölümünden önce bir arkadaşını aradığı ve patronu tarafından taciz edildiğini anlattığı iddiası dolandı bir süre. O iddiayı da sorgulayan çıkmadı. Gencecik bir kadın kendi evinde, kendi silahı ile ölmüş ve ortada bir taciz suçlaması varken on beş günün ardından konuşan Şirin Ünal ise kilitli kapıyı açmak için küçük kızıyla ne kadar çaba harcadığını anlatıyordu. Hala ağrıyormuş omzu; ağrıyan omuz Nadira’dan daha çok yer tutuyor hikayede, tutmasın.

Devam ediyor anlatmaya milletvekili patron: “Olayın 5. dakikasında polisimiz, ambulansımız ve itfaiyemiz geldi” diyor. Polisinden itfaiyesine herkes “biz”in bir parçası, Nadira değil.  Takım çalışması savcılık ve adli inceleme sürecinde de devam ediyor. Normal şartlarda günlerce süren otopsi işlemi öyle bir hızla sonlandırılıyor ki Nadira’nın abisi kardeşini göremiyor. Aylarca süren raporlama işleminde bile hiç vakit kaybedilmiyor. Bu acele neden diye soramadan gönderdiler Nadira’yı…

Her ayrıntısında şaşkına döndüğümüz bu olay, ne ilkti ne de son olacak gibi görünüyor. Önümüzdeki Çarşamba dördüncü duruşmasını izleyeceğimiz Şule Çet davası boyunca da, patronların delil karartmalarından bilirkişi raporlarına müdahalelerine kadar türlü adaletsizliğe tanık olduk.

Tıkandıkları her aşamada mağdurun ruhsal durumunu konu etmeyi de ihmal etmediler. Nadira Kadirova’nın da psikolojisi bozuktu, Şule Çet’in de ve hatta 11 yaşındaki Rabia Naz’ın da. Şule Çet’in psikolojik durumu ile ilgili, psikiyatri hekimlerinden oluşan bir heyet tarafından hazırlanan bilirkişi raporu ise bu saçmalığa yanıt niteliğindeydi. Öne sürülen hiçbir gerekçe Şule Çet’in intihar etmiş olabileceğini ileri sürmek için yeterli değildi. Bu kadar netti.

Şule Çet’in babasına mahkemede “kızını neden çalıştırıyorsun” ya da “o saatte patronunun yanında işi neymiş” diye soranlar, bugün Nadira Kadirova’nın arkadaşlarına da “fuhuş yapıyor muydu” diye soruyorlar. Çünkü Şule Çet, gece kendi isteği ile bir erkekle buluşmuşsa tecavüzü ve öldürülmeyi hak ediyordur onlara göre. Nadira için ise bir adım daha öteye gidiyorlar; göçmen bir kadın olarak zaten fuhuş yapıyordur ve fuhuş yapıyorsa başına gelen her kötülüğü hak ediyordur.

İşte bu yüzden Şule Çet’in kiminle ne yaptığını değil, kim tarafından neden katledildiğini sormaya devam edeceğiz. Nadira Kadirova’nın fuhuş yapıp yapmadığını değil, elinde patronun silahı ile 23 yaşında neden öldüğünü soracağız. Bu sorulara yanıt bulana kadar vazgeçmeyeceğiz ki, tacizciler, tecavüzcüler, katiller hiçbir gerekçenin ardına saklanamasınlar. Vazgeçmeyelim ki, sadece gencecik kadınların yitip giden yaşamlarının değil, sömürülen emekleri ve aşağılanan onurlarının da hesabını versinler.