'Zelenski ve ekibi muhtemelen ABD’nin bir vekalet savaşında Ukrayna’yı felakete sürüklediği için ileride Ukrayna halkı tarafından yargılanacak.'

Ukrayna savaşı ve Avrupa'da çatlaklar

Ukrayna savaşının altıncı ayında Avrupa iyice tuhaflaştı.    

Almanya başbakanı Scholz “emperyalizm Avrupa’ya yeniden geldi” diye demeç verdi geçen haftalarda.

Buna yaşamında henüz bir tane bile köşe yazısı okumamış ortaokul çocukları bile güler. Avrupa Birliği’nin merkezinde Alman-Fransız sermayesinin durduğu eşit olmayan hiyerarşik yapısı sanki emperyalizm değil! Ya Avrupa devletlerinin Afrika’da, Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de yürüttüğü operasyonlar, Yugoslavya’nın parçalanmasındaki rolleri, eski sosyalist ülkelerin zenginliklerine sermayenin el koyuşu…

Polonya Ulusal Bankası başkanı ise Almanya’yı emperyalist olmakla ve Polonya topraklarına göz dikmekle suçladı.

Anlaşılan askeri operasyonla toprak ilhakı başlayınca Avrupa’da, bütün tarihsel korkular depreşmiş.

Ancak Avrupa devletleri sermaye sınıflarının başka bir derdi her gün büyüyor.

ABD ve yardakçısı İngiltere sermeyesi başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa sermayesini altı ay önce şu konuda ikna etmişti:

“Rusya’yı, çevresindeki ülkeleri NATO’ya alarak, Ukrayna’da varılmış anlaşmaları ihlal edip Donetsk ve Luhansk’ı bombalayarak ve asker yığarak kışkırtıyoruz. Rus ordusu Ukrayna’ya girdiğinde görülmedik ağırlıktaki ekonomik yaptırımlarla Rusya’ya diz çöktüreceğiz. Medya operasyonuyla dünyada yalnızlaştıracağız. Silah göndererek, askeri eğitim vererek, istihbarat sağlayarak Rusya’yı Ukrayna’yı işgal ettiğine pişman edeceğiz.”

Rusya’yı bir Ukrayna batağına çektiklerinde Çin’in işini Pasifikte bitirmeyi amaçladıklarını da söylemişler miydi, neyin hangi düzeyde konuşulduğunu bilmiyoruz. Emperyalizmin olağanüstü kirli ve rezil dünyasında nelerin masaya konduğunu tam olarak öğrenmek kolay değil.

Ancak hiçbir şey ABD’nin Avrupa sermayesine vaat ettiği gibi gitmedi. Savaşın başlangıcından altı ay sonra aşağıdaki haritada görüldüğü gibi siyasi coğrafyada değişiklik ortaya çıktı. Haritada Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundan başlayarak güneye doğru geniş bir alanı ele geçirdiği görülüyor. Bunu yoğun topçu ateşinden sonra kent kent savaşıp ele geçirerek yaptılar ve Ukrayna’nın bu savaşta aldığı bütün yardıma rağmen yenildiği anlaşıldı. Rus Genel Kurmayı’nın hedeflerinde ne var bilmiyoruz ama aynı yöntemle bütün Karadeniz kıyısını ele geçirerek Ukrayna’nın denizle ilişkisini kesebilirler.

Savaşın başlangıcından altı ay sonra en güncel durum olmasa da Rusya’nın ele geçirdiği Ukrayna toprakları ve askeri harekatın yönü görülüyor. Luhansk’ın tamamı, Donetsk’in önemli bir kısmı ve Karadeniz kıyı şeridinin geniş bir bölümü Rusya tarafından askeri olarak alınmış durumda. 2014’te alınan Kırım’ın yaşadığı su kıtlığının bu operasyonla çözüldüğü ve Dinyeper suyunun Kırım’a yönlendirildiği ve Kerç Köprüsü dışında Kırım’la karasal bağlantının sağlandığı anlaşılıyor. Ayrıca haritada güneyde Dinyeper’in kıyısında Zaporijya Nükleer Santralı’nın takriben yeri izleniyor.

Rusya savaş esnasında önemli askeri kayıplar verdi, emekçi sınıfların çocukları savaş esnasında canından oldu. Buna karşılık bu kayıpların Rusya’da bağımsız bir işçi sınıfı hareketi tarafından etkili bir şekilde konu edilmesi söz konusu olmadı, Rus milliyetçiliği ideolojik olarak bir hegemonya kurmuş gözüküyor.

Rusya ekonomik olarak da çökmedi, aksine Batı emperyalizmi dışında kalan ekonomik ilişkilerin pekişmesine yol açtı. Aynı şekilde Rusya’nın dünyadan izole edilmesi de Avrupa’da şovenizme varan ayrımcılığa rağmen tutmadı. 

Buna karşılık Avrupa sermayesi başta Almanya olmak üzere büyük bir ekonomik sıkıntı ile karşı karşıya kaldı. Rus doğalgazı, petrolü ve kömüründen yoksun kalmanın getirdiği enerji darboğazı iklim değişikliğinin sonucu olan kuraklık ve aşırı sıcaklarla birleşince bir kâbus tablosu belirdi. Yüksek enflasyon, emekçilerin yoksullaşması ile giden muhtemel bir ekonomik daralmayla yüzleşme söz konusu. Enerji darlığı ağırlaşırsa konutların ısınma problemi dışında sanayi üretiminin kesintiye uğrayacağı söyleniyor.

Avrupa sermayesi için kâbusun diğer boyutu ise emekçi sınıfların düzen içinde tutulamaması ve işçi sınıfı ayaklanması ile karşılaşmaları olasılığının giderek güçlenmesi.

Sonuçta geçen haziran ayında Makron, Scholz ve Draghi (İtalya başbakanı) Kiev’i ziyaret ettiler ve Rusya ile bir barış anlaşmasını telkin ettiler. Bu açıkça biraz toprak kaybını göze alın anlamına geliyordu.

Erdoğan’ın iki gün önce gerçekleşen Ukrayna ziyaretinin de aynı doğrultuda olduğu söylenebilir. “Savaşta yıkılmış Ukrayna’yı Türk şirketleri onaracak” başka anlama gelmiyor. “Bir an önce Rusya ile anlaşın, toprak kaybını pazarlık konusu yapın” demek.

Ancak ABD ve İngiltere’nin Rusya’yı savaşamaz hale getirme stratejilerinden vaz geçmeye niyetleri yok. Bir yandan askeri eğitim ve silah yardımı sürüyor, diğer yandan Zaporijya Nükleer santraline dönük ağır bir provokasyon yapılıyor.

ABD sermaye sınıfı o kadar pragmatik, o kadar emekçi sınıfların düşmanı ve o kadar zalimdir ki nükleer santral patlasa hiç umurlarında olmaz. Artık o gün esen rüzgârın yönüne göre Türkiye mi, Avrupa mı daha çok etkilenir radyasyon dolu bulutlardan, on binlerce kanser vakası ve sakat doğum olur, buna aldırmazlar. 

Zelenski ve ekibi muhtemelen ABD’nin bir vekalet savaşında Ukrayna’yı felakete sürüklediği için ileride Ukrayna halkı tarafından yargılanacak.

Putin’den Scholz’a diğer bütün aktörlerin ve arkalarındaki sermayenin cezasını ise işçi sınıfı kesecek.

Birleşik Sosyalist Avrupa.

Kulağa hoş geliyor.

Üstelik kapısında 40 sene beklemezsiniz, devrimini yapan girer.