Türkiye edebiyatı ve Fransa

Hakkı Başgüney'in “Türkiye edebiyatı ve Fransa” başlıklı yazısı 21 Nisan 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Timur Muhiddin’le Paris’te Türk yazarlarının yaşadıkları yerleri anlattığı bir şehir turu esnasında tanışmıştık. Türk edebiyatının Fransa’da tanınmasını ve daha önce yayınlanmamış birçok eserin Fransızcaya çevrilmesini sağlayan Muhiddin, Jön Türklerin liderlerinden Ahmed Rıza’nın yaşadığı evden, Nâzım Hikmet’in kaldığı otele Abidin Dino’nun atölyesine kadar, bize Paris’te Türkiyeli yazarların izini sürdürmüştü. Özellikle Quartier Latin dolaylarında öğrenci evlerinde ve ucuz otellerde yaşamayı tercih eden Türkiyeli yazarlardan Cahit Sıtkı Tarancı, Attilâ İlhan, Yahya Kemal, Ferit Edgü, Demir Özlü, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi isimler de bu gezi esnasında konuşulmuştu. Bu gezi boyunca, Türkiyeli yazarların Fransa’yla ve kültürüyle kurdukları güçlü bağa da şahit olmuş, Türkiye düşün dünyası üzerindeki Fransa etkisi üzerine de bir kez daha düşünme fırsatı bulmuştum. Muhiddin’in Halil Gökhan ile beraber hazırladığı 2000 yılında Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ve Türk edebiyatında Paris’i anlatan yazarların eserlerini bir araya getirdiği derlemesi de, eski bir eser olsa da önemli bir eser olarak anılmayı hakediyor.

Bildiğiniz gibi, 19. yüzyıldan itibaren pek çok Türkiyeli yazar hayatlarının bir döneminde başta eğitim ve siyasi sürgün olmak üzere Fransa’da çeşitli gerekçelerle bulunurken, Türkiye edebiyatı ve genel olarak da Türkiye düşün dünyası ile Fransa arasında önemli bir bağ kurulmasını sağladılar. Aydınlanma kültürü, modernleşme arzuları, farklı politik fikirler ve Fransa’daki yaşam biçimi de bu yazarlar üzerinden Türkiye’de geniş kesimlere ulaştı.

Fransa’da uzun yıllar yaşayan pek çok Türkiyeli yazarın yanı sıra, büyük ressam Abidin Dino ve eşi Güzin Dino da Fransa’da yaşadıkları uzun yıllar boyunca bu yazarlar ve entelektüeller grubunun bir nevi toparlayıcısı, ortak paydası oldular, pek çok yazarın, sanatçının bir araya gelmesine önayak oldular. Paris’e geldiğinde Nazım da Dino’ların atölyesine çok yakın bir otelde kalmayı yeğliyordu. Bu otele bugün hâlâ Nâzım’ın burada kaldığına dair bir plaka konabilmiş değil, bu konuda da Muhiddin’in girişimlerde bulunduğunu ama sonuç alamadığını da söylemiş olalım. Öte yandan Fransız Komünist Partisi yayınlarının, l’Humanité gazetesinin Türkiyeli sanatçıların tanınmasında, Nâzım Hikmet ve Yılmaz Güney başta olmak üzere bir rol oynadığını da söyleyebiliriz.

Muhiddin’in Türk Edebiyatında Paris kitabında benim en çok ilgimi çeken örneklerden biri, Zenciler Birbirine Benzemez kitabından bir bölüm alınan Attilâ İlhan’ın gözlemleri olmuştu. Fransa’da hakim olan düşünsel ve politik atmosferi Türkiyeli bir genç yazarın gözlerinden izlemek çok öğretici oluyor. Demir Özlü’nün Paris’i anlatırken İstanbul’un sokaklarını anlatırcasına rahat bir üslup kullandığı ve bohem, varoluşçu bir yaşamın izlerini taşıyan öyküleri de çok ilgi çekiciydi. Ferit Edgü’nün anıları, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın mektupları ve onlarca yazarın çok değerli Paris anlatıları ve gözlemleri okunduğunda, Türkiye entelektüel hayatının kodlarına dair de birçok veriye ulaşmak mümkün. Fransa’da Türkiyeli edebiyaçıların yaşamları, oradan etkilenme biçimleri ve bu etkiyi Türkiye’ye taşımaları bu yazının sınırlarını aşar.

Türk edebiyatında Fransa etkisi taklitçilik, özentilik, aşırı etkilenme gibi bir bağlamda da değerlendiriliyor olsa da bu çerçeveye hapsetmek bu kültürel etkiyi, Fransız düşüncesinden etkilenen ama Türkiye’de özgün, yerli ve çelişkili gözükse de evrensel bir kültürel mirası inşa etmeye çalışan birçok yazara haksızlık olacaktır.