Küba-ABD ilişkileri ve Küba Sporunun Ablukayla İmtihanı

Geçtiğimiz hafta Washington D.C.'de Küba Büyükelçiliği'nin, Küba ve ABD'nin Dışişleri Bakanlarının katılımıyla açılmasıyla, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin elçilik düzeyine taşınmış oldu. Aynı günlerde Toronto'da devam etmekte olan Pan Amerikan Oyunlarına 450'ye yakın sporcuyla katılarak, kalabalık delegasyonlardan birisini oluşturan Kübalı sporcular başarılı sonuçlar almaya devam ediyorlardı. Tarihi 1950'li yıllara uzanan ve diğer kıta içi/bölgesel Olimpiyat Oyunlarına kıyasla, katılımcı ülkelerin en çok ciddiye aldığı spor organizasyonu olan Pan-Amerikan Oyunlarının - örneğin Avrupa Oyunları bu yıl ilk kez düzenlendi ve ünlü atletler pek de rağbet etmediler-, tüm zamanlar madalya sıralamasında Küba, ABD'nin ardından ikinci sırada yer alıyor.

Küba devriminin hemen sonrasında, devrimci hükümetin Sovyetler Birliği'nden satın aldığı ham petrolü, ABD'li bir şirketin yönettiği bir rafineri işlemeyi reddetmiş ve bunun üzerine, bu şirket yeni hükümet tarafından kamulaştırılmış ve bu olay, yaklaşık olarak 55 yıldır süregelen ekonomik yaptırımların ilkinin gerekçesini oluşturmuştu. Küba bu yaptırımların etkilerini, Sovyetler Birliği ve blokun diğer ülkelerinin oluşturduğu COMECON - Kapitalist dünyadaki OECD'nin benzeri - çatısına girmek suretiyle bir nebze hafifletebiliyordu. Ancak ABD'nin uyguladığı ekonomik yaptırımların, politik alana da izdüşümü oldu. Ülke, Amerika kıtasının hem ekonomik hem de siyasi platformlarından yalıtıldı, Amerikan Devletler Örgütü'nden atıldı ve 21. Yüzyıla kadar kayda değer siyasi ve ekonomik ilişkileri, pek de uzun ömürlü olmayan sol hükümetlerin kurulduğu ülkelerle, bu hükümetlerin iktidarda kalabildiği kısa dönemlerde (Şili/Allende 1970-73, Peru/Velasco Alvarado-1968-75 vb.) geliştirebildi. İşte bu uzun yıllar boyunca Pan-Amerikan Oyunları, ülkenin uluslararası niteliği olan bir platformda var olabildiği sayılı fırsatlardan birisiydi. Kübalı sporcular da bu fırsatları her zaman iyi değerlendirdiler.

Bugün ablukanın siyasi niteliği oldukça zayıfladı. Hatta Küba'nın yeni yüzyılın ilk 15 yılında Latin Amerika ve Karayipler ülkeleri arasındaki işbirliğinin, ABD'den azade biçimde geliştirilmesi yönünde rol oynamasının ABD'yi, Küba politikasını değiştirmeye zorladığı yorumları sıklıkla yapılıyor. Ancak ablukanın ekonomik ayağı, Küba son yıllarda kayda değer büyüme rakamları yakalamış olsa da, halen ülke üzerinde etkisini gösteriyor. Ekonomik sorunların ülke sporu üzerindeki etkilerinden birkaç örnek verelim. Sovyetler Birliği ve diğer blok ülkelerinde kapitalizme geçilmesiyle, Küba dış ticaretinin yaklaşık olarak %85'lik bir dilimini yaptığı ortakları kaybetmiş ve ülkede "Barış zamanında Özel Dönem" olarak adlandırılan ekonomik buhran, 1990'lı yıllar boyunca etkili olmuştu. Bu dönemde ülkenin sosyal hayatında da önemli bir yeri olan gece maçları ( özellikle beyzbol) enerji sıkıntısı nedeniyle iptal edilmişti. Daha yakın dönemden bir örnekle, sporcuların zanaatlarını geliştirmelerinin önündeki engellere değinmiş olalım. Küba atletizminin son yıllardaki yıldızlarından, sırıkla atlamacı Yarisley Silva'nın antrenörü, sporcunun olimpiyat gümüşü ve dünya şampiyonası bronzundan sonra, bir de altın madalya alabilmesi için yeni bir sırığa ihtiyaç duyduklarını ve bu sırık yalnızca ABD'de satıldığından, ekonomik yaptırımlar nedeniyle satın alamadıklarını söylüyordu.

