Şimdi oyun repliklerini antik tiyatroların sahnelerinden insanlığa taşımanın vaktidir. Yüreğimde mavi şiirler.

Mavi şiirlerin vakti…

Koptum geldim yemiş ve fındık ve çay ve çam ve ladin ve köknar ve kestane ağaçlarının, insanlığın ellerine konan atmacaların, dal başlarında kartalların, kaya oyuklarındaki yelkovan kuşlarının, rengârenk çiçeklerin, ılık rüzgârların, karlı dağların, can çekişen derelerin, kuzu melemelerinin, insanla hayvanın- doğanın ortak şarkılarının diyarından.

Hay gelmez olaydım!

Ne yana baksam baskı, zulüm ne yana baksam kahır, hüzün.

Çeteler açığa çıkmış birlikte kolbastı oynuyorlar, vatandaşın umurunda değil, öyle ilkbaharı bekleyen kar dağları gibi eriyip yok olmayı gözlüyorlar.

Yoksulluk, işsizlik, adaletsizlik, hırsızlık bahisleri konuşulacak gibi değil, çürüyünce kokuşan atıklar gibi sistem.

Sokaklarda, vapurda insanların yüzleri asık, gülenler kendi hallerine gülüyor. 

Sevinçler bölük pörçük.

Fısıltılarla konuşuyorlar.

Korku bin kollu canavar gibi ülkeyi kuşatmış.

Her hafta bir suç çetesinin paylaşımlarına bakıp ülkenin düştüğü hale şükür edip, olup bitene hayret ediyorlar.

Çete reisi suçlarını itiraf ettikçe fısıltı çoğalıyor.

Muhalefet sokağa inme taleplerini ‘provokasyona gelmeyeceğiz’ diye yanıtlıyor.

Ama mafya sokakta, çeteci siyaset sokakta, hırsızlar, talancılar, din simsarları, katiller sokakta.

Umut ise dipte büyük bir dalga.

Bir yerlerde işçilerin, üretici köylülerin, üniversite gençliğinin sesleri yükseliyor.

Kadınlar barikatları yıkıyor.

Sanat emekçileri yaşadıkları zulme sokaklarda şarkılarla direniyorlar.

Benim de bir parçası olduğum Semt Evleri Anadolu’nun her köşesinde boy atıyor. En son Finike’nin Gökbük köyünde Köy Evi açılışı hayata taşan bir ışık.

Vurdumduymaz durumundaki milyonlarca insan onları da görmüyor.

Oysa yarınları daha da karanlık.

Sağanak halindeki zamların altında belleri büküldükçe bükülecek, yalan büyüdükçe küçülecekler.

Ekmek artık bayat, ekmek artık küflü, ekmek artık kanlı.

Ülkeye çökenlerin iştahları kabardıkça kabarıyor.

Elde kalan ne varsa satışa çıkarılıyor.

Doymadılar, suskunluk çoğaldıkça da asla durmayacaklar.

***

Bana yine daral geldi.

Şimdi Ege’nin ılgın ormanlarına, zeytin ağaçlarının ve begonvillerin gölgelerine doğru koşmak istiyorum.

Şimdi masalların destan diye bilindiği, taşların her tür sırrı gizleye gizleye bu günlere ulaştırdığı uygarlıkların bağrına el sürmeye, öfkemi barış ve eşitlik için yeniden sınamaya gidiyorum.

Şimdi oyun repliklerini antik tiyatroların sahnelerinden insanlığa taşımanın vaktidir.

Yüreğimde mavi şiirler.