Karabük Bedesten Çarşısı geçtiğimiz yüzyılın dördüncü çeyreğinde şehrin en civcivli yerlerinden. Bir de kasetçi var ikinci katta, adı Mertel, merdivenleri çıkınca hemen sağda.

Mertel Kasetçilik

Video klip, arabaların sağlı sollu park ettiği ağaçlıklı bir ara yolda yürüyen takım elbiseli kravatlı adamın telefonunun çalmasıyla başlıyor:

- “Efendim… He! Söyle…” 

Dudak uçlarının kıvrımına vefakâr bir gülümseme yerleşiyor, kısacık, sıcacık… Duraksıyor: 

- “Zor be oğlum benim oraya gelmem, harbi zor yani ya…”

Kıramıyor, kırmayı istemiyor, hatta telefonun karşı ucundan çağrıyı yapan arkadaşlarını görmek için can atıyor.

Cevap vermesi sanki sonsuza dek sürüyor:

- “Gelmeye çalışacağım, tamam…”

Orta yaşa merdiven dayamış; belli ki maaşlı bir işi, ayağını bağlayan sorumlulukları var. Eskisi gibi değil, zorlanıyor hayallerinin peşinde koşmaktan. Cebi kapatırken derin bir düşüncenin onu teslim aldığını fark ediyorsunuz. Boşluğa bakıyor, geçmişini ararcasına. Arkadaşlarına net cevap verememenin üzüntüsünü yüzünde okuyorsunuz; beraberinde aynı yüzde karar değiştiren adamın cesur romantizmini de... 

Zaman makinesine girercesine İstanbul-Karabük otobüsüne bindikten sonra trafikte şeritler akarken Beatmaker1 Farazi’nin müziğinin2 ilk notaları duyuluyor. Bu basit bir yolculuktan öte anlam taşıyordu, zira onu çağıran ses geçmişiydi...  

Kasetler arasında ergenlik günlerinin geçtiği, o küçücük odaya girerken görüyoruz bir sonraki sahnede. Bir Arçelik kasetçaların içinde dönüyor, yalnız çocuğun dar zamanlarında gelen kasetler; Cartel’den Microphone Mafia’ya, Nefret’ten Karakan’a, Yener’den Fuat’a... Hepsi aylar yıllar önce çıkmış ne gam! Tekrar yaşanması olanaksız büyülü günlerde yalnız posterler, dergiler de katılmış resmigeçide, rap müzik tarihimizin koridorlarında gezercesine... 

***

Karabük Bedesten Çarşısı geçtiğimiz yüzyılın dördüncü çeyreğinde herhangi bir Anadolu şehrinde görülebilecek; akvaryumcudan tuhafiyeciye, kumaşçıdan kalaycısına, terzisinden muhasebecisine, incik boncuk satanından berberine; rengarenk bir esnaf kalabalığı içinde, şehrin en civcivli yerlerinden. Bir de kasetçi var ikinci katta, adı Mertel, merdivenleri çıkınca hemen sağda. 

Çocukken defalarca geçmiş o dükkânın kapısından, anne babasının elinden tutarak. Ailesinin çarşı-pazar alışverişlerinden bırakacak yerleri olmadığı için peşlerinden sürüklediği bu çocuk, sıkılarak adımlamış yolları. Baygın gözleri oraya geldiklerinde hep parlamış. Şehirde pek kasetçi olmadığından ne zaman bahis açılsa müzikten, insanlar orayı telaffuz ediyorlarmış. 

Tek başına dükkândan içeri girmesi orta sona rastlamış. Yıl 2000, yaş 15. Rap kasetlerini CD’lerini ilk kez orada görmüş. Ayak bastığı andan itibaren orası bambaşka bir yer haline gelmiş, sepya görüntüler birdenbire renklenmiş. Zira kapısı onun için bambaşka bir dünyaya açılıyordu. Kimse umursamazken, sadece bir iki kişinin alacağı kasetleri orada buluyordu. Tezgâhtaki abla işi ciddiye alıyor, bu türde ne çıkarsa birkaç tane getiriyordu. Gecikerek de olsa, artık rap albümlerini takip eder olmuştu. Abla “bunları alan bir iki kişi daha var” diyordu ama o kadar uzak yerlerdi ki tanışmak, kaynaşıp birlikte müzik dinlemek olanaksızdı. Abla müzikten çakmasa da ne dinlediklerini kestiriyordu. O yüzden pop dışında (Pentagram, Rashit gibi) rock, metal albümleri de bulunduruyordu. 