Spor karşılaşmaları ya da organizasyonlarına ayrılabilecek kaynakların sınırlılığı ve sporcuların gelişimleri için ihtiyaç duydukları malzemelerin edinilmesindeki engeller, ekonomik sorunların bir kısmını oluşturuyor. Bu ekonomik sorunların sonuçlarından birisi ise, bazı sporcuların kendi ülkelerinde kazanabileceklerinden daha yüksek meblağlar karşılında profesyonel sözleşmeler imzalamak üzere, ABD ve diğer ülkelere iltica etmeleri. (Zaman zaman bu iltica edişler, bazıları mafyatik yöntemler de kullanan menajerler vd. aracılar tarafından organize edildiği için, geçmişte Fidel Castro tarafından "yetenek hırsızlığı" olarak tanımlanmıştı) Bu sporcuların sayısı fazla değil, Pan Amerikan Oyunları için Toronto'da bulunan kafileden, birkaç kürekçi ve beyzbolcu, Kuzey Amerika'da bir kulübe transfer olmak ümidiyle takım kampını terk ettiler. Yine geçtiğimiz hafta içerisinde, daha dramatik bir ayrılık hikayesi CONCACAF Gold Cup (Kuzey ve Orta Amerika Futbol Şampiyonası ) için Küba milli takımının kampında bulunan 4 oyuncunun iltica etmesi oldu. ABD'de düzenlenen ve bugün oynanacak finalde Meksika ile Jamaika'yı karşı karşıya getirecek turnuvanın başlangıcında 3 Kübalı futbolcunun kampı terk etmesi, takımın ilk maçlarda kötü sonuçlar almasına neden oldu. Buna rağmen takım, son grup maçında Guatemala'yı mağlup etmeyi başararak, çeyrek finale yükselmeyi başardı. Takımın 10 numarası Ariel Martinez, kazandıkları maçtan sonra sahada gözyaşları içerisinde görüldü ve maçın ardından o da kampı terk etti. Çeyrek finalde ABD'ye karşılaşan ve farklı mağlup olan takım, ABD teknik direktörü Jürgen Klinsmann'ın halden anlayan bir üslupla dile getirdiği övgülere mazhar oldu.

Küba bir süredir sporcuların yurtdışında profesyonel sözleşmeler imzalamasına, ülkenin spor yönetimine bir pay ayrılması karşılığında izin veriyor, diğer ülkelerde de görülen bonservis bedelinin bir benzeri. Ülkenin, sporcunun yetişmesi için ayırdığı kaynaklar düşünüldüğünde, son derece doğal bir koşul. Bazı sporcular bu koşula uyarak, yasal yollardan transfer olurken, bazıları ise bu durumun pazarlık güçlerini zayıflatacağından endişe ederek, eski usul iltica yoluna başvuruyorlar. Küba ve ABD arasındaki ilişkilerin şu anda bulunduğu noktadan daha ileriye gitmesi, Küba açısından ablukayı oluşturan yasaların ve düzenlemelerin kaldırılmasına bağlı. Böyle bir gelişmeyi yıllardır bekleyen ABD'li şirketler arasında, Beyzbol Ligi (MLB) kulüpleri başı çekiyor. Eğer ABD'de faaliyet yürüten şirketler ve diğer iktisadi teşebbüslerin, Küba ile iş yapmalarına izin çıkarsa, Rio Grande'nin kuzeyinden, bir beyzbolcu yatağı olan sosyalist adanın sporcularına hücum gerçekleşebilir. Kuzey Amerikalı beyzbol kulüplerinin, Küba'nın transfer kurallarına saygı gösterecekleri ise meçhul.

Uzun sözün kısası, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulması ve ekonomik yaptırımların azalması ihtimalinin belirmesi, Küba sporu açısından hem olumlu hem de olumsuz gelişmeleri beraberinde getirebilir. Sosyalist ekonomiye ilişkin diğer başlıklarda olduğu gibi.