Libya’da yaşananları ulusal çıkar meselesi olarak tanımlayanlar Türkiye’nin bu rekabetten zaferle çıkacağını böylece Kuzey Afrika’da biz de varız mesajı vereceklerini umuyorlar. Bazıları daha ileri giderek Libya petrollerinden faydalanacaklarını hayal ediyorlar…
Libya’da kazan kaynamaya devam ediyor. Doğu Akdeniz’de rakip durumda olan karşıt gruplar bu kez Libya üzerinden rekabetlerini sürdürüyorlar.
Fransa, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Yunanistan yönetimlerinin doğrudan ve açıkça desteklediği Libya’nın nüfus bakımından sayıca az fakat arazi bakımından üçte ikisini elinin altında tutan Hafter’i Rusya da paramiliter örgütü üzerinden desteklerken, buna karşı Türkiye, Katar ve İtalya Libya’nın Batısında bulunan toprakların üçte birine tekabül eden, nüfusun büyük kısmınına sahip alanı elinde tutan, BM’nin resmi olarak muhatap aldığı Ulusal Mutabakat Hükümetini destekliyorlar. ABD ise iki tarafa da göz kırparken, Almanya bir an önce ateşkes olmasını bekliyor.
Fransa ve Türkiye yönetimleri sıkça söz düellosuna tutuşuyorlar.
Libya’da söz konusu rakiplerden birinin diğerine üstün gelecek konuma ulaşmadığı biliniyor. Yakın zamanda birinin diğerine üstün geleceği de beklenmiyor. Aksine birgün biri, diğer gün ötekisi yeni mevzi kazanabilir veya kaybedebilir, fakat kısa süre içinde birinin üstünlük kuracağı beklenmiyor. Kısacası, bu çatışma tahminlerin ötesinde uzun sürebilir.
Libya’da yaşananları ulusal çıkar meselesi olarak tanımlayanlar Türkiye’nin bu rekabetten zaferle çıkacağını böylece Kuzey Afrika’da biz de varız mesajı vereceklerini umuyorlar. Bazıları daha ileri giderek Libya petrollerinden faydalanacaklarını hayal ediyorlar…
Türkiye yönetiminin bu rekabetten zaferle çıkmasının mümkün olmayacağını, olsa bile Türkiye’ye pay vermeyeceklerini ileri sürenler konuya yine ulusal çıkar açısından bakıyorlar.
Konuya ulusal çıkar açısından bakanların hesaba katmadıkları nokta şu: Libya’da süregiden rekabetin kısa süreli olmayacağı açık, ne Hafter ne de Serraç tarafı diğerine üstünlük sağlayabilecek durumda. Göründüğü kadarıyla Türkiye yönetiminin izlediği politika Hafter güçlerinin daha fazla ilerlemesini durdurmuş, hatta bazı noktalarda Hafter’in güç kaybetmesine yol açmış fakat kesin bir üstünlükten söz etmek mümkün gözükmüyor. Öte yandan Mısır yönetimi de konuyu ulusal çıkar meselesi olarak okuduğu için ve Hafter’in Libya iktidarını ele geçirmesinin kendi ulusal çıkarına hizmet edeceğini varsaydığı için Hafter’e desteğini artırmış durumda. Yaşanan gerçeklik şu: Ulusal çıkarlar arası rekabet.
Ulusal çıkarlar arası rekabetin söz konusu aktörlerin sermaye gruplarının çıkarını besleyeceğinden şüphe olmamakla birlikte güya var olduğu varsayılan ortak çıkarın nasıl hayata geçirileceği şüphelidir. Öte yandan ulusal sermayenin bazılarının ortak çıkar adına ortak üretilen artık üründen karşılandığı gerçeği hesaba katılınca söz konusu rekabetin ceremesi artık değeri üretenlere, yani işçi sınıfına, yüklenirken rekabet sürecinden nemalanan sermaye gruplarını beslemek anlamına geldiği açıktır.
Daha açık bir ifade ile söylemek gerekirse, kendi ulusal çıkarı adına politika ürettiğini iddia edenler, ulusal çıkarlar arası rekabete katkı sunarak son tahlilde kendi ve başka ulusların sermaye gruplarının değirmenlerine su taşımaktan öteye gidemiyorlar. Daha büyük vahamet ise bu tür rekabetlerin kapitalist-emperyalist hiyerarşik sistemi beslemesidir.
Libya’da yaşanan ulusal çıkarlar arası rekabetlerin kime ve neye yarayacağına varın siz karar verin.