Düşe kalka öğrendik

Ülke tıkanıp kaldı. Batı'da cilalanan ve bizde nedense her lafında hikmet aranan tuhaf adamlardan birinin, Slavoj Zizek, geçen yıllarda yayımladığı bir yazısında sözünü ettiği çizgi film sahnesini andırıyoruz. Zizek fazla önemli değil, ama, benzetmesinin hoş olduğunu kabul etmeliyiz: Hani çizgi filmlerde figürler zeminin kaybolduğunu fark etmeksizin, abartılı bir sakinlik ve şaşkınlık arasında, bir an boşlukta asılı kalırlar ve sonra uçuruma düşerler ya, öyle. Bakalım ne zaman düşeceğiz?

Havada asılı beklediğimiz bu anlar, biliyoruz ki, sahte peygamberlerin, "kâzip şöhretlerin", borsada tavan yaptığı zamanlara da karşılık gelir. İnsanlar, partiler, "kahramanlar"...

Böyle bir ortamda, Selim Yalçıner verimli bir saptamada bulundu. Gerçekten de CHP yönetimi bağırıyor bu ülkeyi daha iyi pazarlayacağı, satacağı ve iyice gericileştirilmiş bu halkı "yönetişim sanatıyla" Batı'ya daha etkili taşıyacağı konusunda, ama solumuzu ikna edemiyor. Saçma sapan çevrelerin sattığı solculuktan söz etmiyoruz. Ciddiye alınması gereken büyük çoğunluktan, sosyalist insanlarımızdan söz ediyoruz. Ciddi ciddi kafamızın içinde yaşattığımız bir CHP ile yatıp yine onunla kalkıyoruz. Ortada böyle bir parti yok, ama sol, olmasını istediği gibi bir CHP için dua edip duruyor. Kör bir düğüm bu.

Bu düğümün veya sorunun, bu inancı veya tabuyu kırmakla çözüleceği sanılmasın. Bu tabu, elbette kırılır, ama çok başka türlü yollar üzerinden kırılır. Bunu biliyoruz.

Bir tabu olarak Türkiye burjuvazisinin ömrüne ömür katmış CHP, Türkiye devrimcilerinin, Türkiye ilericiliğinin kendi bağımsız yolunda ilerlemesiyle ancak kırılabilir. Yok olması gerekmiyor, olmaz da, ama solun önünü kesen bir enerji merkezine dönüşmesinin önü kesilebilir, bu olumsuzluğu etkisizleştirmek ve hatta sonunda sola, ilerici yolumuza hizmet eden bir enerjiye dönüştürmek mümkün olabilir.

İşte, bu, ona iyi davranmakla falan olmaz.

Bu, Türkiye ilericiliğinin kendi bağımsız işini yapmasıyla olur. Bu haliyle o partiyi neoliberal canilerin elinden alamazsınız. Halka bu çıkmazı anlatmanın yolu elbette CHP'ye ve "yeni Kemal"e veryansın etmekten geçmiyor, sol işler örgütlemekten geçiyor. Bu da, bu gazetede her yazarımızın en sık vurguladığı bir doğru, dolayısıyla bir yeniliği yok. Ama insan bu, bazı doğruları yineleyince rahatlıyor.

Gerçekten de öyle, eğer solumuz kendi başarılarını yaratamazsa, ki o başarıların kitlesel olması, milyonları hemen sokağa dökmesi flan gerekmiyor, bu CHP bizi yemeye daha epey bir devam eder. Aslında bu ilişkiye tersinden bakılırsa, çok daha doğrudur. Kendi bağımsız yolunda kitleselleşmeye başlayan bir sol, devrimci, sosyalist sol, Türkiye'nin son yarım yüzyılına içkin CHP sorununu da büyük öçüde değiştirir. Bu partinin sola doğru yenilenmesi, paralize olmazsa tabii, solun başarılarının bir türevi olabilir ancak. 60'lardaki TİP deneyimi ve 71 isyancılarını doğuran devrimci gençlik çıkışı, bu anlamda çok verimli bir sahneydi. CHP'nin, bu haliyle değil, ama yarın gerçekten solun hizmetine sokulması mümkündür. Ondan şimdi bir şey beklemek ise en büyük aymazlıktır.

