Netanyahu’nun Eliyahu’ya kızdığı doğru. Ancak sebep Eliyahu’nun canice önerisi değil, yarım akıllı siyasetçinin İsrail’in hiçbir zaman resmen kabullenmediği bir gerçek konusunda yaptığı boşboğazlık.

Tarih ırmağının doğru kıyısı

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun kabinesinde Kudüs ve Kültürel Miras Bakanı olarak görev yapan Eliyahu adında bir yobaz önceki gün bir açıklama yaptı. Eliyahu, Gazze’ye atom bombası atılmasının da bir seçenek olduğunu, Gazze’de oturanların çöle veya İrlanda’ya gönderilebileceklerini söyledi.

Ben bu yazıyı yazarken Netanyahu’nun, Eliyahu’ya çok kızdığı ve ikinci bir emre kadar kabine toplantılarına girmesini yasakladığı haberi geldi. Ne de olsa demokratik ülke tabii... Değil mi yoksa? Bu satırları okuduğunuzda İsrail’in Başbakanı Netanyahu’nun yobaz siyasi Eliyahu’yu böylesine canice bir öneriyi gündeme getirdiği için cezalandırdığını düşünüp içinizden “bravo” filan diyebilirsiniz. Demeyin! Ola ki 7 Ekim sonrasında “Filistin diye bir halk bulunmadığını” ileri süren ya da “dedeleri de toprak satmasaymış” kabilinden zırvalayan cahil, fonlu ve hormonlu “gasteciler”den birisi ortalığa düşüp “bakın beğenmediğiniz Netanyahu bile...” diye bir cümleye başlayabilir. Okuyorsanız ya da izliyorsanız hemen bırakın, kapatın ve o ortamdan uzaklaşın! Cümlesini tamamlamasına kesinlikle izin vermeyin! Çünkü yalan.

Netanyahu’nun Eliyahu’ya kızdığı doğru. Ancak sebep Eliyahu’nun canice önerisi değil, yarım akıllı çomar siyasetçinin İsrail’in hiçbir zaman resmen kabullenmediği bir gerçek konusunda yaptığı boşboğazlık. İsrail’in nükleer güç sahibi olduğu herkesin bildiği bir sır. Ne var ki İsrail bunu hiçbir zaman resmi ağızlardan itiraf etmedi. Nükleer silahların yayılmasının engellenmesine ya da nükleer denemelerin yasaklanmasına dair hiçbir uluslararası düzenlemeye taraf olmadı. Kore Halk Cumhuriyeti veya İran’la ilgili olarak ortalığı birbirine katan emperyalist ülkelerin liderlerinden teki bile bu konuyu gündeme getirmedi. Uluslararası düzenin birçok başka alanında olduğu gibi bu konuda da İsrail hak etmediği bir istisnadan yararlanıyor. 

“İsrail ne zamandan beri nükleer güce sahip?” sorusunun yanıtı hakkında rivayet muhtelif. 1950’li yıllarda Süveyş Kanalı’nın Mısırlı lider Nasır tarafından millileştirilmesiyle ortaya çıkan krizle bağlantılı olarak Fransa’nın İsrail’e nükleer silah geliştirmesi için teknik yardımda bulunduğuna dair kimi bilgiler var. Keza Charles de Gaulle’ün Fransa’ya son kez Cumhurbaşkanı olduğu 1958’de İsrail’le nükleer işbirliğine son verdiği de biliniyor. Tabii o zamana kadar plütonyumu alan Ürdün nehrini çoktan geçmiş! İsrail’in elinde kimi değerlendirmelere göre 300’e yakın nükleer başlık var. 30 kilometre genişliğinde bir ülkeden söz ediyoruz. 

7 Ekim’den beri değil on yıllardır Filistin’de işgalci olarak oturan, işgali genişletmek ve kalıcı hale getirmek için aktif bir etnik temizlik kampanyası uygulayan ve artık bu kampanyayı soykırım aşamasına taşıdığı görülen İsrail bu. Eliyahu boşboğaz bir yobaz. Benzerleri her ülkede var. Güzel. Güzel de Eliyahu yalnız değil!

Rem Ben Barak, ana muhalefet partisi Yeş Atid’in bir üyesi. Mossad Başkan yardımcılığı da yapmış. Yeş Atid, liberal, merkez partisi olarak tanımlanıyor. 120 üyeli İsrail Parlamentosu Knesset’te 24 sandalyesi var. Parti Dünya’daki liberal partilerin bir araya geldiği “Liberal Enternasyonal”in de üyesi. Liberal Enternasyonal’in ilkeler bildirgesinde yok yok. Sosyal adalet, özgür ve adil seçimler, insan hakları, sürdürülebilir çevrecilik, serbest ticaret, piyasa ekonomisi vs..

Kanada’nın renkli çoraplı “acar” Başbakanı Trudeau’nun, Hollanda’nın eski Başbakanı Rutte’nin, AB Konseyi’nin başındaki eski Belçika Başbakanı Charles Michel’in, Belçika’nın halihazırdaki Başbakanı De Croo’nun partileri bu örgütün üyeleri arasında. Hepsi iyi görünümlü, itibar sahibi ve pek medeni...

