Gençlik Gelecek... mi?

ABD'de yoksul çocuk oranı yüzde 17,4, bunun rakamsal karşılığı 13 milyon yoksul çocuk. Ülke genelinde şiddetli derecede yoksul olanların üçte biri, 17 yaşın altındakilerden oluşuyor. Çocuklar toplam nüfusun yüzde 26'sını, ancak yoksulların yüzde 39'unu oluşturuyor. Amerika'daki 9,4 milyon çocuk sağlık güvencesinden yoksun ve milyonlarcası da çocuk eğitimi ve diğer bakım olanaklarından yararlanamayacak durumda. Ülkeler arası sıralamada ABD milyarderler ve savunma harcamalarında en üstte yer alırken, çocuk ölümlerine bakıldığında yirmi beşinci sırada yer alıyor.

İşsizlik, yoksulluk, alkolizm, evsizlik, cehalet... 80'lerin neoliberal "projesinin" gençlere sunduğu "seçenekler". Bu koşullarda sağlığı bozulanların şansı yok sağlıklı kalmayı başaranlar ise başka bir tercihe zorlanıyor: Suç işlemek. Tabii iş suç meselesine gelince, gençlerin renkli olanları, istatistiklerde ciddi biçimde öne fırlıyor.

ABD'nin kendi içindeki "sıradan" suçları ve bunların icracısı gençliği "cezalandırma" konusundaki feci pratiğini, dünya genelinde ve işgal topraklarında "terör şüphelisi" ilan ettiği gençleri "cezalandırma" pratiğinden ayırmak kolay değil. Irak'ta, Afganistan'da, Guantanamo ve henüz popülerleşmemiş başka karanlık üs hapishanelerinde çocuk suçluların nasıl bir muameleye maruz bırakıldıklarına dair yüz binlerce haber bulabilirsiniz.

ABD emperyalizmi, bu vahşi sistem, "gelecek" vaat edemediği, bugününü garanti altına almayı yük olarak gördüğü, akıllarını tutsak edemediği, köleleştiremediği, öyle ya da böyle "kapsayamadığı" gençliği cezaevine tıkıyor işkencelerden geçiriyor yok ediyor.
Gençlik genel olarak potansiyel tehdit şeklinde tanımlanıyor. Şimdilerde daha yoğun bir şekilde bu "potansiyel -ve dahi reel- tehdide" karşı, gençler cephesinden bir politik reaksiyon örgütlemeye çalışıyorlar.

Sorunun asıl kaynağına inmek ise, elbette ki emperyalizmin bırakın gündemine almak, aklına bile getiremeyeceği bir şey...

***

20. yüzyılın iki kutuplu dünya sistemi ve bu sistemin değerler statükosu, 80'lerle birlikte büyük bir saldırının hedefi oldu. Sosyalist sistemin terbiye ettiği kapitalizm, pek içinden gelmese de toplumsal düzeyde insani-kamucu bir değerler sistemine olur verdi: Sosyal devlet, sosyal güvenceler, yurttaş sorumluluğu, vs. Kapitalizmin pek de içinden gelmediği için, çoğu örnekte iğreti duran bir devlet-birey-toplum denklemi oluşturuldu. İşte bu denklemde gençlik için de bir rol tanımı vardı. "Çocuklarımızın geleceği" saf haliyle basit bir ebeveyn kaygısı olarak görülebilecekken, bu denklem içinde toplumsal-tarihsel önemi yadsınamaz bir sorunsal olarak tarif edildi. Toplumların geleceği, gençlere "emanet edildi" gençlik toplumların geleceğinin önemli sigortalarından biri olarak görüldü. Buna paralel olarak da bir dizi "ayrıcalık" ve hassasiyetin kendisine yöneltildiği bir kesim olageldi. Tekrar ediyorum, kapitalizmin gönülsüzlüğü ve samimiyetsizliği ölçüsünde bu uygulamalar ve retorik çoğu zaman yapay, sahte ve göstermelik kaldı.

Peki gençlik gerçekten önemli mi? Biz insanlar, insani ve toplumsal olarak varlığımızı belli bir biçimde yeniden üretiyoruz ve bu yeniden üretim şeması içinde çocuk ve gençler için önemli bir emek faaliyeti zorunlu. Kapitalizm, günümüz emperyalist sistemi ise, yeniden üretim şeması falan tanımıyor gençler ya da çocuklar öyle toplumlarımızın geleceği için emek harcanacak, yatırım yapılacak, ya da hangi kavramlarla ifade ederseniz edin herhangi bir toplumsal sorumluluk projesi çerçevesinde tanımlanacak bir kategori değil bu sistem için. Birer tüketici, birer artı-değer kaynağı, terör toplumlarının potansiyel suçluları, vs. vs.

***

"Yeni nesil çok cahil, hiç okumuyorlar... Ne yaptıklarını bilmiyorlar, eskiden böyle miydi?... Hiç birikimleri yok... Değerleri erozyona uğramış... Zaten uyuşturucu kullanımı da artmış gençler arasında... İşsiz güçsüzler, iş disiplinine gelemiyorlar... Kimlikleri oturmamış..."
Daha eklenebilecek olan şeyler vardır.

Bunları insanlar, kendi türünün geleceğini devredeceği insanlar için telaffuz ediyor. "Gerçekleri yansıtıyor ama" diyemezsiniz. Gerçek buysa, dönüştürülmeyi bekliyor. Gerçeğin bu sistemin bir gerçeği olması bir yana, bu işin çok büyük zorlukları olması bir yana... El mahkum, değişecek.

Emperyalist sistem, dünyanın her yerinde gençleri kusuyor. Yok sayıyor, yok ediyor. İdeolojik prangalarla, ya da bildiğimiz kelepçelerle tutsak ediyor.

Gençlere seçenek olarak sosyalizm kalıyor. Ha bir de ABD Başkanı olmak...

Kafamızı ellerimizin arasına alarak düşünelim... yaşlı, genç... insan olarak... Hangisi daha hayırlı?... türümüzün devamı için...