Gençlikten korkmak

Delikanlı önce uzun bir direğe tırmanır. Sonra halatı ayak bileklerine bağlar. Gözlerinde korkudan eser olmamalıdır. Aşağıdakiler, başta yakınları, onu yüreklendirmektedir. Kollarını açar ve kendini boşluğa bırakır. Halat öyle ayarlanmıştır ki, alnı toprağa değecekken havada tutar ve delikanlının paramparça olmasını engeller. Koşuştururlar, halatı çözerler, boynuna çiçekten bir kolye takarlar ya da başına bir taç. Alkışlar, haykırışlar arasında, delikanlı gururla başını kaldırır, direğe bakar. Bu öykü, günümüzün çılgın eğlencelerinden “bungee jumping” oyununu değil, belki ona esin kaynaklığı yapmış bir sınavı anlatmaktadır ve adresi bir kabile meydanıdır. Delikanlı sınavı başarmıştır, o artık çocukluk ve gençlik denen belayı atlatan, yetişkinler dünyasına kabul edilerek herkese “oh!” dedirten bir kabile üyesidir. Korksaydı, vaz geçseydi, kabilenin dışında kalacaktı. Bir başka kabiledeki genç içinse, durum biraz da zorludur. Yiyeceksiz, susuz ve silahsız olarak uğurlandığı karanlık, koyu ve binbir tehlike barındıran ormanda, bir başına günler geçirecektir. Açlığa, bataklıklara, tuzaklara ve hangisi nereden çıkacağı belli olmayan yabani hayvanlara direnmek zorundadır. Eğer ölmeden, aklını yitirmeden, gün sayısını ihlal etmeden dönerse, yine kolyeler, taçlar, armağanlar ve sonuç: yetişkinler dünyasına kabul edilmek. Bu sınavlar, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişse de, temel amaç bellidir, gençlik belasını savuşturup, bireyi yetişkinler arasına bir an önce alıp, toplumsal huzuru korumak. Bir kahramanlık yapmadığı sürece “adsız” kalmak bile vardır, bakınız Dede Korkut masalları.

Günümüzde böylesine vahşi yöntemler yok, ama belki bu öykülere rahmet okutturacak beklenti ve uygulamalar var. Yasalara uymak, sınavları başarmak, iş bulmak, askere gitmek, sünnet olmak, evlenip baş göz olmak, geleneklere göreneklere riayet, dinin koşullarına uymak, milliyet ya da etnik köken değerlerini gözetmek, siyasi oluşumun kendine özgü racon ve silsilesini gözetmek ve daha bir çok koşul içinde yaşadıkları toplumsal kesime, sınıfa, kültüre göre değişkenlik gösterse de, aynı mantık ve uygulamalarla gençlere dayatılmaktadır. İşine geldiği zaman “Koca adam oldun!”, işine gelmediği zaman “Dur, daha yaşın ne başın ne?” ikiyüzlülüğünden, diplomasızlığa işsizliğe mahkum etmeye, kendi yolunu çizmeyi engellemeye, hayata ve dünyaya dair düşüncelerini ve eylemlerini acımasızca yargılayıp cezalandırmaya, kısaca sistemin sayısız ilkelliğiyle boğuşarak, bireysel ve toplumsal konum yakalamak, bir genç için kuşkusuz kolay değildir.

Kimliksiz, kişiliksiz, ruhsuz bir gençliktir sistemin istediği. Çünkü bilir ki, her genç, kendinden öncekilerin ölümünü işaret eder. Bu ölüm salt fiziksel bir ölüm değildir, düzenin eskimişliğini ve kokuşmuşluğunu döker saçar, değiştirilmesi gerektiğini işaret eder. Gençlik, nereye evrileceği bir süreç ve koşul sorunu olsa da, her zaman devrimci bir potansiyelin tanımıdır. Ne istediğini bilmese ya da tanımlayamasa bile, ne istemediğini çok iyi bilir. Gezi bunu bir daha ortaya dökmüş, sistemin, ondan nemalananların ya da sistem karşıtlarının olanca ezberini bozmuştur. Öfke ve saldırganlıklar bir yana, şaşkın ve mahcup gençlik hayranlığı ve övgüleri, bunun itirafıdır ve umalım ki bir işe yarar.

Hayatın her alanında, gençliğe karşı önyargı, korku, itibarsızlaştırma ve yok sayma kıyasıya sürmektedir. Sanattan spora, her türlü iş ve uğraş alanında, gençlerin önüne büyük setler çekilmiştir. Mucize eseri bu engelleri aşanlar hariç, gencin önünde başarmak ve var olmak koşulu bellidir: bana benzeyeceksin, benden icazet alacaksın, sonsuz biat duygusuyla boyun eğeceksin. Yoksa, bırak kendini tanımlamayı, yaşaman bile mucizedir.

İşin daha elim ve vahimi, direnilecek ve değişmesi için güç birliği yapılacak bir sistem dururken, gençliğin provokasyonlara kurban gidip, birbirine düşmesi, düşürülmesidir. Hayatın her alanındaki “ağalık sistemi”, gençliğin enerjisini, sinerjisini ve potansiyelini sömürerek, hiçleştirerek, tüketerek, sözüm ona karşı oldukları sistemin, bilerek ya da bilmeyerek suç ortaklığına soyunmuştur. Gençlik bir turnusoldür ve herkesin bu gerçeklik karşısında, kendini sınamasında ve tartmasında sonsuz yarar bulunmaktadır.