Uzatmayalım, işte bu liberal Yeş Atid partisinin üyesi Ben Barak önceki gün İsrail’de yayın yapan bir TV kanalında şunları söylüyor: “Gazze’de yaşayanların çoğunluğu zaten mülteci. Gazze’de mülteci olmaktansa Kanada’da mülteci olmayı tercih edebilirler. Madem ki dünya Filistin sorununa çözüm arıyor. 2,5 milyon mülteciyi dünyaya dağıtalım. 100 ülkenin her biri 25 bin mülteci alsa mesele hallolur.” Ben Barak, Eliyahu gibi çomar olmadığı, zarif bir liberal olduğu için atom bombası atmak yerine daha “incelikli” bir etnik temizlik öneriyor ve bu “çözümü” insani ve gerekli olarak niteliyor. Demek ki, demokrasi, insan hakları filan gibi kavramlar herkes için değil.

Gazze’de her gün, her saat korkunç şeyler yaşandığı doğru ama cümleyi doğru kurmak, her seferinde Filistin’den söz etmek durumundayız. Batı Şeria ve Kudüs her gün bombalanmıyor ama Filistinliler orada da öldürülüyor, işkenceye maruz kalıyor ve evsiz bırakılıyorlar. Hiç bıkmadan şu 3 gerçeği yinelemek gerekiyor: 

1) Mesele Hamas, İslami Cihad veya El Fetih değil, bir halkın dünyanın gözünün içine baka baka imha edilmesi. 

2) Mesele Filistinlilerin şu veya bu dine mensup olmaları da değil, çayır sincabına da inansalar İsrail ve azmettiricileri ABD, İngiltere vs. için fark etmeyecekti. 

Bu ikinci hususu biraz açmak yararlı olabilir. Siyasal İslamcıların bulandırdığı havada gözden kaçabiliyor. Filistin’de Hristiyan Filistinliler de İsrail zulmünden paylarına düşeni alıyorlar. Hastaneleri, ibadet yerleri İsrail tarafından bombalanıyor, evlerine silahlandırılmış İsrailli yerleşimciler tarafından el konuluyor. Dahası da var. Filistin’de sadece Filistinliler değil, örneğin Ermeniler de yaşıyor. Kudüs’te bir Ermeni mahallesi mevcut. Doğu Kudüs’te 638 yılından beri bir Ermeni Patrikhanesi var.  Ne gariptir ki, Karabağ özelinde veya Türkiye bağlamında “Ermeni Davası” gündeme geldiğinde mangalda kül bırakmayan Fransız siyaset erbabının işin içine İsrail girdiğinde çıtı çıkmıyor. 

Daha birkaç ay önce Dağlık Karabağ’ın Ermeni halkı açıkça etnik temizliğe tabi tutulurken İsrail’in Azerbaycan’a verdiği etkin ve kapsamlı askeri destek hiç konuşulmadığı gibi, Doğu Kudüs’te yaşayan Ermenilerin İsrail devleti ve yerleşimciler tarafından kenti terke zorlanmaları da hiçbir eleştiriye tabi tutulmuyor.

3) Filistin’de bir çatışma ya da savaş yok, emperyalist bir işgal, sömürgecilik ve bunların son aşamasını teşkil eden bir kırım var.

Filistin’de yaşananların bir soykırım teşkil edip etmediği belki hukuki bir tartışma konusu. Ancak gördüklerimizin başka bir izlenim uyandırması mümkün değil. Uluslararası Hukuk da çok tartışmalı bir kavram ama elimizde yaşananları değerlendirebilecek birkaç araç var. Bunlardan bir tanesi BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (BMİHYK/OHCHR). 

BMİHYK New York Ofisi Direktörü Craig Mokhiber geçen hafta görevinden ve 30 yıl çalıştığı bu kurumdan istifa etti. Mokhiber ABD’de doğmuş, büyümüş ABD vatandaşı bir hukukçu. Uzmanlık alanı insan hakları. Dedesi 20 yy’ın başında ABD’ye göç etmiş bir Lübnanlı Hristiyan.

İstifa mektubu sosyal medyada paylaşıldı ama tam metninin bağlantısı şurada: https://www.documentcloud.org/documents/24103463-craig-mokhiber-resigna…

Mokhiber, 4 sayfalık mektupta özetle İsrail’in Filistin’deki icraatını tam anlamıyla bir soykırım olarak tanımlamakla yetinmiyor aynı zamanda İsrail’in arkasında duran devletlerin bu suça ortak olduklarının da altını çiziyor. Bu mektubun önemi, herhangi NGO veya derneğin değil uluslararası planda insan hakları ihlalleriyle ilgili en yetkili resmi kurumun üst düzey bir yöneticisinin imzasını taşımasından kaynaklanıyor.

Bu mektubu internetten indirin ve saklayın. Başına ne geleceği belli olmaz çünkü. Çok da uzak olmayan bir gelecekte Ortadoğu ve dünya halkları kendi kaderlerini ele alıp kapitalizmin defterini dürdüğünde kuracağımız büyük mahkemede kullanacağımız en önemli belgelerden biri olacak. O zamana kadar da İsrail’in kendini savunma hakkından bahsedenlerin, orta hakem edasıyla tarafsızlık taklidi yapan emperyalizm sevicilerinin, İsrail’e sözde tepki gösterip, ticarete devam edenlerin suratlarına her fırsatta çarpabilirsiniz.

Bir de lütfen hatırlayın: Bu ülkenin komünistleri, sosyalistleri kendilerine “medeniyet vaazları” vermeye, “Hamas’ın yanında olmakla” suçlamaya kalkışanlara hiç aldırmadan, neden daha ilk günden sokağa çıkmışlar, ne söylemişlerdi?