Emekçi, Sanatçıyla Aldatılmaya “Evet” der mi?

Mehmet Altan, Star Gazetesindeki köşesinde “U2 ve Bono da “evet” diyor...” başlığını atmış. Aslında Mehmet Altan’ın bu başlığı referandum tartışmalarının nasıl yürütüldüğü konusunda oldukça aydınlatıcıdır.

U2, İrlanda kökenli bir rock grubudur. Bono da U2’nin gitaristi ve en çok tanınan vokalistidir. Ürettikleri müzikle dünyanın dört bir yanında hayranları vardır. Öte yandan Afrika halkının yaşadığı açlık ve AIDS başta olmak üzere insan hakları ve sosyal adalet konusunda pek çok sorun üzerine yürütülen mücadelelere verdikleri destekle de tanınır ve takdir görürler…

Ama tüm bu meziyetleri yanında Bono ve diğer U2 üyeleri Türkiye’de yaşamamıştır ve Türkiye’den de Türkiye halkının yaşadıklarından da bihaberdir. Örneğin, U2 üyelerine Yörsan işçilerini direnişini ya da TEKEL işçilerinin direnişini sorsak bilmezler. Muhtemelen eğitim, sağlık, altyapı hizmetleri Türkiye’de piyasalaşıyor, toplumun çok büyük kısmını oluşturan emekçiler bu hizmetlerden artık yararlanamıyor dersek, onlar için yine pek bir şey ifade etmez. Tersanelerde, madenlerde ölen işçilerden haberdar olduklarını da sanmıyorum U2 üyelerinin…

Sadece Türkiye’de değil, kendi ülkeleri İrlanda da benzer sorunlardan haberdar olduklarını sanmam U2’nin. Eğer öyle olsaydı, önce kendi memleketlerindeki emekçilerin sorunlarına sahip çıkar, dünyadaki sorunlara da anti-kapitalist bir çerçeveden bakarlardı. Ve o zaman, bizim Başbakanı ve ondan gelen görüşme önerisinin niyetini daha iyi değerlendirebilir ve Mehmet Altan gibilerce hiçbir bilgiye sahip olmadıkları referanduma malzeme edilmezlerdi.

AKP’nin çıkarlarına malzeme edilen sadece Türkiye’de yaşananlardan uzak olan U2 grubunun elemanları değildir. Türkiye’de iş cinayetlerini umursamayan Yörsan, Sinter Metal, TEKEL ve daha nice direnişin farkında olmayan ama onların ekmeklerinden ayırdıkları paralarla dinledikleri müzik, izledikleri film ya da maçlar sayesinde yat, kat sahibi olmuş sanatçılar, sporcular da vardır. Onlar da aynen U2 üyeleri gibi toplumsal sorunların temeli olan kapitalizmden bihaber oldukları için ve sadece kendi ceplerine girecek paranın hesabını yaparak sanattan ya da spordan elde ettikleri saygıyı AKP’ye malzeme olarak kullandırmakta ve referandumda “evet” oyu vereceklerini açıklamaktadır. Böylece her gün iş cinayetlerinin tehdidi altında, güvencesiz, karnını zor doyuracağı bir ücretle sabahtan akşama kadar çalışıp ekmeğini kazanmaya çalışan emekçilerin, içinde bulundukları tüm bu sömürü çarkını unutup, sevdikleri sanatçı ve sporcuların peşinde AKP’nin iktidarını perçinlemeleri istenmektedir.

Gerçekten merak ediyorum acaba TEKEL Direnişinde yer almış bir işçiler ya da madende, tersanede can vermiş emekçilerin yakınları ve her gün aynı akıbetin tehdidi altın çalışan işçiler İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Sezen Aksu ya da Hakan Şükür’den etkilenerek sandıktaki oylarını belirlerler mi? Bunu tespit etmek ve sorunun cevabını bulabilmek son derece güç elbette.

Çoğunluğu emekçilerden oluşan toplum kesimlerinin kendi çıkarlarına tamamen aykırı olacak bir yönde oy vermeleri için bir takım sanatçı ve sporcular kullanılarak aldatılmaya çalışılması, iki nokta üzerinde özellikle düşünülmesini gerektirmektedir. Bunlardan birincisi bu toplum kesimlerinin ve özellikle de emekçilerin böyle kolayca aldatılacak kadar sınıf bilincinden uzak, sınıfsal çıkarlarına yabancılaşmış olup olmadıklarıdır. İkincisi ise sanat ve spor alanında bir şekilde tanınmış ve toplumun bir kesiminde de olsa saygı duyulur hale gelmiş olanların bu saygınlığı, toplumun aldatılmasında kullandırmasının sonuçlarının neler olması gerektiğidir.

Emekçi kesimlerin önemli bir bölümünün içinde yer aldığı sınıfa karşı yabancılaşmış olduğu açıktır. Ancak sınıf bilincine sahip olan ve direnişlerle tepkisini ortaya koyan emekçilerin bu süreçte seslerini daha yüksek çıkartmaları ve kendilerini aldatmaya çalışanlara hak ettikleri dersi vermeleri gerekir.