Örgütlenip, mevzimizi kuracağız, yerinden yurdundan edilmiş milyonlarca insan için, bilimi, aydınlanmayı, laikliği, sanatı, sporu, eşit yurttaşlığı, insanı savunacağız. Şimdilik...

Savunmadayız. Şimdilik…

Afganistan’da Taliban sözcüsü, “Bizim kadınlarımız Müslümandır, onlar da şeriat hükmünde yaşamaktan memnun olacaklardır” demiş.

Diğer yanda Ankara’da BBC Türkçe’den Fundanur Öztürk'e konuşan Afgan kadınlar tek tek anlatıyor gerçeği ve diyorlar ki: “Tarih tekrar ediyor. Hiç kimse Taliban'ın bu kez daha barışçıl olacağına ve kadınlara zulmetmeyeceğine inanmasın”.1

Sahi Taliban gericiliğinin Afganistan halkına huzur, özgürlük, zenginlik getireceğine inanan var mı? 

BBC Türkçe’deki hikayeler kan dondurucu. Ferzane, seçim idare ofisinde memur olarak çalışırken işyerini basan Taliban tarafından 9 kurşunun izini taşıyor bedeninde ve ruhunda.
Şefika, çocuklarını zor kurtarmış yobazların elinden, şimdi Ankara’da 13 yaşındaki oğlunun kuaförde günlük 15 liralık yevmiyesiyle geçiniyorlar. Hekim Zahra’nın da hikayesi benzer, hem kendisinin hem de diş hekimliği okuyan kızının meslekleri yüzünden hedef alındığını, canlarını zor kurtardıklarını anlatıyor.

Bu aydın kadınların hikayelerinde, şiddet, taciz, tecavüz, katliam, barbarlık tanıklıkları var. Peki bu anlatılanlara inanmayan var mı?

Sadece Afgan kadın göçmenlere de değil, kendi ülkelerinde yaşama olanakları kalmadığından onurlarını, umutlarını, geleceklerini çoktan yitirmiş milyonlarca Suriyeli’nin, Afrika ülkelerinden buralara sürüklenmiş binlerce insanın, hayatta kalabilmek dışında başkaca dertlerinin olmadığına inanmayan var mı?

Yok mu? 

Öyleyse, Taliban denen karanlığın meşru bir siyasi özne gibi tanımlanmasına, o karanlığı ülkelerin üzerine serenlerin hesap vermeden sıyrılıp çekilmesine, kadınlar, çocuklar üzerinden yürütülen ikiyüzlülüğe izin vermeyeceğiz.

Ayrıca, insanların sınırdan geçen kafa sayısına indirgenmesine, her türden ırkçı söylemin “milli” çıkar bahanesiyle ortaya saçılmasına da izin vermeyeceğiz.

Ankara Altındağ’da Suriyeli’lere karşı hortlatılmış zorbalığın karşısında dikilmeyi becereceğiz.

Ferzane’nin Zahra’nın mesleklerini, onurla, insanca, karşılığını alarak yapabilmelerinin koşulları için direneceğiz. Şefika’nın 13 yaşındaki oğlunu, çocuk emeği sömürüsü düzeninden çekip çıkarmak için mücadele edeceğiz.

Örgütlenip, mevzimizi kuracağız, yerinden yurdundan edilmiş milyonlarca insan için, önce kendi ülkemizde, kentimizde, işyerimizde, mahallemizde, gerekiyorsa evimizde savunmaya geçeceğiz. Bilimi, aydınlanmayı, laikliği, sanatı, sporu, eşit yurttaşlığı, insanı savunacağız.

Şimdilik...

Geçen gün yine bir BBC Türkçe röportajında Afgan Said Muhammed soruyor: “...Hiç bir gün hayatı yaşamadım. Bilmiyorum nerede yaşayayım?..

Belki bugün savunmadayız, henüz sadece inatla koruyoruz aydınlığı. Ama eşitlik ve özgürlük için kolları sıvayacağımız zaman da gelecek, o zaman vereceğiz Said Muhammed’in cevabını.