'Eğlenmeyi de bilirler, savaşmayı da...'

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın pazartesi röportajlarında bu hafta ABD'nin Venezuela'ya yönelik saldırıları, Küba'daki anayasa referandumu, ABD'nin Küba'ya tehditleri, yerel seçim sürecinde TKP'nin çalışmaları, Güngören  adayı Fatma Akın'ın başının örtülü olması nedeniyle sosyal medyadaki tartışmalara ilişkin sorularımızı yanıtladı...

Gündem hem dünyada hem de Türkiye'de oldukça yoğun. Dünyadan başlayabiliriz. Venezuela'da provokasyonlar devam ediyor. Kolombiya üzerinden ülkeye yardım bahanesiyle sızma ve müdahale girişimleri yaşandı. Venezuela'da gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yaşananları emperyalizmin Latin Amerika'ya dönük politikalarında yeni bir dönem olarak değerlendirmek mümkün mü?

Emperyalizmin yeni dönemi-eskisi filan yok. Emperyalizm müdahalesiz, darbesiz, savaşsız yapamaz. Barışçı bir emperyalizm nasıl olsun? Uluslararası tekeller yatırım alanlarına, pazarlara, enerji kaynaklarına, ucuz işgücüne gözünü dikmiş sağa sola saldırıyor. Konuyu Trump'ın deliliğiyle açıklamaya kalkanlar bir baksınlar, "medeni dünya"nın o delinin peşinden nasıl gittiğine! Sadece bir örnek yeterli. İspanya'nın sözüm ona sosyalist hükümetini izleyin. Konu sermayenin çıkarları olunca hiçbir fırsatı kaçırmazlar. Ortada bir çılgınlık varsa bu ancak insanlığın hâlâ alçak sömürücüleri sırtından atmaması olabilir. Venezuela hükümetini uluslararası tekellerin çıkarlarına çomak soktuğu için yıkmaya çalışıyorlar. "Ülkemi işgal et" diye ABD'ye yalvaran bir zıpırı Venezuela'nın başına getirecekler! Venezuela'da yönetimin işlerin bu noktaya gelmesinde büyük sorumluluğu var. Devrimi ilerletmezseniz, arada derede kalırsanız ekonominiz kırılgan hale gelir. Ancak şimdi Venezuela'da yapılan hataları tartışma zamanı değil. Latin Amerika bir kez daha çok tehlikeli bir sürece girdi ve nerede olursak olalım, emperyalist saldırganlığa karşı ayağa kalkmamız gerekiyor. 
 
Trump'ın açıkça tehdit ettiği ülkeler arasında Küba da var. Uzun süredir tartışılan yeni Anayasa için referanduma gidildi. Sonucu ve Küba halkının bu referandum sürecindeki tavrı nasıl yorumlanmalı?

Referandumun sonuçları henüz açıklanmadı, belki soL okurları bu söyleşiyi okudukları sırada Anayasa'nın hangi oranda kabul gördüğünü öğrenmiş olacaklar.

Referandumdan "evet" çıkacağından eminsiniz?

Eminim çünkü anayasa taslağı Küba'da tüm nüfusun katıldığı son derece demokratik süreçlerde tartışıldı. 780 bin önerinin yapıldığı söyleniyor. Ve bu önerilerin önemli bölümü dikkate alındı, birçok önemli maddede değişiklik yapıldı. Dolayısıyla insanlar referandumda oy kullanmaya gittiklerinde karşılarında bilmedikleri, kendilerine ait olmayan bir belge görmüyorlar. Küba toplumu a'dan z'ye örgütlü bir toplum. Hazırlanmasına aktif olarak katıldıkları bir anayasayı neden reddetsinler?

ABD'den gelen tehditler Küba'yı nasıl etkiler?

Elbette olumsuz etkiler. Küba, başka ülkelerin iç işlerine karışmıyor ve kimsenin kendi içişlerine karışmasını istemiyor, buna izin de vermiyor. Ülke ABD ablukası nedeniyle oldukça ciddi zorluklarla karşı karşıya ve bu süreci yönetmek için kaynaklarını çok iyi kullanmak zorunda. Dış müdahale tehdidi ülkenin maddi ve entelektüel birikimine elbette zarar veriyor. Öte yandan çağımızın gerçekliği bu, emperyalizm bir dünya sistemi ve Küba'da sosyalizm bu sistem içinde ayakta kalmak için mücadele etmek, gerektiğinde savaşmak zorunda. Trump farkında olmayabilir ama Kübalılar eğlenmesini de savaşmasını da çok iyi bilirler. Üstelik ABD askerleri gibi para için değil ülkeleri için, devrim için savaşıyorlar. Umarız emperyalizm o kadarına cesaret edemez ama Küba'ya dokunurlarsa bunun bedelini çok ağır öderler.

