'Dava'nın pabucu dama…

Hukuk tarihi gibi yargı tarihinin de genelden soyutlanması olanaksız.

Yargı tarihi, olumlu ya da olumsuz birçok yargılama örneğiyle dolu. Olumsuzların yığıldığı dönemler, insanlık tarihinin de karmaşık ve karanlık dönemleri. Yargıyı “kötü” damgasıyla buluşturanlar da bu karanlık dönemlerin egemenleri ve ortakları.

“Kötü” yargının “iyi” anıları ise çoğunlukla “savunma” üzerine kurulu… Egemene ve onun yargı tiyatrosuna karşı yapılan hak savunmaları…    

AKP döneminin yargısı kara harflerle yazıldı. 2015’in başındaki nakli yekun altından kalkılamayacak derecede ağır.

Ne ilkeler kaldı ne de yargı ahlakı ve kültürü… Topluma kabul ettirilen canavarlaşmış bir aygıt var.  Ne yazık ki, bir kesime hâlâ kendisini başka yüzle gösterebiliyor. Maskesi, dava… Ya takipsizlik kararlarıyla içine girilmiyor ya da kopyala yapıştır iddianameleriyle kürsünün önünde işkence çektiriliyor. Bekleme istasyonu ama adalet treni ya uğramıyor ya da transit geçiyor.

Geniş anlamıyla dava, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı makamları önünde davacı veya davalı olarak sav ve savunma ile adil yargılanmayı kapsıyor. Hiç kimsenin yasal olarak tabî olduğu mahkemelerden başka merci önüne çıkarılamaması gerekiyor.

Yargı yetkisi mahkemelerde… Görülmekte olan bir dava hakkında, hiçbir organ, makam, merci veya kişi bu yetkinin kullanılmasında mahkemelere ve yargıçlara emir ve talimat vermemesi, tavsiye ve telkinde bulunmaması gerekiyor. Sanıldığı gibi tüm bunlar yargıcın karar ayağı değil; yargı denilen şey “sav, savunma, karar” üçgeninden oluşuyor.

Gelin görün ki Türkiye, savunması üvey işlemi gören; sav ve karar mensupları “güvence” yerine “baskı ve korku” altında yaşayan; “ödül/ceza” yönteminin tüm hünerlerinin çalıştığı bir yargı sisteminin batağına saplanmış kalmış.

Yargının kendi içinde yaşadığı baskı ve korku, bir yandan yargı/egemen güç uzlaşmacılığını başat kılarken diğer yandan aynı baskı ve korkunun toplum üzerinde uygulanmasına yol açıyor.

“Polis devleti” denilen aygıt, yalnızca donanımlı ve itaatkâr güvenlik güçlerinden oluşmuyor. Yasa koyucuların ve yargı mensuplarının da içinde olduğu bir karma takım var. Olaya göre kimi zaman sahibini koruyan kimi zaman halka saldıran karma takım. Zaten “polis hükümeti” denilmemesinin nedeni de bu organsal ortaklık… Kimileri bilerek ortak, kimileri gözlerini kapatarak… Kimileri masumiyetten ortak, kimileri çaresizlikten…

Türkiye’de toplumsal davalar tersten görülüyor; sonuçtan başlangıca geliniyor, sonuca uygun soruşturma ve kovuşturma yapılıyor.

Artık teknik anlamda, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlamında “dava”dan söz edemeyiz. Anayasa’nın öngördüğü hak arama özgürlüğünü ve adil yargılanma hakkını yerine getiren bir “dava”dan söz edemeyiz. İçinden adalet çıkması gereken bir “dava”dan söz edemeyiz.

                                                            * * *

Pabucu dama atılan dava ise Kafka’nın “Dava”sı…

Franz Kafka’nın, “Korku Çağı” diye adlandırılan “Yirminci Yüzyıl”da insanoğlunun “neredeyse kurtulunması olanaksız bir yazgıya dönüşmüş olan kuşatılmış yaşamının” öyküsünü “yargılama süreci” olarak anlattığı; “insan insanın korkusu olarak kaldığı sürece, güncelliğini yitirmeyecek” romanı, her halde AKP dönemi yargılama süreçlerindeki zengin olaylar karşısında zayıflamış, silikleşmiş duygusuna kapılıyordur. Pabucum dama atıldı diye üzülüyordur.

“Dava”da yer alan ayrıntıları, Kafka eserlerinin çevirmeni olmanın çok ötesine geçen, “Kafka ile yaşamayı” başarabilen Ahmet Cemal’in deyişiyle, “yaşam ya da dünya tarafından tutuklanmış, fakat bunun bilincine hiçbir zaman varamamış olan” insanların kanıtları olarak okumaya devam ettiğimizde, tutuklanan ama “günlük yaşamını sürdürmekte özgür” bırakılan insanları da görme ve uyarma olanağı doğacak.

Ahmet Cemal’in “Kafka sevgisinde ortağız” dediği Tezer Özlü’nün anlatımıyla, “Kafka ile yaşamak, acınacak güncelliğimizin en büyük umudu”…  

Kafka bugün yaşasaydı, kim bilir “Dava” kaç cilt olurdu.

2015, “yaşam tarafından tutuklanmış”lığı sona erdirme yılı olduğunda, gerçek adalete ulaşma yolunda önemli adımlar atılacaktır.

Davalardan kurtulup dünyaya ve yaşama sarılmak dileğiyle, esenlik ve mücadele dolu yıllar…