Brexit ve emperyalistin düşkünü

Brexit kimin meselesi?

İngiltere’nin mi, İskoçya’nın mı, Galler’in mi, Kuzey İrlanda’nın mı?

Bunlar, 1701’den bugüne bazı değişiklikler olmakla birlikte, esas itibarıyla Birleşik Krallığı, kısa adıyla Britanya’yı oluşturan birimler. 

2016 yılında bir referandum yapıldı. Az farkla çoğunluk "AB’den çıkalım" dedi. Referandum esnasında çıkalım diyenleri etkileyen en önemli başlıklardan bir tanesi, Britanya’nın AB’ye net katkı sunduğu fakat yaptığı katkının karşılığını alamadığı kanısı idi. 

Çoğunluk "çıkalım" dedi. 

Şimdi "nasıl çıkacağız"ı tartışıyorlar.

Referanduma giden süreçte aktif rol oynayan dönemin başbakanı, Muhafazakar Parti başkanı, D. Cameron referandumu takiben başbakanlıktan adeta kaçar gibi gitti. Yerini alan Theresa May ise dikiş tutturamadı. AB ile vardığı anlaşmayı, başbakanı olduğu parlamentoda kabul ettiremedi. May’in anlaşması birkaç kez reddedildi. May havlu attı. Yerine bıçkın Johnson geldi. Anlaşmasız da olsa, çıkışı savundu.

AB’nin büyük başları bu fırsatı iyi değerlendirmek istiyor. "Ya önerdiğimiz anlaşmayı onaylarsınız, ya da sonuçlarına katlanırsınız" diyorlar.

Sonuçlarına katlanmak mali konuların ötesine geçmek anlamına da geliyor. Hani o birlik, Birleşik Krallık, var ya, o bile sorgulanabilir demeye getiriyorlar. 

Kapitalist sistemde dostluk olmaz, çıkar her şeyi belirler. Britanyalılar bunu en iyi bilenlerdendir. 19. yüzyılda dünya ölçeğinde baskın emperyalist güç olduğu yıllarda Britanya’nın egemenleri Asya, Afrika ve Amerika halklarına çok çektirdiler. Baskın emperyalist güç olmayı ABD’ye kaptırdıkları birinci paylaşım savaşından bugüne ABD ile özel ilişki peşindeler. 

Trump bunu çok iyi bilenlerden birisi. Britanya Başbakanı Johnson’a ikili özel ticaret anlaşması yaparız diyor, Johnson da buna yatkın. Bu nedenle anlaşmasız çıkışa hız verme arayışında. Muhafazakar parti içinde serbest ticareti savunanlar güç kaybetmiş gözüküyor, özel ticaret ilişkisinin kendilerini kurtaracağını sanıyorlar! 

Emperyalistlerin düşkünü, böyle bir şey olsa gerek.

Britanya’nın önüne iktisadi olduğu kadar siyasi, stratejik sorunlar da çıkarıyorlar. Hatta 31 Ekim’de Brexit gerçekleşirse günlük tüketim mallarının kıtlığı sorunu yaşanabileceği endişesinden söz ediliyor, bu ancak spekülatif yoklukla olur. Normal koşullarda üç yıl böyle bir sorun yaşanmaz, çünkü Brexit-Çıkış fiilen üç yıl alacak bir süreç.

Johnson kırk takla attı anlaşmasız, hızlı, 31 Ekim’de çıkışı garantilemek için fakat başarılı olamayacağı anlaşılıyor. İşçi Partisi Başkanı Corbyn Brexit takviminin kontrolünü hükümetten alarak parlamentoya veren düzenlemenin gerçekleşmesinde ciddi rol oynadı. Böylece anlaşmalı çıkış için yeni bir fırsat doğmuş oldu. Başbakan Johnson, Kraliçe’yi bu sürece dahil ederek parlamentoyu tatile çıkardı fakat dün Britanya Yüksek Mahkemesi parlamentoyu tatile çıkaran siyasi kararın hukuka aykırı olduğunu ilan etti, böylece parlamentonun toplanması için yol açıldı. 

Gelişmiş kapitalist ülkelerin demokrasi modeline öykünenler bunu nasıl izah edecekler merak konusu! Bir taraftan siyasi otorite parlamentoyu devre dışı bırakmaya kalkıyor, demeokrasi bunun neresinde! Öte yandan siyasi otoritenin kararı Yüksek Yargı tarafından geçersiz kılınıyor, hem de demokrasinin beşşiği olarak sunulan yerde, Britanya’da. İki ucu da temiz olmayan siyasi bir durum.

Avrupa Birliği’nin büyük başları şart koşuyor: Tek Pazar sınırı korunmalı. Brexit gerçekleşirse Britanya’nın parçası Kuzey İrlanda ile Bağımsız İrlanda Cumhuriyeti’nin sınırına ne olacak? AB’den sesler yükselmeye başladı: Kuzey İrlanda’da referandum yapılsın diyenler oldu! Kapitalist devletler sistemi içinde bu, içler acısı bir durum. Herkes bir tavsiyede bulunuyor. Britanya bunu başkalarına çok yapmıştı!

Hani Kuzey İrlanda sorunu çözülmüştü! Hani ademi merkeziyetçi idari yapılanma ayrılıkçılığın panzehiri olacaktı! 

Britanya izlenmesi gereken önemli bir vaka haline geldi.

Brexit nereye evrilir? Johnson ile Corbyn arasında yaşanan düello, göründüğü kadarıyla, Britanya parlamentosuna biraz daha zaman kazandırmış durumda. 31 Ekim 2019 tarihi Ocak 2020’ye ötelendi, böylece Britanya parlamentosu anlaşma yapmak için zaman kazandı. Bu süre zarfında bir anlaşmaya varırlarsa anlaşmalı çıkış, olmadığı durumda yeni koşullara göre yeni tartışma yapılacaktır. 

Bu mücadelede Johnson, Trump’ın önereceği ticaret anlaşmasına bel bağlarken, muhalefet lideri Corbyn Johnson’un hatalarına umut bağlamış gözüküyor. Corbyn henüz AB ile müzakere masasına oturmuş durumda değil. Nasıl bir anlaşma yapılması gerektiği de yeterince açık değil.

Görüldüğü üzere gelişmiş kapitalist ülkelerde de durum pek iç açıcı değil. Kapitalist sistemde sorunlara kalıcı çözüm bulmak mümkün olamıyor.