Reel sosyalizmin birçok kazanımı insanların beyninde veya kültürel olarak devam ediyor. Ancak bir örnek var ki Avrupa’da minik bir ada gibi tarihe asılı kalmış, kendine özgü sosyalizmini yaşıyor.

Havada asılı kalan sosyalist bir cumhuriyet

Avrupa’da 1989 yılı işçi sınıfının bütün kazanımlarının süpürülmeye başladığı yıl oldu. Sermaye sınıfı birikmiş, köpürmüş kiniyle ne varsa 20. yüzyılın kazanımlarına saldırdı. Sadece Romanya’da Çavuşesku’yu kurşuna dizmedi, Almanya’da Honecker’i hapse atmadı, örneğin Bulgaristan’da Dimitrov’un mezarını dinamitleyip yok etti.

Tarihsel olarak ileride olan hiçbir şey kaybolmaz. Reel sosyalizmin birçok kazanımı şu veya bu şekilde, insanların beyninde veya kültürel olarak devam ediyor. Ancak bir örnek var ki Avrupa’da minik bir ada gibi tarihe asılı kalmış, kendine özgü sosyalizmini yaşıyor. 

Aşağıdaki haritada gözüken Transdinyester Moldova Cumhuriyeti 500 bin nüfusu ile Moldova ve Ukrayna arasında sıkışıp kalmış. Sanki bir 20. yüzyıl reel sosyalizm müzesi gibi öylece duruyor.

Seçimlerde toplumun %99’u sosyalizme oy veriyor, toplumsal eşitsizliklerin olmadığı bu ülkede bütün hizmetler devlet tarafından örgütleniyor, farklı nitelikteki işler için çok az bir ücret farkı bulunuyor. Genç yaştaki herkes milis kuvvetlerinin üyesi sayılıyor.

Rusya’ya karşı Batı emperyalizminin başlattığı kuşatmadan Transdinyester de etkilenecek ve belki havada asılı kalma hali son bulacak.

Hazır bu hafta kazılan siperler biraz iklim zirvesi nedeniyle tenhalaşmışken daha sonra işimize yarayacak bu sürece bir kez bakalım. 

Moldova ve Ukrayna arasına yerleşmiş kırmızı renkte gözüken Transdinyester Moldova Cumhuriyeti izleniyor.


Türkiye’de Avrupa’da olduğu halde göçmen işçileri olmasa Moldova pek bilinmeyecek. 16. yüzyılda Osmanlı egemenliği altına giren bu topraklara o zaman Boğdan veya Besarabya dendiğini söylesek belki tarih bilgisinden daha çok hatırlanabilir.

1812’de bu bölgenin hâkimiyeti Rusya’ya geçiyor. Sonra tarih hızlanıyor. Ağırlıklı nüfusu Rumence’nin bir şivesi olan Moldovanca konuşanlardan oluşan bu topraklar Romanya ile Rusya veya Sovyetler Birliği arasında gidip geliyor. En nihayet 1944’te Sovyet ordularının bölgeyi Nazilerden temizlemesiyle Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruluyor.

Karşı devrim sonrası 1991’de Moldova Sovyetler Birliği’nden ayrılıyor. Aynı dönemde Moldova’nın doğusunda kalan ve Rus ağırlıklı nüfusu barındıran Transdinyester’de iç savaş çıkıyor. Rus ordusu katliamı durdurmak için birlik yolluyor. 1992’de ateşkes sağlanıyor ve o tarihten bu yana Transdinyester bir sosyalist bölge olarak varlığını koruyor. Halen 1700 kişilik bir Rus askeri birliği Barış Gücü olarak varlığını sürdürüyor.

Transdinyester Moldova Cumhuriyeti bayrağı

Diğer ülkeler tarafından tanınmayan Transdinyester aslında Batı emperyalizmi ile Rusya arasındaki rekabetin ilk ürünlerinden biri oluyor. Daha sonra Batı emperyalizmi eski Sovyet Cumhuriyetlerini kendine bağladıkça Rusya bir parçayı koparacaktır. Gürcistan’dan kopan Abhazya ve Güney Osetya, Ukrayna’dan kopan Donbas ve Kırım benzer bir özellik taşıyor.

Rusya karşı devrim sonrası Avrupa’daki Halk Cumhuriyetleri gibi sosyalist geçmişini yok sayamaz veya düşmanlaştırmazdı. Bu tarihi Büyük Petro’dan Lenin’e, Stalin’den Putin’e sınıf üstü bir Rus milliyetçiliği altında birleştirdiler. Ancak Batı’dan kopardığı bölgelerdeki halkın anti-emperyalist, sosyalist özelliklerinden de yararlanmış gözüküyorlar. Örneğin, Kırım ve Donbas Ukrayna’nın batısına göre bariz bir şekilde soldaydı, en büyük NATO karşıtı gösteriler bu bölgelerde yapılmıştı.

Moldova’da da şiddetli bir ideolojik, siyasi mücadele yürüdü. Soros Vakfı uzantılarının etkinlikleri, Batı emperyalizminin seçim sonuçlarını gayri meşru ilan etmesi gibi her türlü kirli politika devreye sokuldu. Zaten Romanya 2004’te NATO’ya katıldı ve “Tek millet, iki devlet” sloganıyla Moldova’nın Avrupa Birliği ve NATO’ya dâhil olması için örtülü veya açık bir operasyonun içinde oldu. Doğal olarak Transdinyester’i de istiyorlar!

Moldova’da halkın Batı yanlısı ve Rusya yanlısı olarak ortadan ikiye bölündüğü görülüyor. Her seçimde bir taraf hafif bir üstünlük sağlıyor. Geçen yılın sonundaki seçimleri ise AB ve Batı yanlısı Maia Sandu kazandı. Şu anda Moldova Batı emperyalizminin Rusya’ya karşı giriştiği tehlikeli kışkırtmaya dâhil olmuş gözüküyor.

Ancak bu denge, tarihsel olarak asılı kalma durumu ne kadar sürecek? Bu gerilimin ve askerileşme eğilimi gösteren rekabetin birçok şeye gebe olduğunu görüyoruz.

Muhtemelen olağanüstü yıllardan sonra dünyada birçok şeyin değiştiğini göreceğiz. Bugünkü coğrafya atlasları işe yaramayacak, sınırlar değişecek örneğin.

Ama üretim ilişkileri de değişecek. İnsanın insanı sömürüsüne ve toplumsal eşitsizliğe dayalı ülkelerin en azından dünyadaki yüz ölçümü küçülecek.