Direniş ve gelecek

Direnmenin tarihsel süreç içinde meşru bir hak olduğu, uluslararası belgelerle birlikte 1982 Anayasası’nın özünde de yer aldığı, bunun Anayasa Mahkemesince de karara bağlandığı defalarca yazıldı, yazılmaya da devam edilecek. Direnme hakkının ve kullanılış biçiminin dayanağı, Anayasa’nın 34. maddesindeki “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” değil. Toplantı ve gösteri yürüyüşü, direniş olmadığı zamanlarda da kullanılabilen haklardan yalnızca biri… AKP hükümetince defalarca tekrarlanan ve yargı süresince de rağbet edilen Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na sığınma, Anayasa karşısında geçersiz.

Direnme hakkının temel dayanağı egemenlik mutlak sahibi ise halk… Egemenliği, Anayasa’nın koyduğu esaslara göre kullanmakla yetkili organların Anayasa ihlal ya da ihmalleri, kaynağını Anayasa’dan almayan devlet yetkisi kullanmaları, tüm uyarı ve denetim yollarına karşın demokratik ve laik hukuk ilkesi dışına çıkmaları, otoriter yönetim tarzını yaygınlaştırmaları temel hak ve özgürlükleri Anayasa’ya aykırı sınırlamaları, kötüye kullanılmaları ya da özlerine dokunmaları, bağımsızlık ve Cumhuriyet’in emanet edildiği gençliği baskı altında tutmaları, hakkını arayan halka şiddet uygulamaları gibi birçok nedenin bütünselliği ve yaygınlığı direnme hakkının anayasal dayanakları… Anayasal bütünselliğin perdelenmesi ya da yok sayılması özü saptırır ve hak aramayı “son çare” olarak direnişe çevirir.

Siyasal iktidarın, devleti, toplumu ve ilişkileri belirli amaç ve çıkarlar doğrultusunda ve anayasal esasları zedeleyerek ya da tanımayarak artan bir hızla şekillendirmesi, halkın direnme hakkını kullanmasına neden olur. Kamu düzeni ve yararının piyasalaştırılması, bireysel ve toplumsal yaşam tarzının hemen her alanına el atılıp gericiliğin yerleşik hale getirilmesi, kamusal alan ve değerlere el atılırken, talan fırtınası eserken toplumsal denetim yollarının ve bu denetimin devlet içindeki organlarının (yasama ve yargı) işlevsizleştirilmesi, yaygın özgürlük ve hukuk ihlalleri, eşitsizlik ve adaletsizlikte keskinleşme, iktidara karşıtlığın ya da farklı görüşlerin baskı altında tutulması, halkın yandaş ve karşıt olarak bölünmesi, aşağılama ve insanlık dışı saldırı direnişi derinleştirir.

Direnişi kırmak için halka karşı -hem de terörle mücadele kapsamında- baskı ve şiddet uygulanması, direnişi şiddetle özdeşleştirip, “şiddet karşısında şiddet” girişimi ise yeni direniş gerekçesi doğurur. Ölümleri, yaralanmaları görmemek, gözaltı ve tutuklamalarla yıldırmaya kalkışmak, hukukla kirlenmek ya da kirletmek de direnişi derinleştirir.

Kendisini her şey sanan AKP iktidarı, devletin de toplumun da sahibi olmadığı gibi egemenliğin de sahibi değil “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” rolünde. Bir yandan uçurumun kenarında yuvarlanmak üzere olan devlet iktidarını kurtarmaya çalışırken, asıl olarak sermayenin iktidarını korumaya çalışıyor. Buradaki başarısızlığa karşı da yine burjuva demokrasisi içinde hukuksuz arayışlara giriyor, doğal ve anayasal haklarını kullananlara saldırıyor.

Erdoğan ve AKP’ye karşı “istediğin gibi değil, bizim istediğimiz gibi yönetirsen devlet iktidarı senin” şeklindeki şefkatli Batı uyarıları, hakları için direnen halkı şiddet kalesinde gösterirken, devlet eliyle şiddeti meşrulaştırmalar, hukuksuzluğun hukukuna sığınmalar hep bir korkuyu işaret ediyor: Kapitalizmin düzenine karşıtlık korkusunu… Direnişin, tüm baskılara, şiddete, ölümlere ve yaralanmalara karşın sürdürülmesi ve derinleştirilmesinin özündeki boyun eğmeme kararlılığı, “Hükümet istifa” siyasal talebinin sınıfsal temelli örgütlenmeyle koşut sürdürülmesi girişimleri halkın korkusunu yok ederken, iktidarın korkusunu körüklüyor.

Son çare olarak ortaya çıkan Haziran Direnişi’nin yol haritasının püf noktası açık ve net… Türkiye’nin geleceği, ne AKP’nin yeni anayasasında, ne “esnek emek piyasası”nı kalıcı kılıp kendi gücünü artıracak sermaye iktidarında ne de kendisini sömürüye adayan burjuva demokrasisinin satırları arasında aranmalı. Otoriter yönetime, gericiliğe ve sömürüye karşı direnişin, “sözde demokrasi” ve “en iyi sermaye iktidarı” arayışları içinde kaybolup gitmesine izin verilmemeli.