***

Safranbolu’ya yüksek okul açıldığı için dükkânın genç müşterileri artmış, orada tanışanlar birbirlerine tavsiyelerde bulunmaya başlamışlardı. Eskiden her rap kasetinden bir tane geliyorsa, sayı beşe ona çıkmıştı. Dükkân memnundu; hiç satmayı ummadığı şeyleri az da olsa satar olmuştu. Dershaneden tanıştığı Samet adlı bir arkadaşından da çoğaltarak bazı rap kasetleri edinmişti. Bunlar daha önce çıkmış Sert Müslümanlar, İslamic Force gibi şeylerdi. 

Aradan üç dört yıl geçince Ankara yolu görünmüştü, artık üniversite öğrencisi olacaktı. Teknoloji ilerlemiş, internet yaygınlaşmıştı. Ciddi bir çevre edinmişti ama Mertel Kasetçilik günlerini unutmamıştı. Bir sonraki şehir İstanbul. Akmar’ı Atlas’ı; gençlerin toplandığı yerleri görmüş; acaba Mertel’de bizim için ileride böyle bir yer olur mu diye hayaller kurmuştu. Hayaller gerçekleşmedi ama O bu hayalini “Mertel Kasetçilik” adında bir şarkı yazarak canlandırdı. O vefalı çocuk Kayra adıyla bilinen rapçi Onur İnal idi. 

***

Müzik dükkanları son 20 yılda ne yaşadıysa, Mertel Kasetçilik’in başına aynıları gelmişti. VCD, DVD satmış, filme dönmüş, askerlere anonslu karışık CD’ler doldurmuşlardı. Vitrini aksesuar ve hediyelik eşyalarla donatarak ayakta kalmaya çalışmışlardı. 

Şarkının klibini çekecek arkadaşlarının babası uğramıştı dükkâna, önceden konuşmak üzere, ama bir iletişimsizlik yaşanmıştı. Dükkânın sahibi abi (o ablanın eşi) konuyu tam anlayamamış, bu nedenle de klip çekimine yanaşmamıştı. Bizimkiler de çareyi bir üst katta sonradan açılmış bir kasetçide çekmekte bulmuşlardı. 

Dükkânı bir müze gibi gelip seyredenler, önünde fotoğraf çektirip Kayra’ya gönderenler oluyordu. Geçmişini unutmayan vefa dolu bir genç adamı simgeler olmuştu Mertel Kasetçilik. 2019 yılında Kayra’nın ziyaretinde Mertel Kasetçilik sahibi abi “ne olduğunu anlayamadık, kusura bakma” demiş, klipi izleyip reklamlarının yapıldığını anlayınca, insanların verdiği manevi değeri görünce imza günü teklifinde bulunmuştu. Ergenliğinde kaset topladığı bir dükkânda gün gelecek imza günü yapmak tuhaf bir duyguydu. 

***

2010 tarihli “Mertel Kasetçilik” parçası, rap müzik tarihimizdeki kilometre taşlarından. Türkçe Rap’e saygı duruşu. Yeni nesil Amerikan özentisi rapten binlerce ışık yılı uzakta, Türkçe rapin duygusal girizgahı. Bir zaman tüneli, sadece geçmişe değil, geleceğe yazılmış bir şiir. Soğuk ve dumanlı kentin vefalı çocuklarının kült hikayesi…

Vedalaşılmış bir zaman dilimine yüklediği anlam ile aslında herkesin Mertel Kasetçilik’ini anlatıyordu Kayra. Parça Türkçe Rap tarihinin özeti gibiydi. Kayra da sadece iyi bir MC değil, aynı zamanda çok iyi bir dinleyiciydi. Yanı sıra iyi de bir hikâye anlatıcısı. Yalnızca Mertel Kasetçilik’i değil, doğup büyüdüğü kasabanın kendinde bıraktığı tüm izleri gerçek bir küçük şehir hikayeleri duygusuyla anlatmıştı muhtelif şarkılarında; istasyon berberinden İlyas Tüfekçi’ye, Amigo Tuncay’ından 1993-1994 sezonunda ligde kalması son maçın kaderine bağlanmış Demirçelik Karabükspor’a kadar... 

Kayra şimdi İstanbul’da İngilizce öğretmeni, Arçelik kasetçaları halen duruyor.

Murat Beşer ([email protected])
 

  • 1. Rap parçalarının altyapılarını yapan müzisyen, aranjör, DJ.
  • 2. Farazi lakaplı Burak Demir, şarkının beatlerini yetmişli yıllarda aktif olan bir Slovak (o zamanlar Çekoslavakya) caz-rock topluluğundan almış; aralarını Ceza ve Turbo’nun sesleriyle beslemiş; ortaya son derece başarılı, duygusal ve kırılgan bir iş çıkarmıştı.