Belediyecilikte İsveç Tarzı mı?

KENTİN SESİ - GAZİANTEP Yazıları

Türkiye'de belediyecilikle siyaseti birbirinden fazlasıyla ayrı düşünen yaklaşım biliniyor. Gaziantep'in AKP'li belediye başkanları da siyasetçi değil belediyeci olacağız diyerek bu farkı vurgulamış oluyorlar kendilerince. AKP'li belediyelerin rant paylaşımı bakımından merkezi idareyi tamamladıkları düşünüldüğünde arada pek bir fark bulunmadığı kolayca anlaşılıyor. Piyasacı, gerici ve açıkça halk düşmanı uygulamalarıyla bu belediyelerin AKP iktidarından farklı bir tarzı temsil ettiği söylenebilir mi?

Aksi yönde pek çok örnek hatırlanabilir. Yine de yerel yönetimlere sağlanması planlanan hareket alanı ile birlikte belediyelerin sermaye ile uluslararası entegrasyonu önemli bir çalışma alanı olarak görülmeli.

Gaziantep'te geçtiğimiz günlerde bu kapsamda bir toplantı yapıldı. Adı da epey uzun olunca ne çıkacak acaba diye merak ediyor insan: İsveç Tarzı Sürdürülebilir Kalkınma – Türk Belediyeleri Bundan Nasıl Faydalanabilir? "Gaziantep'in çevre sorunları ve çözüm önerileri."

Katılımcı listesi de hayli kabarık: Gaziantep belediye başkanları, vali vardımcısı, valiliğe bağlı birimlerin amirleri, İsveç İstanbul Başkonsolosu ve daha pek çok Türk ve İsveçli yetkili. Konuşulanlar arasında dişe dokunur bir şey bulmak ise hayli zor...

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey'in de dahil olduğu bir sürü kuru gürültüden sonra meramını açıkça anlatan tek konuşmayı yapan İsveç İstanbul Başkonsolosu Torkel Stiernlöf "Sanayileşmiş ülkeler, teknoloji transfer ederek, başka destekler sağlayarak gelişmekte olan ülkelere elbette yardım etmeliler. Türkiye 2004'ten itibaren BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf oluşmuştur ve çevreyle ilgili konulara gün be gün daha fazla ilgi gösteriyor. AB üyesi ülkeler ve Türkiye gibi aday ülkeler, ön saflarda yer almakla yükümlüler. Açık toplumlar yeni potansiyelleri ve ileri teknolojiyi keşfetme konusunda en iyi pozisyona sahipler. Yerel ve merkezi otoritelerin aktif ve pratik politikasının desteğine ihtiyacımız var.” dedi.

İsveç tarzının farkı bu olsa gerek langır lungur yapılan bazı işleri sistematize edip “sürdürülebilir” haline getirmek.

Peki Başkonsolos ne demiş oldu ve bunun Gaziantep'e biraz olsun katkısı olabilir mi?

Sanayileşmiş ülkeler gelişmekte olan ülkelere teknoloji transfer ederse bu mutlaka eskimiş teknolojidir. Kendileri kar oranı yüksek teknolojik yatırımlara yönelirken bizim gibi ülkelere düşük teknolojili ve emek yoğun alanlara yönelmek kalır. Bu sırada da hem çevre hem de insan sağlığı açısından zararlı olan sonuçlarla yüzleşmek yine bize düşer.

Bu nedenle işin ironik yanı Gaziantep'te düzenlenen toplantının alt başlığının “Gaziantep'in çevre sorunları ve çözüm önerileri” olmasıdır. Bir yandan çevreye zarar verecek bir strateji ile hareket ederken diğer yandan yaşanacak çevre sorunlarını perdelemek için “bakın çevre sorunlarınızı gidermek için bizim dediğimizi yapın” diyecekler...

Peki Asım Güzelbey bunu bilmiyor mu? Elbette işin nereye varacağının farkındadır. Hatta bu durum karşısında ellerini bile ovuşturuyordur. Çünkü aslında Güzelbey'in sanyayi ve teknolojiyle pek bir ilgisi bulunmuyor.

Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 2004 seçimlerinden beri var gücü ile Gaziantep'in dönüşümü (siz yıkımı anlayın) için çalışıyor. Artık sanayisi ile ünlü Gaziantep'i unutun, turizm cenneti oluyoruz... Sanayi havzası yavaş yavaş kururken bölgenin kongre merkezi olmayı hedefleyen Güzelbey'in projesi ile birlikte zaten yüzde otuzlara yaklaşan gerçek işsizlik Gaziantep için daha da artacak.

Bu projenin “sürdürülebilir” olması için İsveç desteğini de yanına alan Güzelbey hızını alamayınca işi Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman ve Mardin'den oluşan bir turizm havzasına evriltmeye çalışıyor. Halkı işsizliğe mahkum edecek bu projenin başarısı için “halkı da işin içine katmak lazım” demiş Güzelbey.

Burası iyi en azından. Halk işin içine girdiğinde ne Güzelbey kalır ortada ne de İsveç tarzı...

[email protected]