Çözüm odaklı umut

21 Mayıs’ta TOBAV İzmir Şubesi salonlarında, bir daha ve yine TÜSAK konuşuldu. Şimdi nerelerde, kimlerle ve neler yapıldığı bilinmeyen TÜSAK şeysi TBMM’ye gelirse ya da geldiğinde, ana muhalefet partisinin vereceği mücadele, sanat cephesinin düşüncelerinden haberdar olmasına da bağlıydı. Mecliste grubu bulunan öteki partilerin, konuya dair ne düşündüğüne gelince, en azından tarafımızdan bilinmiyor.

Hakkını teslim edelim ki CHP, sanat emekçileriyle buluşarak, Ankara ve İstanbul toplantıları düzenleyerek, konuya dair düşünce beyan ederek, sanat cephesinden yana tavır göstermektedir. CHP İzmir Bilim Kültür Platformu ile TOBAV İzmir’in ortaklaşa düzenlediği toplantıya, sanat emekçileri, örgüt temsilcileri yanında Mustafa Moroğlu, Musa Çam, Tolga Çandar ve Mustafa Balbay da katıldı. Doğrusu, milletvekillerinin bu dağdağalı günlerde, TÜSAK’a dair bilgileri ve tepkileri, şaşırttı ve sevindirdi. Şimdi burada bir nefes alalım ve fotoğrafa uzaktan bakalım.

“Bir daha ve yine TÜSAK konuşuldu” tümcesi, öylesine kurulmuş değildir. Züccaciye dükkanına dalmış fil misali, hayatın her alanına bodoslamadan giren ve şimdilik kırıp dökmekten, ölüm haberlerini gündelik hale getirmekten başka bir şey yapmayan, bunu bir haslet sanan, tahrik eden ve hedef gösteren iktidar ve başı, ilginç taktiklere sahip. Asla öğrenmemek ve asla unutmamak, taktiğin ilk ayağını oluşturuyor. İkincisi ise, ders almayı, nasiplenmeyi, çıkarımda bulunmayı aklına bile getirmeden, sürekli yinelemek, sabahtan akşama kadar aynı teranelerle konuşarak bunaltmak, kısaca muhatabını, ya provoke ederek “hedeften uzaklaşma” ya da “bıkma ve mücadeleden vazgeçme” noktasına süpürmektir. Osmanlı’da oyun mu ararsın? Bu coğrafya, öğretilmiş ve kemikleşmiş cehaletin eşsiz kıyım örneklerine, bu denli tanık olmamıştı.

Bir de bunun üstüne, muhatabında mevzuya dair bilgi, düşünce ve öneriden çok, hamasiyet ve sloganla yetinme hastalığını da koyarsanız, değmeyin “Fil Hamdi”lerin keyfine! Tuhaf ve acınası, bir garip işbirliğidir.

Hep bize vuruyorsun, suç yalnız bizde mi diye soracaklar çıkacaktır. Bu işbirliğinin, mürit psikolojisi boyutunu, Kemal Okuyan 23 Mayıs Cuma günlü “Erdoğan’ın kitlesi” başlıklı yazısında pek güzel anlatmıştı. Bize söz bırakmamıştır, okumayanlar soL Portal’ı açıp okuyabilir.

Kelamı TÜSAK’a bağlayacak olursak diyelim ki “Vazgeçtik tasarıdan, siz ne istiyorsanız onu yapacağız” deyiverseler, ne olur? Önemli sorudur, düşünelim derim. Bu konuda elbette hazırlıklar, somut öneriler vardır, unutmuyor, yıllara mal olmuş emeklere haksızlık yapmıyoruz. Fikir zaptiyeleri telaşa kapılmasın ve hemen bıçak bilemeye kalkışmasın. Bizim de yıllarımız, bu uğurda geçmiştir ve hayli fatura ödenmiştir.

O zaman soruyu şöyle düzenleyelim, var olan yasalardan, dayatılan taslaktan, verilen mücadelenin belgelerinden ve de alternatif önerilerden tek satır okumadan, bilgi üretmeden, böyle bir soruya nasıl yanıt verilir?” Hedeften uzaklaşmanın, kendi derdine düşmenin, bıkmanın ve zaten teyelle bağlı olduğumuz mücadeleden vazgeçmenin başat nedeni, sakın bu olmasın? Bu soru, elbette yalnızca TÜSAK’la ilgili değildir, hayatın her alanına rahatlıkla tahvil edilebilir.

Toplantının ayrıntılarına önümüzdeki hafta gireceğiz. Bizim işaret etmeye çalıştığımız, çözüm odaklı umuttur. Bilgi üreterek, üretilmiş bilgileri paylaşarak, örgütlenerek, haydi yineleyelim, rol çalma kurnazlığına sapmadan, rol alma cesaretiyle davranarak mücadele etme gerekliliğidir. Ötesi, kendi sosyetemizde mutlu yaşamaktan ve fakat hayatın soruları karşısında apışıp kalmaktan, nazenin kırılganlıktan ve vıdı vıdıdan başka işe yaramamaktadır.

İşini ve hayatı, işini iyi yapmadan ve hayatın içinde işine yakışır biçimde durmadan, savunamazsın, hayatı mücadelene çağırıp ortak kılamazsın. Üzgünüm, bunu bilmeden yapılan efelenmeler de, hiçbir halta yaramamaktadır.