'Fas ve Cezayir arasındaki gerilime Fransa ve Rusya arasındaki rekabet ekleniyor ve bölgede emperyalist hegemonya krizinin yeni fay hatları döşeniyor gözüküyor.'

Mali’de Fransa-Rusya gerilimi nereden çıktı?

Bir ucunda Putin’in diğer ucunda Macron’un oturduğu 10 metrelik masayı görmüşsünüzdür. Herkes neden masanın bu kadar uzun olduğu ile ilgilendi ama biz masanın üzerindekilere bakalım. Altı saat çok uzun bir süre araları pek de iyi olmayan iki ülke lideri arasındaki görüşme için. Birçok pazarlık yürümüştür ama ne konuşulduğunu tam olarak öğrenemeyeceğiz.

Yalnız şunu anlıyoruz, masada sadece NATO- Rusya meselesi ve ABD’nin Ukrayna’yı araç olarak kullanıp Rusya’yı tehdit etmesi ve sıkıştırması konuşulmamış.

Putin görüşme sonrası basın açıklamasında bu başlıklardan birine değindi: 

“Mali’de hükümet Wagner’i davet etti, Rusya devleti olarak diyeceğimiz bir şey olamaz.”

Konuyu bilmeyenler için şifreli gibi bu cümle, ama anlamaya çalışalım ve emperyalist hegemonya krizinin kendisini Batı Afrika nasıl ürettiğine bakalım.

Avrupa merkezci düşünce bütün uygarlığın Avrupa kökenli olduğunu ve diğer coğrafya ve halkların kendi ilkel kültürlerini geliştirmek için Avrupalıların yardımına ihtiyaç duyduğunu vaaz eder.

Oysa Batı Afrika’ya baktığımızda, örneğin M.S. 1000 ve 1600 yılları arasında üretim tarzları açısından fark olmadığını, hatta Afrika’nın zaman zaman daha önde olduğunu görürüz. Sahra altı coğrafyada büyük imparatorluklar kurulmuş, doğudan batıya uzanan ticaret yollarına bağlı bir sermaye birikimi yaşanmış, hatta buna bağlı aydınlanma ve bilimin yükseldiği dönemler olmuştur.

Ancak 1800’lerin ortasında kapitalizmle birlikte sanayinin hızla gelişmesine bağlı coğrafi bir asimetri doğar. Fransız Devrimi’nde bayrağına eşitlik, kardeşlik, özgürlük yazan Fransız burjuvazisi sömürgeciliği hızla keşfedecek ve giderek iblisleşecektir. 

1855’ten sonra Sahra çölünün altındaki verimli kuşağın batısı Fransız ordusu tarafından işgal edilir. Yerli halkların direnmediği veya büyük Fransız kültürünü güllerle karşıladığı düşünülebilir ama aksine Fransa büyük bir dirençle karşılandı, defalarca yükselen isyanları Fransız ordusu kanla bastırdı. Mali’nin içinde bulunduğu coğrafya küstahça Fransız Sudan’ı olarak adlandırıldı ve sömürge valileri tarafından yönetildi.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sosyalizmin de desteğiyle Mali sömürge olarak tutulamaz hale geldi, önce 1956’da içişlerinde özgür hale geldiler, sonra 1960’da Mali Cumhuriyeti kuruldu. Aşağıdaki harita nispeten az bildiğimiz coğrafyayı gözümüzde canlandırmamızı sağlayacaktır.

Mali Cumhuriyeti’nin sınırlarının oluşturduğu tuhaf şekil sınırların oluşmasında emperyalizmin müdahalesini kanıtlıyor. Kuzeyde Cezayir ile komşuluğunun sonraki gelişmeler için önemli olduğunu düşünebiliriz. Haritada ayrıca Mali’nin başkenti Bamako’nun yerleşimi izleniyor.

