İhanet treni kalkıyor, aman sen de bin!

KENTİN SESİ - GAZİANTEP Yazıları

Sermaye sınıfının Türkiye Cumhuriyeti'ne ihaneti sürüyor. İhanetin her zaman pis bir sırıtışla kendini açığa çıkaracağını düşünenler olabilir. Günümüzde yaşanan ihanet ise iyilik perdesine sığınmayı ihmal etmiyor.

Demagoji ve manipülasyonun yoğun olarak kullanıldığı bir dönemden geçiyoruz. İhanetlerini saklamaya çalışıyorlar!

Peki bu mümkün mü?

***

“Türkiye Partisi kurulurken, ilk ışığı aldığımız kentlerden bir tanesi Gaziantep idi. Bundan sonra da Gaziantep’in partimize sahip çıkacağına inanıyoruz. Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Bölgemiz yeniden yapılanıyor. İktidar ise bu gündemde yerini alamıyor, pasif kalıyor. Türkiye’nin bir an önce bu durumdan kurtulması lazım. Bunu biz gerçekleştireceğiz. Bu kararlılığımız ve kadrolarımız var.”

Bu sözler AKP'ye alternatif olduğunu iddia eden bir partinin genel başkanına ait. Abdüllatif Şener, göbeğini kestiği eski partisini Ortadoğu'nun yeniden yapılandırılmasında pasif kalmakla suçluyor.

Gaziantep'i göz bebeği gibi sevdiğini söyleyen Şener, hükümete komşu halkarın gözünün oyulmasında daha hızlı davranmadığı için eleştiride bulunuyor. Bu ne yüzsüzlük!

Bunun Gaziantep halkına hiç mi zararı olmayacak peki? Daha önce de yazdım, AKP'nin Yeni Osmanlı seferlerinde Gaziantep'e düşen şey önemli bir üretim havzası olmaktan çıkıp turizm ve ticaret üssü haline gelmesidir. Bunun anlamı üretimi dışlayan, kirli ilişki ağları ile örülmüş ve bitmekte olan bir kenttir.

Abdüllatif Şener komşularımızın ve halkımızın başına çorap ören bir süreci hızlandırmak isterken Gaziantep'i bu sürecin önemli bir unsuru olarak öne sürüyor. Gaziantep'e ve ülkemize yapılan ihanet övgülerle perdelenmek isteniyor.

***

“Alınan bu karar devrim niteliğinde. AB ülkelerinde insanlar sadece kimlikleriyle yolculuk yaparken atılan bu adım çok büyük bir adımdır. Özellikle Gaziantep için önemli olan bu karar, sosyal bağlarımız bulunan Suriye ile ilişkilerimizi daha da artıracak. Karşılıklı refah ve gelişme için bu gelişmelerin devam etmesi gerekir.”

Alınan karar Türkiye ve Suriye arasındaki sınır geçişlerinde vize şartının kaldırılması. Açıklamayı yapan ise Gaziantep'in sahibi gibi davranan, ülkenin sayılı zenginlerinden Abdülkadir Konukoğlu.

Alınan karar devrim niteliğindeymiş!

Normal şartlar altında devrimin cümle içinde geçmesinden bile rahatsızlık duyması beklenen bir patron neden devrimi olumlu anlamda kullanır? Çünkü yaşanmakta olan aslında bir karşı-devrimdir!

Sanayi ve Ticaret Odası başkanlarının açıklamalarını aktarmaya gerek görmüyorum ihanet treninin bilet kuyruğundalar...

İhanet burada da kendisini halkların kaynaşması ile perdelemeye çalışıyor.

Elbette komşularımızla iyi ilişkiler kurulmasından yanayız. Ancak yaşananlar ülkemizdeki Amerikancı şerrin Suriye'ye de yayılacağını gösteriyor. Bunun neresini alkışlayalım onu da söylesinler o zaman!

Sakın Ortadoğu sınırlarının yapay olduğundan, İngilizlerin inisiyatifi ile çizildiğinden dem vurmasınlar ama, hadlerini bildiririz hemen. Türkiye-Suriye sınırı İngiliz cetveli ile değil Gaziantep halkının direnişinin de payı olan bir mücadele ile çizildi. Hem de zenginlerin para karşılığı oğullarını dışında tutmaya yeltendikleri, yoksulların kanının ise bazen yurtseverce bazen çaresizce oluk oluk döküldüğü bir mücadele ile.

Bu sınırın cetvelle çizildiğini söyleyenin kafasında cetvel kırmak aynı zamanda insanlık vazifemizdir!

***
"Lazı, Çerkezi, Arnavut'u, Kürdü hepimiz birarada dostça kardeşçe yaşadık. Demokratik açılım, bütün azınlıkların kendi haklarını elde edebilmeleri için yapılan bir açılımdır. Etle tırnağı birbirinden ayırmak mümkün değil. Türk halkı öyle bir halktır. Bu nedenle bu olaya çok geniş bir yelpazeyle bakmak lazım"

AKP Gaziantep Mülletvekili Özlem Müftüoğlu'nda söz. Yıllardır Osmanlı'da bir arada yaşayan halkları ayırmaya kimsenin güzü yetmez diyor aynı açıklamasının devamında. Osmanlı göndermesi bir alışkanlık oldu artık ve neden Zaman gazetesi Beşiktaş'ın Osmanlı zamanındaki başarılarını yazmadı hala, anlayabilmiş değilim!

İşin şakası bir yana, memleketi batırıp halkı sefaletle başbaşa bırakan bir hain sürüsünün anıldığı yerde bir tehlike var demektir.

Tehlike var çünkü bugünkü Yeni Osmanlı söyleminin anlamı bölgenin ABD'nin istediği şekilde yeniden düzenlenmesidir. ABD'li müslüman cemaati Senato binasının önünde namaza durmuşken Obama hamlesini tartışmaya hala gerek var mı?

Özlem hanım da Türk ve Kürt halklarının kaderinin kanla yazılacağı bir dönemeci halkların kardeşliği ile perdelemek istiyor. Halkların kardeşliğinin kalleşçe bir plana sos yapılmasına izin verecek mi halklarımız?

***

İhanet treninin yolcuları koşuşuturuyorlar. Hepsi bir biriyle yarışıyorlar. En büyük hainin yeni alçaklığın efendileri arasında yer alacağının farkındalar.

Biz de yaptıklarının farkındayız.

Yalnız aklımız, değil yüreğimiz de kaldırmıyor yaşanmakta olanları. Ve bileklerimizin kuvveti biraz da şairlerimizden geliyor:

“Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,

Bunlar,
Aşımıza ekmeğimize

Göz koyanlardır,

Tanı bunları,

Tanı da büyü...

Bu, namustur

Künyemize kazılmış,

Bu da sabır,

Ağulardan süzülmüş.

Sarıl bunlara,

Sarıl da büyü.”

Ahmed Arif

[email protected]