Mücadele öğretiyor, eğitiyor bizi. Kadın emekçiler için kızkardeşlikten mücadele yoldaşlığına dönüşüyor birliktelikler.

Sınıf kardeşliği

Türkçe’de “kızkardeşlik” diye bir tanımlama var, “erkekkardeşlik” yok. Başka dillerde var gerçi, ama bizde yok. Sadece özel olarak cinsiyet belirtmek istendiğinde kullanılıyor , kız arkadaş, erkek kardeş, kadın yoldaş gibi. Ama kastettiğim o değil, ben bitişik yazılan biçimiyle “kızkardeşlik”’ten bahsediyorum. 

Bu biçiminin nasıl ve neden kullanıldığını geçenlerde TİP milletvekili Sera Kadıgil, Meral Akşener’i neden “kıymetli” bulduğunu anlatırken hatırlattı bizlere. Dedi ki “... siyasi görüş olarak asla birbirimize uygun değiliz ama benim için bir kızkardeşlik mevhumu vardır.” Devam etti: “...ülkücü camiada bir kadın figürünün böyle öne çıkması ve içinden çıktığı partiyi oy oranı olarak ikiye katlaması bence kıymetli…

Bunu ilk kez söyleyen Kadıgil değil elbette, Türkiye'de ve Dünya’da kadın hareketinin pek çok temsilcisinden, hatta sadece kadın hareketinden de değil, başka liberal görüş destekçilerinden de benzeri cümleleri duyabilirsiniz. 

Kimden gelirse gelsin, aynı oranda kulağımı tırmalıyor, içimi daraltıyor hepsi.

Ataerkil ve  ayrımcı zorbalığı, sermaye düzeninin kendine mal ettiği kadın bedeni istismarı ve sömürüsünü, aile, namus, ahlak zorlamasıyla beslenen gericiliği görmezden gelmiyorum yanlış anlaşılmasın. Ama, ataerkil düzene karşı, sadece kadın cinsini işaret eden bu söylemlerin sermaye düzeninin temel çelişkisinin üzerini örten, ilerici ve devrimci mücadeleyi bulandıran, pasifleştiren bir ideolojinin parçası olduğunu düşünüyorum.

Tam bunlar kafamda dönüp dururken, çıkıp geldi yanıt kendiliğinden. ETF Tekstil işçileri bir süredir gündemdeler izliyorsunuzdur. Dün, soL portalda Alpaslan Savaş nasıl bir süreç yaşandığını yazdı, kaçırdıysanız mutlaka okuyun. İşte o mücadelenin kadınları benim nasıl yapmalı da anlatmalı dediğim herşeyin karşılığını ortaya serdiler.

ETF tekstilin kadın patronu Sanem Dikmen ve kızı kendi sınıfsal çıkarları için ellerindeki tüm güçleri devreye sokarak saldırdılar. Bu saldırının karşılığında fabrikanın kadın işçilerinin direnişi ve isyanı da apaçık sınıfsaldı.

Kadın işçiler, kadın patronlara karşı her santiminde, her dikişinde, boyasında kendi emekleri yatan ürünleri polis zoruyla kaçıran patronlara “Biz çalıştık biz ürettik, patronun malı değil onlar işçinin malı. Emeğimiz alın terimiz. Size haram zıkkım olsun” diye bağırıyorlardı. Bundan daha açık bir karşıtlık olur mu?

Ya da başka biçimde sorayım buradan herhangi bir “kızkardeşlik” çıkabilir mi?

ETF’nin kadın patronu Sanem Dikmen kendi sınıfının içerisinde örgütlü, hem de örgütünün lideri. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı. Ülkede kadın emeği sömürüsünün en arsızca en kuralsızca gerçekleştiği sektörlerden biri olan tekstil sektörünün patronlarının çıkar örgütünün başında anlayacağınız. Katıksız kemiksiz bir sermaye temsilcisi.

Yine ETF işçisi kadınlardan bir başkası, fabrikadan patron tarafından kaçırılan mallara kendini siper etmiş polislere “Neden hep patrondan yanasınız? Neden hep parasıyla güçlü olanın yanındasınız? Neden hep sermaye korunuyor?” diye soruyordu. 

Ne yanıt vereceğiz bu kadın işçiye? Ataerkil düzenden dert yanıp, patron Sanem’le kol kola eril şiddetle mücadeleye mi çağıracağız?

Gerçi bu soruların yanıtını da yine kendileri verdi işçi kadınlar, “Sizin devletiniz bu! Yazıklar olsun” dediler.

Sınıf mücadelesi diyoruz ya işte karşılığı. Mücadele öğretiyor, eğitiyor bizi. Dün Flormardı, bugün ETF,  yarın yenisi gelecek. Kadın emekçiler için kızkardeşlikten mücadele yoldaşlığına dönüşüyor birliktelikler. Ve bu dirençle, kararlılıkla ilerlediği sürece sömürüsüz, adil ve barışçı bir cumhuriyette eşit ve özgür yurttaşlığa evrilecekler.