Başbakan bayram müjdesi verebilecek mi?

Yaklaşık 200 bin kamu işçisini ilgilendiren ve 2013-2014 yıllarını kapsayan toplu iş sözleşmelerinde ilk 3 toplantıda beklendiği üzere anlaşma sağlanamadı.
Her işyeri/işletme için sözleşme süreçleri ayrı ayrı devam ederken bu sözleşmeleri bağlayıcı özelliği olan Çerçeve Anlaşma Protokolü’nü bağıtlamak üzere işçileri temsilen Türk-İş heyeti ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve kamu işveren sendikaları temsilcileri görüşüyor.

Türk-İş, teklifini 13 Mayıs tarihinde belirlemişti. Buna göre, kamuda aylık ücretlerden 1.800 TL’nin altındakilerin bu seviyeye çıkarılması, ücretlere ilk altı ay için yüzde 10, sonraki altı aylar için ise enflasyon artı 2 puanlık zam yapılması, sosyal yardımlarda iyileştirmeler ve yine bunlara ücret zammı oranında zam yapılması kararlaştırıldı. İşletmeye özgü sorunların sözleşmenin tarafları arasında görüşülerek sonuca bağlanması ile alt işveren sorunlarına ilişkin yargı kararlarının derhal uygulanması konuları da teklife dahil edildi.

Hükümet, bu teklifin oldukça altında rakamlarla masaya oturdu. 1.800 TL altındaki ücretlere 150 TL iyileştirme ve ilk altı ay için yüzde 4, ikinci altı ay için yüzde 3 teklif etti. Sosyal yardımlarda da enflasyon oranında artış öngördü.

İki teklif arasında kağıt üzerinde bir uçurum olduğu görülüyor. Ancak kamu sözleşmelerinde geçmiş dönemlerdeki imzalar ve Türk-İş’in oynadığı rol düşünüldüğünde hükümet ile konfederasyonun anlaşmasının hiç de zor olmayacağı biliniyor.

Ancak bu sözleşme döneminde yaşanan bazı gelişmeler, hem Türk-İş’i hem de hükümeti zorlayacak nitelikte. Bu nedenle ve tersinden, kamu sözleşme sürecini hükümetin ve Türk-İş yönetiminin “halkla ilişkiler” çalışması olarak değerlendirmek isteyeceği açık.

Gezi Parkı Direnişi sonrasında büyük bir meşruiyet kaybı yaşayan hükümet ve Başbakan, işçi sınıfına saldırı politikalarında bundan böyle daha dikkatli davranmak zorunda. Hükümet, Gezi sürecinde neredeyse sokağa çıkmayan sendikaların, emek düşmanı politikalar nedeniyle sokağa çıkmasını hele de seçimler öncesinde göze alamayacaktır. Nitekim kıdem tazminatı, taşeron çalışma ve “kiralık işçi” düzenlemelerinin seçimler sonrasına erteleneceği yönündeki haberler basına sızmaya başladı.

Bir diğer husus ise masanın diğer tarafında yer alan işçi temsilcisi ile ilgili. Türk-İş’te, kamu sözleşmeleri sürecinin hemen öncesinde bir olağanüstü genel kurul gündeme gelmişti. Bu gündemde hükümete yakınlığı ile bilinen Demiryol-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ile benzer çizgideki Tes-İş Başkanı Mustafa Kumlu karşı karşıya geldi. Listelerin oluşturulamaması ve mevcut yönetimdeki isimlerin koltuklarının tehlikeye düşmesi nedeniyle genel kurul kararı alınamadı. Önceki genel kurulun iptali ile ilgili yargı süreci de devam ediyor. Dolayısıyla kamu sözleşme sürecinde Türk-İş yönetimi, imza atarken konfederasyon içi dengeleri daha fazla gözetmek durumunda.

Bu koşullarda üçüncü toplantıda hükümetin teklifini gören Kumlu, “Bu durumda konuşacak bir şey yok” diyerek masadan kalktı. Sonraki toplantı 19 Temmuz’da yapılacak.

Çalışma Bakanı ilk toplantıda dünyada birçok ülkede kamu işçilerinin maaşlarının dondurulduğundan ve düşürüldüğünden bahsederek aba altından sopa göstermeyi ihmal etmedi. Sonra da mali disiplinden söz etti. Maliye Bakanı ise iki gün önce işçilere enflasyon oranı üzerinde zam veremeyeceklerini açıkladı.

Bu “halkla ilişkiler” çalışmasının bir parçası olarak değerlendirilmelidir, anlaşılan o ki hükümetin iki bakanı, kamu sözleşme sürecinde kötü polisi oynayacak. Buna karşılık işçiye bayram müjdesi vermek, Gezi sürecinde karizması fena çizilen Başbakan’a düşecek. Padişahlık özentisiyle bayram öncesi cülus bahşişi dağıtmak isteyecek.

Ama emekçiyi tebaa haline getirmeye çalışan hükümetiyle, konu işçi hakları olduğunda kurulan çadır tiyatrolarıyla ve sendikal sistemiyle bir bütün olarak düzen, çoktan eskimiştir. İşçinin de öfkesi birikmektedir.

* * *

Kitaplarından çok şey öğrendiğim Alpaslan Işıklı’yı kaybetmenin üzüntüsü içindeyim. İşçi sınıfına ve sendikal harekete büyük bir katkı yapmıştı. Yerin asla doldurulamayacak, güle güle Alpaslan Hoca...