Aşağıdaki Mali pulunda ülkenin ilk cumhurbaşkanı ve kurucu lideri Modibo Keita (1915-1977) görülüyor. Pullar çok şey söyler. Yüz yıl sonra Fransızlardan kurtulmanın onuru Keita’nın yüzüne yansımış. Öte yandan Fransızlar sömürge dilini ve para birimini bırakmışlar geride.

1960’ta kurulan Mali Cumhuriyeti’nin sosyalist Cumhurbaşkanı Modibo Keita’yı konu alan Mali pulu.

Ama puldan Modibo Keita’nın inanmış bir sosyalist olduğu anlaşılmıyor. Cumhuriyetin kurulmasından sonra bağımsızlık için desteğini aldıkları Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin peşinden giderek sosyalizmi kurmaya başlarlar. Henüz başlıca bir sanayinin olmadığı Mali’de öğretmenler gibi emekçi kesimlere yaslanırlar. Ancak kapitalizm öncesi üretim ilişkilerine dayanan geniş kırsal kesimin sosyalizme uyum sorunu, kuraklık gibi faktörler ve muhtemel dış müdahalelerle sekteye uğrar. 1969’daki askeri darbe ile yönetimden alınan Keita yaşamının sonuna kadar askeri gözetim altında kalır.

Tahmin edileceği gibi 1980’lerin başında liberalleşme dalgası gelir, özelleştirmeler, IMF ve kredileriyle tanışılır. Diğer ülkelerdeki gibi unutulan şey, liberalizmin bardakta durduğu gibi kalmadığı ve peşinden emekçi halkın yoksulluğunu, dinci gericiliği ve emperyalist müdahaleyi taşıdığıdır.

Batı emperyalizminin Libya’ya 2011’deki müdahalesinden sonra Mali’nin kuzeyindeki bağımsızlık isteyen halklarla şeriatçı örgütlerin bir araya gelmesi ile otonom bir bölge oluşur. Mali hükümetinin çağrısı ile Fransa 2013’te asker göndererek sürece müdahale eder. Fransa’nın müdahalesi 2014’te yeni bir özellik kazanır ve askeri varlık bölgedeki bütün eski Fransız sömürgelerine yayılır.

Mali’deki altın, uranyum, bakır, gümüş madenlerinin ve petrol yataklarının büyük ölçüde Fransız tekelleri tarafından işletildiğini belirtelim. Mali halkı giderek daha çok yoksullaşırken Fransa’nın bu hegemonyaya yaslanarak Mali’nin ulusal zenginliklerini transfer ettiği biliniyor.

Fransa’nın varlığına karşı başlayan direnç aynı zamanda Fransa’nın el altından cihatçıları desteklediğine ilişkin bazı kanıtlarla büyümüş gözüküyor.

Muhalefet cephesinin de desteğini aldığı anlaşılan albayların liderliğindeki askeri darbe 2020’de yönetime son verir. Fransız karşıtlığının yanı sıra Mali ordusunun Sovyetler Birliği ile bağlantıdan bu yana halen Rus silahları kullandığı, hatta askeri darbe öncesi darbeyi yapan subayların Rusya’da eğitimde olduklarını hatırlatalım.

Askerler tarafından yönetime getirilen sivil figürün Fransa ile uzlaşmaya çalışması üzerine 2021’de bir askeri müdahale daha olur ve yönetimden uzaklaştırılır. Bu süreçte Rusya sermayesinin örtülü yurtdışı operasyonlarını yapan ve paralı askerlerden oluşan Wagner’in Mali’ye davet edildiği anlaşılıyor.

Fransa Avrupa Birliği’ne Avrupa’nın güney sınırlarının bu bölgeden geçtiğini kabul ettiremedi. Askerlerini Mali’den çekmeye ve Nijer gibi komşu ülkelere yerleştirmeye hazırlanıyor.

Daha önce bahsettiğimiz Fas ve Cezayir arasındaki gerilime Fransa ve Rusya arasındaki rekabet ekleniyor ve bölgede emperyalist hegemonya krizinin yeni fay hatları döşeniyor gözüküyor.

Değerli Mali halkına tekrar sosyalizme kavuşmalarını diliyoruz.