Sandık buluşması

Demokrasi ve sandık özdeşleştirmesi, demokratik toplum düzeninin olmazsa olmazı olarak sunulur. Sandık, bütün olumsuzlukların yok edicisi, hesaplaşmaların kadısı ve umutların kapısı olarak tabulaştırılır. 2014 yerel seçimlerine de bu yönde aşırı yükleme başladı.

Nitekim AKP, taşıdığı ve halka yaşattığı tüm olumsuzluklara karşın sandığa güveniyor ve hesaplaşmanın sandıkta yapılması gerektiğini söylüyor. Kimi partiler ve AKP karşıtları da kurtuluşu sandıkta arıyor. “Kutular zamanı”ndayız ya, sandık, AKP’nin yıkılışı için sihirli kutu ilan ediliyor. Öyle ki, Haziran Direnişi’nin sandığa hapis edilmesi tehlikesi düşünülmüyor. Öyle ki, aydınlanmanın, yurtseverliğin, eşitliğin ve özgürlüğün büyük adımı Sol Cephe dahi, daha yerel meclislerin kuruluş sürecindeyken, kimilerince sandık yükünün altında boğulmaya çalışılıyor.

Kuşkusuz, bulunduğumuz toplumsal ilişkilerde seçimi ve sandığı, seçim güvenliğini ve sandıktan çıkacak olanın politikasını yadsıyamayız. Ancak, iş kayıtsız koşulsuz tabulaştırmaya gelince söylenecek söz çoğalır.

İlkin, sandığın, üretim ilişkilerindeki, toplumsal ilişkilerdeki, siyasi ilişkilerdeki ve fiili eşitsizlikteki tüm durumlar sabitleştirilerek (ceteris paribus) öne çıkarılması kabul edilemez. Yine “kutular zamanı” deyişiyle, bir ayağında az pirinç kutusu, bir ayağında çok para kutusu, diğer ayağında da boş kutu olan bir sacayağının üstüne konulan sandık, seçim sandığı olmaz. Emperyalizm tüm gücü ve oyunlarıyla yaşamaya devam edecek, kapitalizmin vahşi sömürü düzeni önünde hiçbir engel istemeyecek, her ikisinin de gericilikle buluşması (AKP, mezhepçilik, tutuculuk, ırkçılık vb) siyaseten prim yapacak, hukuk ve yargı bütününe dayanak ve payanda olmaya devam edecek, faşizme ilişkin yapılabilecek tüm tanımlar bir ülkede örneğini bulacak, sonra da orada “kurulu düzenin sandığı” ezilen ve sömürülen halkın umudu ilan edilecek…

Olanaklı mı? Her şeye karşın sömürü düzeninin sandığından, sömürülen halkın umudunun yeşermesi umudunu arayabilir miyiz?

Soru, “sandık” yönünden ağır ise de yerel seçimlerin, yerel alana sığdırılan özelliği gereği, aydınlanmacı, yurtsever, eşitlik/özgürlük diyalektiğine, “sol”un ana ilkelerine inanan, bu ilkeleri yerelde uygulayabilme kararlılığı taşıyan adaylar ve politikalar oldukça, yanıtsız değil. Hem belediye başkanlıkları, belediye meclisi üyelikleri ve muhtarlıklar içinde hem de tüzelkişiliği devam edecek il özel idareleri içinde yer almak, mücadele etmek tabii ki olanaklı ve olmalı.

Ancak çözüm, yalnızca seçime odaklanmamakta, seçim için diğer koşulları sabitlememekte yatıyor. Aksi halde, yalnızca seçime ve sandığa odaklı bağlantı, umudun kapısını açmaya değil, egemenin oyunlarını yaşatmaya yarar. Umut hayallerde kalır, tuzağa düşer.

Sandık, tabii ki düşünülmesi gereken, ancak tüm ilişkilerle birlikte düşünülmesi gereken durumdur. Siyasetin önünün açılmasında, halkın ve emekçilerin siyasete yaklaştırılmasında yerel siyasetin rolü yadsınamaz. Ancak, yerel siyaseti genel siyasetten soyutlamak da olanaksızdır. Çünkü egemen siyaset, “merkez mi yerel mi” tartışmasını yapmaz, bütünsel bakar piyasa için, sermaye için uygun bütünselliğe bakar. Öyle ya da böyle en uygun buluşmayı yapar ve kullanır. Yerel yönetimlerin küreselleşmenin ikizi olduğunu bilir. Bir sosyal demokrat parti yönetiminin sağ adaylar tercihi de aynı siyasetin devamı anlamına gelir.

Sol, ne sandığa koşulsuz kilitlenir ne de merkez/yerel tartışmasına girer. Sermaye/devlet/parti işbirliğinin, emperyalist işbirliği ile koşut politikaları solun karşıtlığıdır. Orada yer aramaz. Kamu kaynaklarını ranta dönüştüren, planlamayı yalnızca sermaye çıkarı için kullanan yerelliğin paylaşımında yer aramaz. Bu yaklaşım, devlet içinde yerel yönetimlerin analizine engel olamayacağı gibi solun yerel seçimlere damgasını vurmasına da engel olmaz.

Seçimler ve sandık, solun gündeminde çok yönlü yer alır, ancak temel ilkelerinin dışına kaydırmaz. Bu yönüyle, Sol Cephe’nin yerel seçimlerdeki tavrı da açıktır. Tavır, farklı siyasal partilerin “düzen gel-git”leri içinde yer almak değil, sol ilkeleri benimseyen adayları desteklemektir. Tavır, sağ içindeki oyunlarda taraf olmak değil, solu -üzerinde yürütülen eritme operasyonlarını çevirerek- gerçek yerine oturtmaktır.