Bir moto kurye daha öldürüldü

İç politika yazmak için oturdum yazıya, sonra ekrana bir haber düştü. Hadımköy’de bir motosikletli kurye TIR’la otomobil arasına sıkışarak yaşamını yitirmişti. Haber buydu, iç(eriksiz) politikanın cehenneme kadar yolu vardı. 

Aylar önce, gözümün önünde bir hafriyat kamyonu altına almıştı bir motosiklet sürücüsünü İzmir’de. Kuryeydi, 50’li yaşlarındaydı. Kaskı, kıyafeti, kurallara uygun sürüşü ani bir ölümden kurtaramamıştı onu. Kamyon şoförü şerit değiştirirken görmediğini söylüyordu. 

Kamyon şoförlerine “çabuk ol” deniyor. Moto kuryelere de… 

Kamyon şoförleri az uyuyor. Moto kuryeler de…

Kamyon şoförlerinin kamyonları bakımsız. Moto kuryelerin motosikletleri de…

Fark moto kuryenin bindiği araçta. İki teker bir can.

Kamyon eziyor, ölüyorlar. Otomobil çarpıyor, ölüyorlar. Yağışta kayıyor, ölüyorlar.

Ve herkes onlara kızıyor. 

Kaldırımdan gidiyor, kırmızı ışık dinlemiyor, sürekli şerit değiştiriyorlar. Bazısı henüz oyun çağında; bir yandan para kazanma derdinde, bir yandan yaşanmamışlıklarının peşinde.

Doğru, çoğu dikkatsiz, özensiz.

Lakin bu ülke işçilerin çalışırken öldürülmelerine “zaten kask takmıyorlar”, “önlem almıyorlar”, “kuralsız kullanıyorlar” diye yaklaşılacak bir ülke mi?

O biçim paralı otobanlar var ama yollar delik deşik, dünyanın en pahalı taşımacılığı olan kara yolu taşımacılığının özendirilmesi nedeniyle Avrupa’nın tamamından fazla kamyon yollara düşmüş, sürücüler yavaş gitse patron, hızlı gitse polis ceza keser. Ne kuralı, ne dikkati?

İnsan yaşamının alabildiğine değersizleştirildiği bir ülkede, her gün yurttaşlarımız akla hayale gelmemiş örgütlü ihmaller nedeniyle yaşamlarını yitirirken kimin ne hakkı var can vereni suçlamaya? Çocukların çikolata yerken ölüverdiği bir düzen bu! Çikolatadan söz ediyoruz yahu, hani zararlı filan da olsa insanları mutlu eden çikolatadan. Hani şairin “şeker de yiyebilsin çocuklar” dediği türden…

Merak ediyorum, yedi yaşındaki çocuk için de “yemesin öyle şeyler” diyen var mı?

Elektrik akımına kapılan, üzerine vinç devrilen, inşaatta iskeleden düşen, traktör römorkunda pamuğa giderken hendeğe yuvarlanan, boya fabrikasında kimyasal gazdan zehirlenen işçiye ya da bir TIR’ın altında kalıveren kuryeye fatura çıkarılabilecek bir düzende yaşamıyoruz.

Atanamayan öğretmen, parasızlıktan üniversiteye giremeyen genç, evde kaynayan çorbaya tuz katmak isteyen liseli, çöp karıştırıp kağıt toplamaktan kurtulmaya çalışan göçmen için kuryelik bir çıkış yolu. Bu yola girmek isteyenler arttıkça, ücretler azalıyor, patron işçinin dertlerine daha kolay kulak tıkıyor. Bir bölümünün ehliyeti yok, zaten yaş küçük, sigortalı olan az. Üç kuruşu dört kuruş yapmanın tek yolu, daha çabuk gitmek. Evet iki tekerlek üzerinde ölümle dans bu. Bu dansla ekmeklerini kazanıyorlar.

Hâl böyleyken 16 yaşında yaşam sevinci dibe vurmuş birinin motosiklet üzerindeki sorumsuzluklarını diline dolayacak, “birader onlar da dikkat etsinler” diye üste çıkacak, sonra…

Sonra herkesin en temel hakkı olan barınmayı, ulaşımı, aydınlanmayı, ısınmayı, eğitimi, sağlığı, kültürü, sporu tüm toplum için sağlayan, çocuk emeğini yasaklayan, işsizliği ortadan kaldıran bir toplumsal düzen için “komünizm mi kaldı yahu” diye ahkam keseceksin.

Kendine gel arkadaş. 

Kendine gel, bak bir kurye daha öldü dün.

Öldürüldü…