İnadına hemen buradan, yani bize bir süreliğine unutun dediklerinden başlamalıyız. Bu nedenle tarikatlar hemen kapatılmalı. Bu nedenle “Hemen Devletleştirme”...

‘Unutun’ dediklerinden başlamak

Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istemenin neresi kötüydü? “Canım ne var” diyorlardı, yıllar sonra AB'nin Türkiye için tam üyelik sürecini başlatmasıyla uyum yasaları gündeme gelecek, hukukun üstünlüğü sağlanacak, temel hak ve özgürlükler ile insan hakları gelişecek, işçi hakları ilerleyecek, sendikal özgürlükler genişleyecekti. Bu, AKP iktidarına denk gelmişse gelmişti işte. Vesayet rejimiyle hesaplaşmanın İslamcı bir hükümet eliyle yapılması bir şans bile sayılabilirdi.

Ancak tek başına demokrasi vaatli AB’cilik, solu kuşatmaya yetmezdi. İdeolojik olarak güçlendirilmesi, işçi sınıfıyla bezenmesi gerekirdi. “Emeğin Avrupası” bu ihtiyacı karşıladı. Böylece AB’ciliğe sol sos eklenmiş oldu.

Hikâyenin sonunu biliyoruz. Tam üyelik sürecinden ileri işçi hakları umanlar, İş Kanunu değişikliğinde AB sosyal normlarına göre hazırlanmış esnek çalışma maddeleriyle karşılaştılar. 12 Eylül imzalı anti-demokratik sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev mevzuatının değişeceği beklentisinden ise geriye, sendikacıların AB'den aldıkları yüklü fonlar kaldı. Müzakere süreci sözüm ona Kürt sorununun çözümünü kolaylaştıracaktı ama şimdi çözüm masasının bir tarafı cezaevinde tutsak, diğer tarafı bu rüzgârla yelkenini şişirmeyi başararak hâlâ iktidarda. AB demokrasisinin engin hoşgörüsüne uygun şekilde tarikatlar sivil toplum örgütü sıfatına kavuştu, her sokağa bir kuran kursu açıldı, örgün eğitim imam hatipleştirildi. Laikliğin tabutuna son çiviler, “AB’ye giriyoruz” diye bağıra bağıra işte böyle çakıldı.

AKP iktidarının güçlenmesinde AB’cilik nasıl etkili olmuşsa, özelleştirmecilik de öyledir. Özelleştirmeler, salt iktisadi süreçler olarak ilerlemedi. Toplumsal ve siyasal dönüşümleri içerdi, sermaye sınıfını güçlendirdi, emeğin örgütlü gücünü çözdü, toplumun direncini zayıflattı.

Eş zamanlıdır. Tıpkı AB’cilik gibi, özelleştirmecilik de solu kuşatarak ilerletildi. Dünya değişmişti, küreselleşme olgusu reddedilemezdi. Sınırlar bu kadar silikleşmiş, ticaret bu kadar entegre olmuşken devletçilikte ısrar geri kafalılıktı. İçeride ürettiklerin şak diye dışarıdan, hem de daha ucuza gelebiliyordu artık. Ayrıca özelleştirmeyle kamu işletmelerindeki “bankamatik memurlarından” da kurtulmuş olunacaktı. Ayıptı, sol çalışılmadan para kazanılan arpalıklara mı sahip çıkacaktı? Ayrıca kamu işletmeleri olsa bile kapitalist devlet kapitalist devletti. Devletin aradan çıkıp, her şeyin özel sektöre geçmesi, emek ile sermaye arasındaki çelişkinin üzerindeki perdeyi de kaldırmaya yarar, böylece “sınıfa karşı sınıf” olurdu. “Emeğin Avrupası” nasıl AB’ciliğin sol sosu olduysa, “sınıfa karşı sınıf” da özelleştirmelere soldan gelen utangaç onay oldu.

“Devlet çorap satmakla mı uğraşacak canım” diye başlayan, “bu kurumlar da pek bir verimsiz ama…” diye devam eden, en kârlılara sıra geldiğinde ise “devletin kasasına para girecek” diye anlatılan bu hikâye, tüm kamu kuruluşlarının elden çıkarılması, bir kısmının kapanması, kalanın da yerli-yabancı sermayenin eline geçmesiyle sonlandı.

Bugüne kadar yapılan özelleştirmelerin ulaştığı bedel 70,6 milyar dolar. Bunun 62 milyar doları AKP döneminde gerçekleşmiş. Pek çoğu yok pahasına, birkaç yıllık kârı karşılığında satılmış. Listenin tamamı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın kurumsal sayfasında duruyor. Satış vesikası olarak!

Şimdi bu kuruluşların üretim ve hizmet faaliyetleri bir avuç patronun cebini dolduruyor. Hem de ne doldurma. Halk ise bunun bedelini ödüyor. En çok da hayat pahalılığı olarak.

AKP’nin yirmi yıla yaklaşan iktidarı emperyalizmden, laiklik karşıtlığından ve sermaye sınıfından güç aldı. İşte bu nedenle AB’cilik özelleştirmelerden, gericilik emek düşmanlığından ayrı ele alınamaz. İşte bu yüzden AKP’ye karşı mücadele anti-emperyalizm, laiklik ve sermaye karşıtlığının herhangi biri dışarda bırakılarak verilemez. Hikâyemiz henüz eski değil, iktidarda hâlâ AKP var ve bize söylenen şu: “Unut gitsin”

İnadına hemen buradan, yani bize bir süreliğine unutun dediklerinden başlamalıyız. Bu nedenle tarikatlar hemen kapatılmalı. Bu nedenle “Hemen Devletleştirme”. Bu nedenle sermaye sınıfının tüm imtiyazları elinden alınmalı.