Ekonomide şapkadan tavşan çıkarmak!

Yılın ikinci çeyreğine ilişkin veriler, GSYH’nin sabit fiyatlarla yüzde 4,4 arttığını gösteriyor. Aman ne güzel, ne harika bir haber!

Demokratik hakların ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı koşullarda ekonomi büyümüş! Gencecik insanların öldürüldüğü, hastanelik edildiği, terörist muamelesi yapıldığı koşullarda ekonomi büyümüş! Üstelik kapı komşumuz Avrupa’nın ekonomik sıkıntıları ortadayken, Yunanistan’da işsizlik nedeniyle intiharların oranı yüzde, 450 artmışken Türkiye ekonomisi büyümüş!

Demek ustaların bir bildiği var ki, şapkadan tavşan çıkarabiliyorlar! Her ne kadar demokrasi ve diplomaside tavşan bir türlü ortaya çıkmazken, Olimpiyat işlerinde göz bağlayıcılık yetmezken, ekonomide bu işi biliyorlar! Öyle mi dersiniz?

Gerçeği ortaya koyabilmek için rakamlara başvurmak gerekiyor. Rakamlar, mevcut modeli ve iktisat politikalarını kökten eleştiren iktisatçıların yanılmadığını ortaya koyuyor. İkinci çeyrekteki büyüme, bu sütunlarda daha önce özlü biçimde açıklanan ve eleştirilen politikaların hükümet yönünden vazgeçilmezliğini bir kez daha doğruluyor.

Borçlanma kanalıyla beslenen iç tüketimin şekillendirdiği büyüme, spekülatif sermaye girişine kapıları olabildiğince açmakta ve ithalatı körüklemektedir. İmalat sanayisinde üretimin dış girdi kullanımına tamamen bağımlı olduğu, teknoloji yoğun üretimin marjinal kaldığı, inşaat sektörünün ekonomide ana arteri oluşturduğu bir yapı adeta genetik miras niteliği kazanmıştır. Bu koşullarda Türkiye ekonomisinin yüksek potansiyel kırılganlığa sahip olması şaşırtıcı mıdır? Uluslararası konjonktürde olumsuz bir değişmenin Türkiye’yi hızla ekonomik sıkıntılara sürükleyeceğini söylemek için de “kriz kahini” olmak gerekmiyor.

Öncelikle basit bir teknik saptama yapalım: İkinci çeyrekte yerleşik hanehalkları yurtiçi tüketiminin (harcamalar yöntemiyle hesaplanan) sabit fiyatlarla GSYH’deki payı yüzde 65,6’dır. Devletin nihai tüketim harcamasının payı ise yüzde 10,6 olarak belirlenmiştir. Toplam brüt yatırımlar, yüzde 26’lık bir paya sahiptir. İhracatın yüzde 27,3’lük payı karşısında ithalatın yüzde 30,9’luk payı, eksi değer olarak kayıtlara geçmektedir. Stok değişmelerinin yüzde 1,5 olan payı da dikkate alındığında, büyümedeki bileşenlerin ağırlıkları ortaya çıkmaktadır. Bir ayrıntıya dikkat etmek gerekiyor: Brüt yatırımlarda kamunun yüzde 5,1’lik payına karşın, özel kesimin payı yüzde 20,9’a ulaşmaktadır. İnşaat sektörünün yüzde 10,3’lük bir payı içinde kamunun yüzde 4,3, özel kesimin yüzde 6’a paya sahip olduğu görülmektedir.

GSYH ana kalemlerinin ikinci çeyrekteki gelişme hızları tablonun netkeşmesine büyük katkıda bulunmaktadır. Yerleşik hanehalkları tüketiminin gelişme hızı, salt geçen yılın aynı dönemine göre değil, bu yılın ilk üç aylık dönemine göre de ivme kazanarak yüzde 5,3’e ulaşmaktadır.

Devletin nihai tüketim harcamaları pupa yelken seyrederek yüzde 7,4 ile ilk çeyrekteki hızını korumaktadır. Gelelim brüt yatırımdaki artışa yüzde 3,7’lik artış ilk üç aya göre de hızın yükseldiğini işaret etmektedir.

Şimdi işin püf noktasına geliyoruz: Kamu yatırımlarının artış hızı yüzde 36,7’dir. Buna karşın özel kesimin yatırımları yüzde 2 azalmıştır. İlk 6 aylık dönemde kamu yatırımları ortalama yüzde 55,6 artarken, özel yatırımlar yüzde 4,6 düşmüştür.

Doğal olarak inşaat sektöründe aynı eğilimi gözlenmektedir: Kamuda ikinci çeyrekte yüzde 36, ilk 6 ayda ortalama yüzde 54,9 oranında artış gözlenirken, özel kesimin faaliyetleri ikinci çeyrekte yüzde 3,4, ilk 6 ayda ortalama yüzde 4,6 oranında azalmıştır. Kamuda canlandırılan inşaat faaliyetlerine koşut larak makine-teçhizat yatırımlarında hızlı artış görülmesi şaşırtıcı değildir. İkinci çeyrek için oran yüzde 40,6, ilk 6 aylık önem için ise yüzde 59’dur. Özel kesimin bu alandaki yatırımlarının eksi değer alması da hiç şaşırtıcı değildir. İnşaat sektöründeki negatif eğilim doğrultusunda ikinci çeyrekte yüzde 1,5, ilk 6 aylık dönemde yüzde 2,8 oranında azalma görülmektedir.

İhracat ve ithalattaki gelişme eğilimleri uygulanan modeli ve politikaları bir kere daha gözler önüne sermektedir. İkinci çeyrekte ihracatın artış hızı yüzde 1,2’de kalırken ithalattaki artış yüzde 11,7’ye ulaşmaktadır. İlk 6 aylık dönemde yüzde 3,2 olan ihracat artış hızına karşın ithalatın artışı yüzde 9,5’i yakalamıştır. Bu satırlar yazılırken ekrana düşen ödemeler dengesi rakamları ilk 7 aylık dönemde dış ticaret açığının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19 artarak 48,6 milyar dolara ulaştığını ortaya koymaktadır. Cari işlemlerde açığın aynı dönemde yüzde 23 artarak 42,1 milyar dolar olarak gerçekleştiği görülmektedir.

İç tüketimde artışa ve devletin inşaat faaliyetlerine dayalı, ithalatı körükleyen büyümeci politika doğal olarak iç ve dış borçlanmayı körüklüyor. Bankalar kredi kartı kullanımına kısıtlama getirecekmiş de! Sıkı denetim olacakmış da! Borçlanmaya dayalı bir ekonomide buyrun yapın!

Şapkadan tavşan çıkarma işine geri dönelim. Olimpiyat 2020 tasarımının suya düşmesi nedeniyle inşaat faaliyetleri ve dudak uçuklatacak yeni kentsel rantlar havaya uçtu! Tavşan kaçtı! Ancak başka bir yerlerden tavşan yakalanmaya çalışılıyor TCMB’nin biraz önce ekrana düşen verilerinde Mayıs-Temmuz döneminde resmi rezervlerde 9,1 milyar dolar erime olduğu gözlenirken, yalnızca Temmuz ayında 4,8 milyar dolar tutarında kayıt dışı para girişi olduğu ortaya çıkıyor. İşte bu model ve politikalar böylesi “nesebi gayri sahih” kaynaklarla sürdürülmeye çalışılıyor.