Berlin Duvarı efsanesi

İnsan hayatı sayılara indirgenemez. Ancak insan hayatını sayılardan muaf gören anlayışla da 'bir genel insanlık' söylemi üzerinde koalisyon kurulamaz. Efsanenin tanımı gereği, sayısı tam olarak bilinenden efsane türetilemez. Efsane için abartı şart. Efsane için sonradan ekleme de şart.

Tevfik Taş - soL

Herşeyden önce de, efsane için kendi aklını kullanmayı ertelemiş bir hazır algı kitlesi olmazsa olmazdır.

Berlin Duvarı niçin inşa edildi?

Berlin Duvarı'ndan dolayı insanlar öldü mü? Öldü ise bunun nedeni ve sayısı nedir?

28 YILLIK DUVARIN 25. 'YIKILIŞ' YILDÖNÜMÜ

28 yıllık Berlin Duvarı'nın 'yıkılışı'nın 25. yıldönümü bugün Almanya'da törenlerle kutlanıyor. Ülke çapında törenler düzenlenip, göz kamaştıran havai fişekler eşliğinde çarpıtılmış gerçeklik üzerine beylik nutuklar atılacak. Ne büyük coşku!

28 yıl boyunca Avrupa'da savaş tehlikesi bu anti-faşist duvar sayesinde bertaraf edilmişti. 28 yıl boyunca bir Alman halkının devleti olduğu halde savaşı aklına dahi getirmemiş, keza diğer Alman devletinin savaş çıkartma emellerine taş koymuştur.

Dile kolay 28 yıl... Asıl kutlanması gereken bu 28 yıldır: Savaşsız, sömürüsüz, eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum, Alman coğrafyasında (da) hayat bulmuştu. Tarihte duvar çekip de çevresine huzur sağlamanın bir başka örneği Berlin Duvarı örneği dışında, görülmemiştir.

DUVAR NİÇİN İNŞA EDİLDİ?

Birinci sorudan başlayalım: Duvar ne amaçla inşa edilmiştir?

Bir, genç sosyalist cumhuriyet açık sınır dolayısıyla ağır bir iktisadi handikaba sahipti. Hergün onbinlerce kalifiye Alman Demokratik Cumhuriyeti (ADC) yurttaşı Batı'ya gidip çalışıyor, akşamları da evlerine dönüyordu. Bu durum Doğu'nun tamamiyle aleyhine işleyen bir iktisadi kısır döngü anlamına geliyordu. Eğitimli emekçiler ülkelerinde edindikleri pahalı ama ücretsiz kaliteli eğitimlerini Batı'nın özendirici maddi motivasyonlarına tahvil ediyorlardı.

Bu konuya ilişkin ihmal edilmemesi gereken bir tanıklığa başvuralım: New York Times 1963'de şunları yazıyor: ''Duvarın örülmesinden dolayı Batı Berlin ciddi bir iktisadi zarara uğradı. Hergün 60 bin kalifiye işgücü Batı'ya çalışmaya gidiyordu.'' (1)

İki, 1950'li yıllardan itibaren Truman Doktrini'nin bir açılımı olarak Soğuk Savaş dünya siyaset sahnesine şırınga edilmişti. Almanya'nın ikinci savaş sonrası ikiye bölünmesi de Sovyetlerin ya da ADC önderliğinin isteğiyle değil, doğrudan Amerikan emperyalizminin tercihi sonucu olmuştu. İki sistemin birinci derecedeki çatışma üssü 70'li yılların başına dek Almanya, özelde de Berlin olmuştur.

Soğuk Savaş'ın amiral gemisi ABD, işbirlikçi baronlar eliyle genç cumhuriyeti hem iktisaden sabote etmek için kolları sıvamış hem de siyasi sabotaj ve ajanlık faaliyetlerinde vites attırmıştı. CIA ve diğer gizli servislerle işbirliği içinde olan tek tek kişiler ve sabotaj grupları oluşturmuş, ilk eylemlerine de başlamışlardı.

Bombalama, yanıcı madde ve elektirik 'kaza'ları pekçok kamu kuruluşuna ve işletmeye ağır zararlar verdi. Hedefte termik santraller, limanlar, su kanalları, kamu binaları, trafik sistemleri, yakıt istasyonları ve köprüler vardı. Nazi yıkımının ceremesini çekmek zorunda kalan yeni cumhuriyet, bu kez de ''demir perde''ye karşı olduğunu söyleyen 'beyaz perde'cilerin ağır baskısı altındaydı.

- 12 dolu yük vagonu bir günde sabote edildi.

- 7 bin büyük baş hayvanın bulunduğu süt çiftliği tamamen zehirlendi.

- Süt tozona sabun katarak okullara servis edildi.

Bu yolla ''beceriksiz komünistler''e karşı çocukları hastalanmış ebeveynler kışkırtılacaktı.

- Deşifre edilen ajan-provakatörler üzerinde ''Cantharidin'' zehiri bulundu. Bu zehir sigara fabrikasında üretime katıştırılacak ve bu yöntemle de Doğu Alman önder kadroları likide edilecekti

- Sahte gıda katkıları ile halk sağlığı tehlikeye atılarak, kargaşa çıkarılacaktı.

- Ajan-provakatör taşıyıcılar tarfından manipüle edilmiş sahte genelge ve kararlar aracılığıyla sendika temsilcileri parti önderliğine karşı harekete geçirilecekti vb vb...

