Osmanlıca

Son günlerde tartışma konusu haline gelen Arap harfleri ile yazılan Türkçe – Osmanlıca (Osmanlıca bir dil değil, bir yazım biçimidir)–  hakkında Erdoğan-Davutoğlu yönetiminden Eğitim Bir Sen’in durumdan vazife çıkartan yöneticilerine, bilen ve bilmeyen çok sayıda insan görüş bildirmekle kalmıyor, dayatma yapıyorlar: “İsteselerde istemeseler de Osmanlıca öğretilecek ve öğrenilecek”.

Arap harflerinin harekeleri (okuma işaretleri) kullanılmaksızın Arapça ve Farsça tamlamaların Türkçe içine yerleştirilerek yazıya geçirilmesi işlemine Osmanlıca denir. Bu yazım biçimi Osmanlı hanedanlığı tarihinde bürokrasi içinde kullanılmıştır. Saray ve bürokrasi bu yazım biçimini yaygın olarak kullanmış, fakat halkın bunu kullandığını söylemek mümkün değildir. Halk bildiği dili – Türkçe –kullanmıştır. Medreselerde eğitim dili 18. yüzyılın sonuna kadar Arapça’dır. Şiir dili Farça’dır. 19. yüzyılda Arap harfleri ile Türkçe yazımı eğitim kurumlarında kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyılda yazılan Arap hafli Türkçe metinler önceki döneme göre daha anlaşılırdır. Fakat 19. Yüzyıl edebiyatına ait eserlerin büyük çoğunluğu bugün itibarıyla Latin alfabesine aktarılmıştır.

Osmanlı dönemi aydın-bürokratları 1860’lardan itibaren Arap harfleri yerine Latin harflerinin benimsenmesi talebini, tartışmasını yapmaya başlamışlardı. Bu tartışmanın temelinde yatan neden Türkçe’nin Arap harfleri ile seslendirilmesi – uyumu- sorunlu olduğu, Türkçe’nin Latin harfleri ile ses uyumu bakımından daha uyumlu olduğu içindir. Osmanlı tarihi çalışanlar Osmanlıca’nın öğretilmesi kadar öğrenilmesinin de çok zor olduğunu bilirler.

ODTÜ IIBF Gelişme Dergisinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne Geçiş Özel Sayısında yayımlanan Özgür Aydın’ın yazdığı “Elifbâdan Alfabeye: İki Yazı Sisteminde Yazıbirim Sesbirim Etkileşimi” başlıklı makale bu konuda çok öğreticidir. İlginizi çekebileceğini düşünüyorum. Bu makaleye buradan ulaşmak mümkündür.