1 Mayıs'a Giderken...

1 Mayıs yaklaşırken sendikalar ve demokratik kitle örgütleri tarafından 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanacağına ilişkin açıklamalar gelmeye başladı. İşçi Bayramı’nın her kentin en merkezi alanında kutlanması önemlidir. İstanbul’da 1 Mayıs kutlamasının en merkezi alan olan Taksim’de yapılması hepsinden daha önemlidir. Çünkü Türkiye’nin yakın tarihinde Taksim Meydanı 1 Mayıslarla özdeşleşmiştir ve Türkiye işçi sınıfı açısından sahip olduğu bu tarihsel önem nedeniyle sermaye ve devlet 1 Mayıs’ı işçilere kapatmak için her türlü şiddeti uygulamaktan çekinmez. Hal böyle olunca Taksim’de 1 Mayıs kutlamanın önemi daha da artar.

Ancak 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın gerçek anlamını bulabilmesi için -tüm manevi önemine karşılık- Taksim’de kutlanmasından daha önemli etkenler de vardır. Her şeyden önce 1 Mayıs’ın neden işçi bayramı olduğunun bugün işçilerin karşı karşıya olduğu tehditlerle bağlantısı kurularak anlatılması gerekir. Eğer bu yapılmazsa 1 Mayıs’ın her geçen gün daha da anlamsızlaşan dini ve milli bayramlardan farkı kalmayacaktır. Bunu engellemenin yolu, 1 Mayıs alanlarını işçi sınıfının gündemindeki en yakıcı sorunların ve çözüm için taleplerin dillendirildiği mitinglere dönüştürmektir. Elbette bunun için çalışmaların çok öncelerden başlaması ve işçilerin, emekçilerin “görev icabı olarak değil”, gereğine inandıkları için 1 Mayıs etkinliklerine katılmaları sağlanmalıdır.

İşçilerin, emekçilerin bileşik gücünü göstermesi bakımından merkezi alanlarda buluşmaları son derece önemlidir. Ancak çalışma düzeni ya da başka nedenlerle merkezi alanlara gelemeyenler için yerel düzeydeki kutlama ve etkinliklere de önem verilmelidir.

2010 yılı 1 Mayıs’ı Türkiye işçi sınıfı için önemli dönemeç olabilecek bir sürece denk gelmiştir. Bir taraftan işsizlik ve çalışma düzenin güvencesiz, örgütsüz bir hale getirilmesine yönelik dayatmalar hiç olmadığı kadar yoğunlaşmıştır. Ama buna karşılık diğer taraftan da TEKEL direnişi sayesinde uzun yıllar sonra Türkiye işçi sınıfı “sınıf” olduğunu ve örgütlü mücadele edilirse kazanılacağını yeniden hatırlamaya başlamıştır. Öte yandan büyüklü küçüklü birçok işyerinde direnişler ve örgütlenme mücadelesi sürmektedir. Böylesine bir ortamda 1 Mayıs’ı içi boş kutlamalarla geçiştirmek yerine emekçilerin taleplerinin ve mücadelelerinin ortaklaştırıldığı bir gün haline getirmek gerekir.

Sözün özü: 1 Mayıs’ın hangi alanda ve hangi örgütlerin birlikteliğiyle yapılacağına fazla takılmadan, 1 Mayıs’ı işçi sınıfı mücadelesini ileriye taşıyacak bir basamak haline dönüştürmek gerekir. 2010 yılı 1 Mayıs’ı arkasına TEKEL direnişinin rüzgarını da alarak Türkiye’deki tüm emekçileri tehdit eden “işsizlik, güvencesizlik ve örgütsüzlüğe karşı” mücadelenin ortaklaştığı bir gün haline getirilmelidir. Bunun için de bugünden işyerlerinde, mahallelerde çalışmalara başlanmalı ve 1 Mayıs bugünden tüm emekçi kesimlerin gündemi haline gelmelidir. Zaten bu başarılırsa emekçilerin Taksim’e de başka alanlara da girmesini hiçbir güç engelleyemeyecektir (!)