Tam da bugün düzenin yeniden iflas ettiği bir dönemde, sömürücüleri, gericileri, aydınlanma düşmanlarını geri dönüşsüz bir şekilde tarihin çöplüğüne atma zamanıdır.

Biz yönetiriz!

19 yaşında bir inşaat işçisi İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde intihar etti. Her ay yüzlerce işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği bir ülkede bir de umutsuzluk, çıkışsızlık, geleceksizlik yüzünden ölmeye devam ediyoruz. 

Fetihtepe’de, Beykoz Tokatköy’de kentsel dönüşüm denerek yurttaşlar zorla evden çıkarılıyor, evleri yıkılıyor. Yaşadığı yeri terk etmeyenlerse yerlerde sürükleniyor. Barınma hakkımız rant uğruna inşaat patronlarına peşkeş çekiliyor.

İşyerinde hak gaspına boyun eğmeyen, baskıyı ve ağır çalışma koşullarını kabul etmeyen, düşük ücretlere karşı zam talep eden işçiler sesini çıkardıkları, işyerinde örgütlendiği ve ortak talepler etrafında bir araya geldiği için işten atılıyor.

Enerji sektörünü elinde tutanlar, emekçi halkı kış günü karanlıkta ve soğukta bırakıyor. Bütün santraller, patronların kasası için çalışıyor. 

Hakkını arayan öğretmenler polis şiddetiyle karşı karşıya kalıyor, sağlıkçılar can güvenliği endişesiyle çalışmak zorunda kalıyor.

Uzun süreler çalışılıyor, çocuk işçilik yayılıyor, işyerinde taciz, mobbing, kayıt dışı çalışma, işten atma süreklileşiyor.

Savaşlar, silahlar, milliyetçilik, ırkçılık ve daha fazlası…

Tüm bunlara karşılık sermaye sınıfı her geçen gün kârını artırmaya devam ediyor… 

İşte 2022 yılının sonuna yaklaşırken Türkiye ve dünya böylesi bir yok oluşun içindedir. Bu yok oluşun nedeni ise tüm olumsuzluklardan zenginleşerek çıkan patronların düzenidir. 

Düzenin iflas ettiği bir dönemde, bundan 100 yıl önce Cumhuriyet ilan edildi. Tam da böyle bir yok oluş yaşanırken. O dönemin kadroları "Demokratik bir süreç örülmeli, herkes sakin olsun" deseydi, Cumhuriyet kurulabilir miydi?

Elbette hayır. 

Bugün Türkiye 100 yıl öncesine göre daha gelişkin kaynaklara sahip; binlerce fabrika ve işletme var. Fakat küçük bir topluluk bu kaynakların tamamını elinde tutuyor. Ve bunun sonucu olarak evinden, memleketinden çıkıp çalışmak için gelen gençler,  şantiyede veya işyerinde yaşamına son veriyor, öldürülüyor. Yoksulluk genişleyerek işçi sınıfına yayılıyor. Buna karşın zenginlik bir avuç asalağın elinde arttıkça artmaya devam ediyor.

Tüm bu yaşanan akıl dışılığın çözümü için sermaye çevrelerine güven vermek, batıyla ilişkilerin düzelmesini sağlamak, yabancı yatırımcıya güven vermek öneriliyor.

Çıkış AKP’den farkının ne olduğu tam da anlaşılmayan politikalara indirgeniyor. 

Bugün en gerçekçi kurtuluş sermaye programını terk etmektir. Santrallerin, işletmelerin devletleştirilmesidir. Halka geri verilmesidir. Düzenden umudunu kesmiş, öfkeli emekçilerin başka bir düzen istemesindedir. Bu öfkeyi örgütleyecek, halka sahte çözümler vadetmeyen, bu yok oluştan çıkaracak, umut doğuracak komünistler var. 

Türkiye Komünist Partisi 10 Eylül 1920’de kuruldu. Şimdi ise üç büyük ilde yapacağı siyasi etkinliklerle birlikte “2023 Yeniden” diyerek 102. Yaşını kutlayacak. 

102 yıl önce açlığın ve savaşın yaşandığı tarihin çetrefilli dönemlerinde kuruldu ülkenin biricik partisi TKP.

Komünistler o dönem, savaş, yoksulluk ve emperyalizmin işgali altında kalmış bir ülkede komünist kimliğin varlığını oluşturdular. 

Ülkenin en eski ve en genç partisi, o zamanlar sosyalizmin varlığını yeşertmeye çalışırken bugün ülkenin kurtuluşu için köhnemiş düzene karşı sosyalizm seçeneğini var etmeye çalışıyor. Emekçi halkı kötünün iyisine, kurtarıcılara değil kendi örgütlü gücüyle bu düzeni değiştirmek için bir araya getiriyor. 

Yüz yıl önce bu çürümüş düzen derin krizini yaşarken komünistler ülkenin yerli ve yabancı işgalcilerine karşı var olmayı temsil ediyorken, bugün liberal, milliyetçi, emperyalist saldırılara, yok olmuş düzeni savunanlara karşı, emeğin ülkesi için mücadele ediyor. 

Bugün Cumhuriyetin temsil ettiği değerler iktidar partisinin başı çekmesi ve muhalefet partilerinin de desteğiyle, düzenin tüm unsurları tarafından elbirliğiyle yıkıldı.

Cumhuriyetin yüzüncü yılında komünistler "Bu ülkeyi biz yönetiriz" iddiasıyla hareket ediyor. Tam da bugün düzenin yeniden iflas ettiği bir dönemde, sömürücüleri, gericileri, aydınlanma düşmanlarını geri dönüşsüz bir şekilde tarihin çöplüğüne atma zamanıdır.