Önemsenmesi gereken bir tanıklık daha: ''Woodrow Wilson International Center of Scholars'''ın Vaşington'da hazırlanmış çalışma raporunda (''Cold War International History Projekts'') sınırın Alman Demokratik Cumhuriyeti tarafından kapatılmasına ilişkin şu ifadeler yer alıyor: ''Berlin'deki açık sınır ADC'ini müthiş dercede istihbarat ve dışa açık yıkıcı saldırıların hedefi haline getiriyordu. Her iki raporda da gösterildiği gibi, sınırın kapatılması komünist devlet için daha fazla güvenlik demekti.'' (2)

Döneme ilişkin bir saptama da yazar Ralph Hartmann'dan: ''İstihbarat ve sabotaj merkezi olarak Batı Berlin, ADC için büyük bir saldırı merkeziydi. Sınırın güvenceye alınması onun için varlık yokluk meselesiydi...'' (3)

DUVAR'DAN DOLAYI KAÇ KİŞİ ÖLDÜ?

İkinci soru üzerinden kopartılan yaygaranın haddi hesabı yoktur. Bu konuda yüksek bütçeli ama düşük içerikli onlarca dizi, belgesel hatta film çekilmiştir. Araştırma enstitüleri oluşturulmuş, üniversitelerden 'bilimsel' destek talep edilmiş, sanatsal anıtlar inşa edilmiştir. Duygulu nutukların ise haddi hesabı yoktur...

Peki gerçek nedir? Duvar'dan dolayı kaç kişi hayatını kaybetmiştir?

Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin 13 Ağustos 1961'de yapımını başlattığı, ''antifaşist koruyucu set''den dolayı hayatını kaybettiği iddia edilen en yüksek sayı, 251 kişidir. (4) Bu sayı içinde 34 kalp krizi, 8 sınır askerinin ölümü de vardır. ADC çözülmüş, bütün devlet arşivleri didik didik edildiği halde ulaşılan en yüksek sayı, 251'dir.

İşin daha da ilginci, 'Berlin Duvarı kurbanlarını araştırmak' gerekçesiyle örgütlenip, yüksek bütçelerle çalışan 5 ayrı kurumun verdiği veriler de biribirini tutmamaktadır. En az bunun kadar manidar olanı da sayının yıllar geçtikçe çoğalıyor olmasıdır.

Örneğin, ''Polizeipräsident in Berlin'' 1990'da 92 kişi öldürüldü derken 1991'de ''Zentralle Erfassungstelle Salzgitter'' 78 sayısını telaffuz etmiştir. 2000 yılında ''ZERV'' tarfından yapılan açıklama ise 122'dir. ''Arbeitsgemeinschaft 13. August'' 2009'da 245 derken, ''Zentrum für Zeithistorische Forschung'' 2013'de 138 kişi diye açıklamıştır. ''Gedenkstätte Berliner Mauer'' ise 2005 ile 2009 arasında sayıyı 575'e çıkartmıştır!

Araştırma kriterleri arasında, ''duvarın neden olduğu kalp krizi'', ''duvardan dolayı intihar etmek'' gibi kanıtlanması asla mümkün olmayan 'veri taban'ları da var. Yani meşru bir devletin sınırlarını koruma konusundaki yetkisi gayrımeşru kabul edilirken, kendi çıkarlarına gelebilecek her ölüm vakası keyfi bir şekilde listeye dahil edilmektedir. Bu gidişle sayının dörtlü hanelere ulaşarak dört başı mamur bir efsaneye evrileceğinden şimdiden emin olabiliriz...

AB SINIRINDA ÖLENLERİN SAYISI 30 BİNİ BULDU

Dikkatli ve abartısız bir değerlendirme ile konuşmak gerekirse, Avrupa Birliği sınırlarında ölen mültecilerin sayısı 30 bin insandan daha az değildir. Boğularak, susuzluktan kavrularak, havasızlıktan nefessiz kalarak... Bulgaristan ve Yunanistan'da toplama kampı misali tel örgülerin arkasına tıkılarak... Devlet destekli faşist tosuncuklarına kırdırılarak... Polis karakollarında 'kendilerini yakarak'...

Son 7 yıl içinde Avrupa Birliği 2 milyar avrodan fazla parayı yalnızca kendi sınırlarını korumak için harcadı. Bulgaristan'a yapılan 'ilk ödeme' olan 200 milyon avro bir tek şarta bağlanmıştı: Sınırları(mı) koruyacaksın! Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada şu an 50 milyondan fazla insan mülteci durumunda yaşıyor. Yalnızca Almanya'da 2014 yılında 200 binden fazla mülteci sığınma talebinde bulundu. İltica kampları özel güvenlik şirketlerine ihale edilmiş durumda. Gün geçmiyorki bir mülteci kampında özel güvenliğin şiddetine maruz bırakılmamış mülteci kalsın. Savaş çıkart silah sat. Savaştan kaçanlardan para kazan. İnsancıl görün. Ondan sonrada 250 kişi için 25 yıldır hergün ağla sızla...

Antifaşist koruyucu setin yüksekliği 3 metre 60 santimdi. Bugünden tezi yok, 7 metre 20 santime çıkartmak şart oldu!

(1) Aktaran: William Blum, https://www.jungewelt.de/schwerpunkt/mythos-des-kalten-krieges

(2) A.g.y.

(3) Die DDR Unterem Lügenberg, Ralph Hartmann, Verlag Ossietzky GmbH, Hannover, 1. Auflage, 2007, s.64

(4) http://www.berliner-mauer-gedenkstaette.de/de/uploads/todesopfer_dokumen...