İktidar kapitalist ve İslami/şer-i hukuk sistemlerinden dilediği gibi faydalanarak öncül bir karar oluşturmaya kararlı gözüküyor.
İktidar kapitalist ve İslami/şer-i hukuk sistemlerinden dilediği gibi faydalanarak öncül bir karar oluşturmaya kararlı gözüküyor.
Buna muhalefetin yardımını esirgediği söylenemez… “Bir an önce yap, elini tutan yok” türünden açıklamalar, taktiksel olarak yapılmış olsa bile, hem ana muhalefet partisinden hem de diğer ittifak ortaklarının dilinden düşmedi. Elbette ana muhalefet partisi böylesi bir öncül karar olsun istememiştir, fakat sonuç bu.
Bu gerçeği görmemek ancak kafayı kuma sokmakla mümkün olur.
Ayasofya’nın statüsünü müze olmaktan çıkaran Danıştay kararı, gerekçesini oluştururken bir yönüyle kapitalizmin olmazsa olmazı - özel mülkiyet hakkını - sahiplenen, öte taraftan İslami fıkıh yorumuna dayanan, vakfın şartının değiştirilemeyeceği (“vakfın şartı şeriatın naassı gibidir”) görüşüne bağlı kalarak bir yeni öncül daha oluşturmaya çalışmaktadır.
Kuşkusuz iktidar bundan sonra bu tür konularda alacağı kararları Danıştay’ın bu kararına dayandırmaya özen gösterecektir.
Meselenin Ayasofya’da ibadet edilip edilememesi olmadığı herkes tarafından bilinmektedir.
İktidarın yaptığı açıklamalar; özellikle Ortodoks kilisesi yöneticilerine inanç sistemlerine yönelik herhangi bir kısıtlama olmayacağına dair verilen sözler ve çok kültürlülüğün savunulduğu kanısı yaratmak için yapılan açıklamaların inanç sistemleri ile ilgili olmadığı açıktır. Zira mesele inanç ve ibadet sistemlerine saygı olarak ele alınsaydı, Ayasofya’nın bütün inanç sistemlerine açık hale getirilmesi öngörülebilirdi. Ayasofya yalnızca Hıristiyan ve Müslümanların ibadet alanı olmakla sınırlı bir mekan değil, bütün mabetler gibi burası da inanç ve ibadet sistemlerinin üst üste konduğu bir alan ve mekandır. UNESCO’nun dilinden düşürmediği çok kültürlülük söylemi de inandırıcı olmaktan uzaktır. Konuyu bu bağlamda ele almanın bir anlamı yoktur.
Lafı uzatmadan söylemek gerekirse, bu karar, Cumhuriyet’in benimsediği laik hukuk sistemi içine İslami/şer-i hukuk kurallarını yerleştirme, böylece ileride kullanılabilecek öncül bir karar oluşturma girişimidir.
Muhalefetin bazıları bu gerçeği bilerek, bazıları ise taktiksel nedenlerle bu sürece katkı sundular. İktidar tam da bunu hesaplamış olmalı. Artık öncül bir karar var.
Laik hukuk mekanizmasına ilahi bilgiler kaçtı…
Bu öncül karar iktidar için çok elverişli olabilir; tekke ve zaviyeler kapatıldığında hazineye aktarılan mülk bu karara dayanılarak tarikatlara iade edilebileceği söylencesi, farklı nedenlerden dolayı gerçekleşemese de, seçim günlerinde yeni hedef olarak kullanılabilir mi? Kimsenin kuşkusu olmasın!
Böylesi bir senaryoda liberaller çok kültürlülük adına, ana muhalefet ise kurucusu olduğu ittifakı muhafaza etmek uğruna sessiz kalmaya mahkum olabilirler.
Herkesin aklını başına devşirme zamanı çoktan geldi de geçiyor…