Amerikalı saksofoncu Pee Wee Ellis, 1960’lı yılların sonlarına doğru ruh ikizi James Brown’ın müzik direktörü olarak tanınmış, funk müziğinin gelişmesine doğrudan hizmet etmişti...

Siyah ve gururlu insanların müziği adına...

Haberi Feridun “Cazkolik” Ertaşkan’dan almıştım. Saksofoncu Pee Wee Ellis’in 12 Mayıs 2011 Çarşamba akşamı Cemal Reşit Rey’e konsere geleceğini öğrendiğinde heyecan duyan bir avuç insandan daha fazlası değildik. Müzik sevdalıları camiasından birilerinin kulağına üflediğimizde gözlerinin parlamadığını hissediyorduk. James Brown geliyor desek (hoş o da hayatta değildi) belki bir şey ifade edecekti ama Pee Wee Ellis deyince kulaklar dikilmiyordu. Bir tek Feridun harekete geçmiş, sanatçıyla sahibi olduğu Cazkolik portalı için bir söyleşi yapıp yapamayacağımı sormuştu. İnternet üzerinden yaptığım söyleşi konserden birkaç gün evvel online olmuştu.

“Still Black, Still Proud” isimli projesiyle gelecekti Pee Wee Ellis. Aslında yoldaşı Maceo Parker da bu ekipteydi; gözlerimiz müzisyen listesinde ilk onu aramıştı, ama kısmetimize o gece sahnede olamıyordu. 14 müzisyenin sahne alacağı konserin konukları Güney Afrika müziğinin divaları The Mahotella Queens, Nijeryalı hip-hop dahisi TY ve Malili efsane müzisyen Ali Farka Toure’nin oğlu Vieux Farka Toure idi.

Olağan Şüpheliler’i hatırlıyorum; Sevin Okyay, Hülya Tunçağ, Tuncel Gülsoy gibi hamamda kurnaya davulda zurnaya babından CRR’de sayısız koltuğun kumaşını aşındırmış gedikliler olarak yine en önlerde yerimizi aldığımızda, salonun dolmayacağını başlama saatine dakikalar kala üzülerek anlamıştık. Memleketin “ileri gelen” müzisyenlerinden kimsecikler yoktu; (tenzih ettiğim yüzdede iki haneli rakamlara ulaşmayan istisnalar dışında) onlar zaten konserlere, hele caz konserlerine gelmiyorlardı ki... İhtiyaçları yoktu, öğrenecekleri bir şey de… Başkasını dinlediklerinde en fazla olumsuz etkileniyorlardı, çünkü onların fevkalade bir üslup ve teknikleri vardı!!!

***

Amerikalı saksofoncu Pee Wee Ellis, 1960’lı yılların sonlarına doğru ruh ikizi James Brown’ın müzik direktörü olarak tanınmış, funk müziğinin gelişmesine doğrudan hizmet etmişti. Gerçek adı Alfred James Ellis idi. 21 Nisan 1941’de Florida, Bradenton’da doğmuş, piyano, klarnet ve saksofon eğitimi aldığı Teksas’ta büyümüştü. 1965-69 arası Brown’ın saksofoncusu, müzik direktörü ve aranjörü idi. “Say It Loud – I’m Black and Proud”, “Cold Sweat” dahil, bazı önemli James Brown şarkılarına imzasını atmıştı. Brown’un mırıldandığı melodileri partisyona aktarır, orkestranın çalması için düzenlerdi. Yani bu şu anlama geliyordu ki, James Brown’ın James Brown olmasında en az Maceo Parker ve Fred Wesley kadar rolü emeği vardı.

1969 yılında Brown’ın topluluğundan ayrılmış, kariyerinin geri kalanında caz üzerine odaklanmıştı. Zaman içinde Esther Phillips, George Benson, Hank Crawford gibi sanatçılarla iş birliği yapmıştı. Van Morrison’ın 1979 tarihli “Into the Music” albümünde yer almış, müteakip 20 yıl boyunca onunla çalışmıştı.

***

Ustayı burada izlediğimiz projesinin amacı, James Brown müziğini ve ruhunu mümkün olduğunca orijinal sounduna en yakın biçimde yeniden canlandırmaktı. Yarım asır öncesinin müzikal ruhunu yeniden canlandırırken, tam olarak hedef müziği bugünün sounduna adapte etmek değildi, fakat müziği mümkün olduğunca orijinal sounduna en yakın biçimde yeniden çalmak istiyorlardı. Çünkü Brown’ın müziği, sadece onların değil dünyanın her yerindeki müzisyenlerin yolunu da aydınlatıyordu.

Projede Pee Wee Ellis ekip lideri ve baş nefeslinin sahibiydi. Beraberinde bir nefesli bölümü vardı, ayrıca davul kit, bas, gitar, Afrika el davulları, org ile elektrik piyano ve tabii ki vokaller... Brown’ın orijinal topluluğundan ana farklar ise nefesli bölümünün sadece saksofondan oluşmasıydı. Bir gitar kullanılıyor ve keyboard tüm süreçte yer alıyordu ama Brown’un topluluğundaki line-up tam olarak böyle değildi. Repertuvar ise Brown’ın 1965-69 yıllarındaki repertuarıydı. Ki o dönem Pee Wee Ellis topluluk lideri ve ortak söz yazarıydı.

O akşam Pee Wee Ellis orkestrasıyla Brown’ın ruhunu İstanbul’a çağırmayı başardı; bir avuç insana yetmişli yılların soul, funk heyecanını yeniden yaşattı. Bir daha da hiç gelmedi.

Hani o ünlü muhabbetnamede geçtiği üzere: “bir iyi bir de kötü haberim var” derler ya… Konserin haberini Feridun’dan almıştım, aradan 10 yıl geçti, ustanın geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle 23 Eylül 2021 Perşembe günü 80 yaşında vefat ettiği haberini yine ondan aldım.

[email protected]