Yani Yalçıner'in gerçekten güzel çözümlemesinden hareketle ve gerçeklerin yüzüne bakarak bir noktaya ulaşabiliriz. Anayasal skandalların ardının kesilmediği, devletin resmen "yarıldığı" bir ülkede, aklı başında sol, ki referandum cinayetinin en büyük hediyesi böyle bir sol beraberliğin kurulabileceği oldu, kendi anayasa taslağını toplumun önüne çıkarabilirse sahnedeki bayağılıkların da kökünü kurutmaya başlar. Bunun için, sadece referandumdaki hayır cephesinin bazı aklı başında boykotçu çevrelerle ilişkiyi koparmadan bir anayasa toplantısı yapması bile gündemi önemli ölçüde sarsacaktı. Sarsacaktır. Yapamıyoruz.

Kendi haber ağımızı kurup kendi yaratıcı gazetemizle veya yayınlarımızla topluma ulaşabilsek, örneğin sol çevrelerin yaptığı "Cumhuriyet taklidi" şu gazeteleri harmanlayıp ortak bir yenilenme yoluna girsek, o kadar çok şeyi değiştirebileceğiz ki...

Olmuyor.

Ama bir şey doğru. Bu CHP'den sol adına herhangi bir şey beklemek, sola yapılmış ağır bir hakarettir. Çünkü sol artık eski sol değil, bunun da farkına varmaya başladı.

CHP ile sol arasında herhalde bir ilişki olacaktır. Ama bu ilişkinin taşıyıcı faktörü ve yönü önemlidir. Türkiye'de sosyalistlerin, solun, CHP'nin himmetine muhtaç olduğunu düşünmesi, kendilerinin varlık nedenini ortadan kaldırmak sayılmalıdır. Öyle bir ilişkide sol tahrip olur ve ortadan kalkar. Bu da son 40 yılda bol bol yaşandı. Ama CHP'nin Türkiye soluna ihtiyacı olduğu doğrudur. Her yanıyla çürümüş yöneticilerinin en büyük korkusu, herhalde, bağımsız, kendi gündemini topluma ve ülkeye kabul ettirebilen bir solun sahnede doğrulmasıdır.

Yalçıner'i verimli analizine yönlendiren de bu olmalıdır.

Var öyle bir sol, eskiyi gömmüş bir sol, bağımsız ve fikir üretebilen, kül yutmayan, eski deneyimleri demokrasinin yüzü suyu hürmetine satışa çıkarmayan, ama başarıları kadar ihanetler de doğurmuş eski deneyimlerde ("reel sosyalizm") takılıp kalmayan, ne olursa olsun oligarşiye kendi gündemini kabul ettirmeye başlayan, yaratıcı, yeni bir sol... Var...

Böyle bir sol, başka şeylerin yanı sıra, bu CHP'nin lime lime olmuş yönetici kadrolarını da siler süpürür ve partiyi kuşkusuz kökünden değiştirir.

Biz ilerici, devrimci, jakoben solumuza bakalım: Birlikte olabilir, kendi anayasal önerimizi toplumun önüne getirebiliriz, bu ülkeyi nasıl planlayacağımızı, acıları nasıl dindirebileceğimizi, atılımlarımızı, planlama konferansları düzenleyerek anlatabiliriz nasıl bir dış politika izlememiz gerektiğini kendi aramızda başlayarak toplumla da tartışabiliriz. Kendi haberciliğimizle, topluma egemen kılınmış yalanların belini kırabiliriz.

İktidar için ittifak, solda, hep ayrıntıda gizlidir. Burjuvazinin tam tersi yani. Sermayenin "naturası" budur. İsteyen "kâr maksimizasyonunun cilvesi" olarak da anlayabilir. Sermaye kadroları, her ayrıntıda birbirlerinin boğazına sarılırlar. Devrimci bir solun, sermayenin güdülerini tersyüz eden bir kimliğe sahip olduğunu ileri sürmek bile, bu CHP şikesinden kurtulmanın yolunu açabilir.

Ortada bir CHP düşmanlığı veya CHP sorunu yok yani. Kimsenin Sözcü veya Cumhuriyet gazetesine düşman olduğu falan da yok. Ortada kendi eksiklerimiz var. Tamamlayabileceğimiz eksiklikler bunlar. Yeni solumuzun, geldiği noktada, eski engellerle uğraşmayı bir lüks saydığını açıkça söyleyememesi var.

O noktayı da yakında aşacağız. CHP'nin bir türev olarak nasıl değişeceğine de hep birlikte tanık olacağız. Normal koşullarda tabii... Devrimci durum varsa, mutlaka devrimci program da olur. O programı saklamak değil, toplumun önüne çıkarmak devrimciliktir. Herhalde öyledir.