Hükümet geri adım attı

17 Aralık’tan sonra hükümetin Başbakan Erdoğan önderliğinde yavuz hırsız misali geri adım atmayan bir profil çizmeye çalıştı. Başta Emniyet olmak üzere devlet kurumlarının hemen hepsinde arka arkaya gelen görev değişiklikleri, yargıya müdahaleler, HSYK düzenlemesi, Suriye’de oynanan son kozlar bu politikanın farklı boyutlarını oluşturdu. “Paralel devlet”e savaş açan hükümet, zaten bir süredir mücadele ettiği “Gezi lobisini”, parti içerisindeki hainleri, finans baronlarını ve Batılı devletleri topyekun karşısına almıştı. Bir bakıma, AKP yedi düvele karşı durmaya çalışıyordu.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın biten siyasi kariyeri açısından başka bir çaresi bulunmuyordu. Yerel seçimler yaklaşırken, bir yandan yine mağduru oynayacak diğer yandan muktedir görüntüsünden geri basmayacaktı.

Ama hükümet tüm bu hengamenin arasında 11 yıldır en kararlı göründüğü bir başlıkta geri adım attı. Cumhuriyet tarihinin en özelleştirmeci hükümeti, Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri ile bağlı maden sahalarının özelleştirme ihalelerini seçim sonrasına erteledi.

Dün Resmi Gazete’de yayınlanan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) erteleme kararı Kemerköy ve Yeniköy termik santralleri için yapılacak ihalenin birkaç gün öncesinde alındı.

Buna göre, bu iki santral için teklif verme süresi 10 Nisan’a ve Yatağan termik santrali için ise 30 Nisan’a uzatıldı.

Son günlerin moda deyimiyle ertelemede, zamanlama manidar.

Erteleme kararı, enerji ve maden işçilerinin işyerini 24 saat terk etmeme eylemini yaptıkları günün akşamında alındı. Tes-İş ve T. Maden-İş’in Yatağan Şubelerinin çağrısıyla gerçekleştirilen bu eylem bir kararlılık gösterisiydi. İhalelere karşı 23 Ocak’ta işçiler, aileleriyle birlikte Ankara yollarına düşecek ve bir halk yürüyüşü düzenleyeceklerdi.

Bugüne kadar Yatağan işçisi, özelleştirmeye karşı sayısız eylem gerçekleştirdi. 16 Eylül’de direniş çadırını kurdu. Yine Eylül ayında seslerini duyurmak için Sodra Dağı’na çıktılar. Muğla ve Milas’ta yaptıkları yürüyüşlerde polisin çok sert müdahalesiyle karşılaştılar, buna rağmen AKP binalarına ulaşarak mesajlarını vermeyi başardılar. Muğla’da 50 bin imza topladılar. Ekim ayında Ankara’ya 200 işçi ile temsili bir yürüyüş düzenlediler. Aralık’ta dönüşümlü açlık grevine başladılar. 29 Aralık’ta on binlerce emekçinin katıldığı Milas Mitingi’nde bir kez daha özelleştirme ihalelerinin iptalini istediler.

Özelleştirmeye karşı, son yıllarda bir benzerine tanık olunmayan, kitlesel ve etkili bir mücadele ördüler, taleplerini toplumsallaştırdılar.

Bu düzenin tam bir soygun düzeni olduğunu ve kabinenin bir çeteye dönüştüğünü 17 Aralık’tan çok önce Yatağan işçisi eylemlerinde haykırıyordu. Enerji ve maden işçilerinin bu onurlu mücadelesi, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının başlamasından sonra daha büyük bir değer kazandı. Sadece kir üreten bu düzeni, asıl kimin değiştirebileceğini gösterdiler. Bakan çocukları rüşvet alırken, sermayeye özelleştirmelerle sayısız kere rüşvet veren hükümetin hesabını tam anlamıyla bozdular.

Daha birkaç hafta önce Enerji Bakanı Taner Yıldız, soruşturma dosyasında yer alan termik santraller ve Bilal Erdoğan’ın da ortak olduğu şirket ile ilgili iddiaları, bu termik santral ihalelerinin Ocak ve Şubat’ta yapılacağını söyleyerek yanıtlıyordu. Son derece açık Yatağan işçisinin kararlılığından, Ankara’da gerçekleştirilecek ve yeni bir toplumsal harekete dönüşebilecek özelleştirme karşıtı eylemlerden ürktüler.

Hükümete geri adım attıran işçiler, gücünü konsolide etmeyi umduğu seçimden sonra hükümetin özelleştirmelerde ısrarcı olacağını biliyorlar. Şimdi kazandıkları zaferden sonra “erteleme yetmez iptal istiyoruz” diyorlar.

Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!