Gelelim Türkiye'ye... Ülke ilginç bir seçim sürecinden geçiyor. Geçen hafta yazınızda belirttiğiniz, "partisizleşme" tespitinin belki de en çarpıcı örnekleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Silik, renksiz, birbirinin kopyası seçim sloganları ve çalışmalarının arasında TKP fark yaratıyor. Seçimde oluşan bu tabloya bakıldığında, TKP'ye seçime giren tek parti denilebilir mi?

Partisizleşme sürecini Erdoğan da keşfetmiş, "CHP'nin Ankara adayının afişlerinde parti adı yok" demiş. On günde değiştirmedilerse, kendi adaylarının da afişlerinde AKP yazmıyordu oysa... Başka kentlerde de bakıyorum, parti adı kullanmamak bayağı yaygınlaşmış. Bu süreci partilerin birbirlerine benzemesi ile açıklayamayız. Bu öteden beri böyleydi. Şimdi yaşanan, siyaset alanının "örgütsüzleştirilmesi" ve "kişiselleştirilmesi". Yıllardır bunun zemini hazırlanıyordu şimdi yeni bir evreye geçildi. Bu kendi kendine olmadı, bu bütün dünyada sermaye sınıfının istediği bir süreç. ABD'de zaten partilerin pek hükmü yok. Avrupa'da parti fikrinin en gelişmiş olduğu ülkelerden birisinde, Fransa'da Macron'un partisinin adını bilen var mı? Partiler daha zor kontrol ediliyor; oysa kişileri kullan kullan at! Ayrıca siyaset alanına müdahale de kolaylaşıyor. Seçimlerden sonra Türkiye'de düzen siyaseti yeniden yapılandırılacak o zaman göreceğiz partisizleşmenin ne anlama geldiğini. Bu tabloda TKP kolektif siyaset kültürünün, programın, ilkelerin, ortak aklın, dünya görüşünün temsilciğini yapmaya devam ediyor. Bu çürümüş düzeni yıkmak için partiye ihtiyaç var. Evet bu anlamda TKP seçimlere katılan tek partidir.

TKP'nin İstanbul Güngören Belediye Başkan Adayı, tekstil işçisi Fatma Akın'ın türbanı ve TKP'nin türbanlı bir adayının olması çok konuşuldu. TKP'yi "tavrını esnetti" diye eleştiren de, türbanlı bir aday çıkardığı için tebrik eden de oldu. Siz bu tartışmaya ilişkin ne söylersiniz?

Fatma arkadaşımızı henüz TKP'ye üye olmadığı sırada bir toplantıda tanımıştım. Soran, sorgulayan, samimi biriydi. Sonra partiye katıldı, olanakları ölçüsünde her çalışmaya katkı koydu, öne çıktı. Bir başka ilçede Lale Fide ya da Orhan arkadaşımız nasıl aday olduysa Fatma Akın da öyle aday oldu. Türbanlı diye neden aday gösterelim! Tersi geçerli, türbanlı olduğu için aday göstermemek gibi bir tutum almadık. TKP'nin bu seçimlerde 130'u aşkın belediye başkan adayı var, arkadaşımız onlardan biri. Basının ilgisini çekmesini anlıyorum ancak şu bilinmeli: TKP dinsel referanslarla siyaset yapılmasına mutlak olarak karşı ve Fatma yoldaşımız da bunu en iyi bilenlerden ve uygulayanlardan. Son dönemde partimize yakınlaşan, başvuran kişiler arasında başörtülülerin, türbanlıların sayısında artış var. TKP insanların kendilerini en rahat hissedeceği çatılardan biridir. Türbanın siyasal anlamı, İslamcılaşma gibi başlıklarda militan ve kararlı duruşumuz ile bu tablo arasında hiçbir çelişki yok.

"TKP oy almak için türbanlı aday çıkardı" diyenler var...

Desinler... Herkes yolunda gidiyor. Her durumda bir şey bulacak, oradan saldırmaya çalışacaklar. Alışkınız buna. Geçenlerde "bu düzenin gemisini batıracağız" dedik, "Türkiye'yi batıracağız" diye haber yaptılar. Liberalleri, gericileri hoş tutacağız diye bir iddiamız yok. TKP yoluna gidiyor, her geçen gün daha fazla emekçiyle buluşuyor, önemli olan bu.