Bu bir seçim yazısı değildir

Yaşadığımız Türkiye’ye bakalım, ne görüyoruz?

İnsan insanı sömürüyor, başkasının hakkını yiyor.

İşsizlik, sermayenin işgücü deposu olarak artıyor.

Herkesin insanca yaşayacağı bir evi yok. Kira, ısınma, aydınlanma, su, toplu taşım ücreti dar ve sabit gelirliyi zorladıkça zorluyor.

Yerli ve yabancı tekellere ait işletmeler ve bankalar sermaye birikimi ve kârlarını artırırken, bir yandan ülkeyi yabancı para babalarına yem ediyorlar diğer yandan gelir dağılımı adaletsizliğini artırıyorlar. Üstüne bir de borçlarını devlet garantisine alıyorlar.

Sermaye sınıfının halka attığı en büyük kazık olan özelleştirmelerle, halkın olan, yağmacılara dağıtılıyor. Kamu kaynakları talan ediliyor.

Sanayi ve tarımda üretim toplumsal çıkarlar doğrultusunda planlanamıyor ve her açıdan kendine yetmesi gereken Türkiye, ithalat ve borçla yaşıyor.

Eğitim laiklikten, aydınlanmadan ve bilimsel temellerden uzak, paralı ve pahalı.

Sağlık hizmeti piyasanın ve gericiliğin elinde.

Tarikatlar ve cemaatler yasak ama hem siyasette hem de ekonomide faaller.

Emperyalizm, ülkeyi ekonomik, kültürel ve siyasi açıdan yıkıma götürüyor. Türkiye NATO’nun ve yabancı üslerin işgalinde. Bir yandan da onların çıkarına yurtdışına asker gönderiyor. Savaş çanları her an çalmaya hazır.

Din siyaseti, devleti, hukuku, yargıyı ve toplumsal yaşam tarzını örümcek ağı gibi sarmış durumda.

Doğa, yeşil alanlar, kıyılar, tarihi ve kültürel varlıklar yok ediliyor. İnsanların özgürce ve sağlıklı bir biçimde yaşayacağı kentler yerine rant hesapları, beton yığını ve sel altında kalan kentler plansızlığın kurbanı olarak tümör gibi büyüyor.

Irk, din, cinsiyet farklılığı eşitsizlik ve haksızlığa yol açıyor.

Çocuk işçilik ve çocuk evlilikleri piyasanın ve gericiliğin sömürü alanları oldu.

Kadınların toplumsal yaşama katılımı yasal, ekonomik ve kültürel engellerle dolu.

İş cinayetleri kaza diye, katliamlar terör diye, kadın ve çocuk cinayetleri, istismar ve tecavüzleri bireysel diye geçiştiriliyor. İnsanca çalışma düzeni yerine emek cehennemi yaşatılıyor. Geçinmenin karşılığı ise borçlanma.

Temel insan hakları güvence altında değil, sınırlanıyor gasp ediliyor. Sömürücülere eşitlik ve dokunulmazlık; sömürülenlere eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk ve zulüm düşüyor.

Emperyalizm, kapitalizm, gericilik, bireycilik ve çıkarcılık, çürümüşlük, sömürü, İslami faşizm; yurtseverliği, aydınlanmacılığı, toplumculuğu ve halkçılığı, eşitliği, özgürlüğü ve adaleti bastırdıkça bastırıyor.

Hukuksuzluk hukuk diye, yargısızlık adalet diye sunuluyor.

Küçük bir azınlık fabrikalara, plazalara, bankalara, tarım alanlarına, madenlere, akarsulara, ormanlara, kıyılara el koymuş durumda. Yalnızca haksızlık, adaletsizlik, karanlık ve kötülük üretiyorlar.

Yaşadığımız çürüme ve yozlaşmadan ne patronların kaygısı var ne de gericilerin. Onlar yalanlarla, kandırmacalarla, sahte çözümlerle, yanılsamalarla düzenlerini sürdürme peşindeler.

İnsanlığa karşı, halka karşı suç işleniyor. Vatana ihanetten suçlular ortada ama hiçbiri yargılanmıyor.

Düzenin başını ve düzen siyasetinin vekillerini seçmek için hukukundan oylamasına, oy sayımına ve oyların birleştirilmesine kadar adaletsizlik bir arada. Seçimler, düzen partileri arasındaki küçük gelgitler arasında 16 yıldır kopyala yapıştır yöntemiyle tekrarlanırken hep aynı parti iktidarda. Adına da demokrasi deniliyor.

İnsana işgücü ve kâr aracı olarak bakan zihniyet emekçi halka soluk aldırılmıyor ama krizlerinin faturasını halka ödetmek için ne gerekliyse yapılıyor.

Emekçilerin yaşam hakkı sermayeye biat ve gericiliğe kulluk üzerin, muhtaçlık üzerine kuruluyor.

Sonuç ve çözüm mü?

Sonuç ve çözüm yerine soL Portal sayfalarında bulunacak üç yazının;

(i) “Bu Düzen Değişmeli” diyen bağımsız adayların seçim bildirgesinin (http://haber.sol.org.tr/bu-duzen-degismeli/boyle-bir-turkiye-ister-misin-237630),

(ii) Türkiye Komünist Partisi tarafından yayımlanan “Yalanlara Kanma! Bu 19 madde gerçekleşmeden Türkiye nefes alamaz” deklarasyonunun (http://haber.sol.org.tr/turkiye/tkp-bu-19-madde-gerceklesmeden-turkiye-nefes-bile-alamaz-240324),

(iii) Türkiye Komünist Partisi’nin “sahte çözümlerle buraya kadar” başlıklı seçim açıklamasının (http://haber.sol.org.tr/turkiye/tkpden-secim-aciklamasi-sahte-cozumlerle-buraya-kadar-ancak-bu-ulke-boyun-egmez-241059) okunmasını, okunduysa yeniden okunmasını öneriyorum.

Kapatmak için sömürü ve gericilik kapılarını, yok etmek için insanın insana kulluğunu işçi sınıfının örgütlü mücadelesine katılmaya davetimiz var.