Kusura bakmayın küfeyle taşıdığımız yumurtaları kıracağız. Bu ücretleri normalleştirenler, bu ücretlerle emekçi halkın yaşamayı kabul edeceğine inananlar yanılıyorlar. 

Sırtımızdaki küfeler

Asgari ücret net 8506 TL olarak açıklandı.

Hayat pahalılığının sürekli arttığı, bir litre sütün 30 liralara dayandığı bir dönemde yapılan zam işçiyi açlığa terk etmek anlamına geliyor. 

Ülkedeki eşitsizlikler sürekli artıyor, zenginlik tekleşiyor ve devamlı patronlara akıyor. Emekçi halk enflasyon karşısında ezilirken, açıklanan ücretler emekçilerin gereksinimlerini karşılamaya dahi yetmiyor.

En baştan söylemek gerekiyor. Asgari ücret işçilerin gereksinimleri üzerinden değil, patronların kârları üzerinden tartışılıyor. Böyle bir tartışmanın kaybedeni her zaman emekçiler oluyor. Tartışılması ve sorgulanması gereken işçinin emeğine el koyarak oluşturulan patronların kasaları olmalıdır.

Üstelik açıklanan ücretin belli bir oranı hazineden ve fonlardan karşılanıyor. Vergi muafiyetlerinden tutun, işsizlik sigortası fonundan patronlara akıtılan teşviklere kadar hep patronlar kazanıyor. 

Henüz tartışmaların öncesinde başlamışlardı. “İşçilerimize rahatlatacak asgari ücret yapılması gerekiyor” diye. Bir yandan işçi sınıfının bu ücretlerle nasıl yaşadığına şaşıran patronlar, diğer yandan ikiyüzlüce kasalarını doldurmaya devam ediyorlar.

Market, manav, faturalar, kiralar sürekli artıyor. Herkes borçlanarak yaşıyor. Kredi kartı ve banka kredileriyle çeviriyorlar yaşamlarını. Tüm bu varlıkları, elektriği, doğalgazı, gıda malzemelerini var eden milyonlarca emekçi açlıkla karşı karşıya kalıyor. 

Birileri lüks içerisinde yaşarken, birileri ekmek bulmaya çalışıyor. Birileri hiç çalışmadan emeği sömürürken, birileri geçinmek için çoluk çocuk çalışmak zorunda kalıyor.

Reel ücretler asgari ücret seviyesinin altında kalıyor. Kayıt dışı çalışan işçi sayısı sürekli artıyor.

İş cinayetleri, uzun saatler çalışma, hakkı verilmeyen fazla mesailer, iş baskısı ve daha fazlası çalışma yaşamını emekçiler için çekilmez bir hale dönüştürüyor.

Her gün okul çağında çocuklar çalışma yaşamının bir parçası haline geliyor. Çocuklar patronların ceplerini doldurmak için çalışıyor, sömürülüyor, ölüyorlar.

Hepsi patronlar için! 

Ama böyle gitmez.

Barınma, beslenme, eğitim, sağlık bunlar temel insan haklarıdır. İhtiyaç işçilerin insanca yaşayabileceği, geçinebileceği koşulların yaratılmasıdır. İşçiler bugün bu temel haklarından mahrum durumdalar. Bu değişmelidir. 

Sermaye sınıfı ahlâksızdır. Çünkü ülkenin büyük kesimleri evine ekmek götürmekle, iş bulmakla uğraşırken bunlar bolluk içinde yüzüyorlar. 

Asgari ücret öncesi yapılan tartışmalar, açıklamalar, basına yansıyan ve yansımayan sonuçlar, patronların karar verdiği bir oyundur. Evet patronların beğenmediği bir ücret çıkmıyor masadan. 

Aslında asgari ücret masada da bağlanmıyor. Patronlar söylüyor, devlet de açıklıyor.

Haliyle Erdoğan'ın son anda masadan kalkan Türk-İş başkanı Ergün Atalay'ın ardından "sırtımızda yumurta küfesi var, herkesin her söylediğiyle adım atacak halimiz yok. Bakanımızla, işveren sendikamızla oturur karar veririz" demesi bundandır. 

O küfe emekçilerin sırtında taşınmaktadır. Erdoğan ve patronların değil. İşçiye sopa göstermek, 8506 TL'yi büyük bir ücretmiş gibi anlatmak büyük bir ahlaksızlıktır.

Bu ahlaksızlığın, çirkinliğin hesabını işçiye açlığı layık görenler verecek. 

Kusura bakmayın küfeyle taşıdığımız yumurtaları kıracağız. Bu ücretleri normalleştirenler, bu ücretlerle emekçi halkın yaşamayı kabul edeceğine inananlar yanılıyorlar. 

Dün akşam iş çıkışında emekçi halkla buluşup, bu ücretleri kabul etmeyeceklerini haykıran komünistleri, emekçileri karşılarında bulacaklar. Asıl işçilerin sırtına kambur olmuş bu patronlar ve onların siyasi temsilcilerini sırtımızdan attığımızda onlardan kurtulacağız.