Kadınların yaşam kalitelerini arttırmak adına sunulan raporların ya da araştırmaların, patronlar nezdinde tek bir amacı var: kadınları daha fazla sömürebilmenin önündeki pürüzlerden kurtulmak.

TÜSİAD’ın raporları kadınları kurtarır mı? 

Ülkenin önde gelen sermayedarlarının "toplum yararına” işleri pazarlamayı çok iyi becerdiklerini söylemeliyim. Önemli tarihsel günlerde çektikleri kısa filmler ya da reklamlar sayesinde milletin birlik beraberlik duyguları tavan yapar. Zaman zaman ortaya çıkan destek projelerinde kadınlar güçlenir, çocuklar geleceğe güvenle koşar. Bir kısa film kadar süren umudumuzun ardından şiddet, yoksulluk ve adaletsizlikle dolu yaşantımıza geri döneriz. 

Geçtiğimiz hafta “Covid-19 Salgınının Kadın Çalışanlar Açısından Etkileri”1 isimli araştırmanın sonuçlarını kamuoyu ile paylaşarak yine benzer bir hava estirdiler. TÜSİAD, TÜRKONFED yani patronlarımız, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ile bir araya gelmiş ve böylesi can alıcı bir başlıkta “iyi bir iş” çıkarmış. 

Ankara Üniversitesi tarafından yürütülen araştırma tek başına ele alındığında, öyle büyük bir sorun yok gibi görünüyor. Covid-19 salgınının özel sektörde çalışan kadınlar üzerindeki olası etkilerini araştırmışlar. Bilinen gerçekler bu araştırmada da ortaya konmuş; Pandemi boyunca kadınların iş yükü artıyor, ev işleri ve çocuk bakımında yardım alamayan kadınlar ya tüm bu iş yükü altında eziliyor ya da evde kalabilmek için işinden oluyor. Önemli bir kısmı daha fazla ev içi şiddete maruz kalıyor ve ruhsal açıdan olumsuz etkileniyor. 

Buraya kadar oldukça makul görünen bu araştırmanın sorunu ne peki? Sorun, patron örgütlerinin mevcut durumla hiç alakaları yokmuşçasına ortaya çıkıp konuşmaları. Kendilerini bir de bu vesileyle aklamaya çalışmaları. Suçluyu da çok güzel tarif etmişler; cinsiyetler arası eşitsizlik, kadının ev işi ve çocuk bakımı nedeniyle artan iş yükü, kadına yönelik şiddet. Sanki bunlar kadınlara durup dururken oluyor! “Kim, neden, nasıl oluyor da” gibi sorular ortada yok, yanıtları da…

Sorun, araştırmanın özel sektörde çalışan kadınların dertlerinin kimi müdahelelerle çözülebileceğine dair bir umut taşıması. Diyorlar ki; “COVID-19 hepimiz için bir uyanış çağrısı, var olan sorunları düzeltmemiz için bir fırsat”. Güzel, peki bu nasıl olacak? Sonunda önerileri tek tek sıralamışlar. Cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik önlemler, ev işleri ve çocuk bakımına yönelik bütüncül politikalar, iş ve aile yaşamını uyumlaştırmaya yönelik… Yani?

Emekçilerin özellikle de kadın emekçilerin yaşamlarını alt üst eden gerçekler, patronların dilinde işte böyle soyut kavramlara dönüşüyor. Sanki bu kadınları güvencesiz ve daha az ücrete çalıştırarak sömüren, sırf kadın oldukları için cinsel tacize, mobbinge maruz bırakan ya da göz yuman, işyerinde yasal sorumlulukları olduğu halde kreş açmayan, pandemi boyunca “evden çalışma” adı altında köleleştiren kendileri değilmiş gibi! 

Geçtiğimiz yıl 8 Mart’tan önce TÜSİAD yine böyle afili bir çıkış yapmış ve “İş ve Özel Yaşam Dengesi Yolunda Çocuk Bakım ve Eğitim Kurumlarının Yaygınlaştırılması” diye bir rapor yayımlamıştı. Raporun şu sonuç cümlesi sanırım her şeyi özetliyor: “Sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyüme için kadın istihdamının artırılması gereklidir”. Mesele tam olarak budur. Patronlar için kadınlar, ekonomik büyüme için birer araçtır.

Patronlar için kreşlerin varlığı da sadece ekonomiye katkı açısından önemlidir. “Kadınların iş yaşamı ile ev yaşamının uyumunu artırmak”, dönüp dolaşıp bunu söylüyorlar. “Bütüncül politikalar” yine iş başında, ne demekse o. Ama bu kez somut bir öneri var, kreş açılması için gerekli bütçenin devlet tarafından sağlanmasını talep etmişler. Özetle şunu diyorlar yani; “Memleketin kalkınması bizim daha çok kazanmamıza bağlı, kadınlar da bunun önemli bir parçası. Ev işleri ve çocuk bakımı kadınların işi olmaya devam etsin ama biz bunu işiyle uyumlu hale getirelim ki verim artsın, işyerinde kreş bir çözüm olabilir ama parayı devlet verirse”. Oh ne âlâ!

Süslü püslü laflar arasına serpiştirilen cümleler, niyeti apaçık koyuyor ortaya. 

Bugün kadınların yaşam kalitelerini arttırmak adına sunulan raporların ya da araştırmaların, patronlar nezdinde tek bir amacı var: kadınları daha fazla sömürebilmenin önündeki pürüzlerden kurtulmak. Şu da açık ki, kadınları şiddetten, sömürüden ya da salgın hastalıklardan patronların “bütüncül politikaları” korumayacak.