'Peki ne oldu şimdi Covid-19’u iş kazası-meslek hastalığından saymayan SGK genelgesine? İşine gelince salgın işyerinden kaynaklı değil, gelmeyince aşı zorunlu çünkü virüs işyerinde de yayılabilir!'

İşçilere aşıda ikiyüzlülük

Salgında bir buçuk yılı geride bıraktık. Berbat bir düzende yaşadığımızı bir kez daha iliklerimize kadar hissettik bu süre zarfında. Üstüne yaşadığımız iki sel felaketi ile orman yangınlarını da eklediğimizde aslında berbat nitelemesinin yetersiz kaldığını söyleyebiliriz. Hangi sıfatın yakışacağını okurun takdirine bırakalım.

Net olan şey devletin toplumsal ihtiyaçlara göre organize olmaktan tümüyle çıktığıdır. Bunun yaşamdaki karşılığı herkesin kendi başının çaresine bakması oluyor. Yangında evini kendin söndürecek, selde evine dolan balçığı sen çıkaracaksın. Üstelik bu AKP’nin beceriksizliğinden değil, bir iktidar partisi olarak temsil ettiği sınıfın tercihlerinden kaynaklanıyor. Sermaye sınıfı kendisi için doğrudan ya da dolaylı maliyet kalemi olan her şeyden önce kurtulmak, sonra bu kalemlerin her birini birer kâr kapısı haline getirmek istiyor. Bunu önemli ölçüde başarmış durumdadır. Bu nedenle bu düzende emekçi halk için bir gelecek yok diyoruz.

Pandemide de tam olarak böyledir. AKP’nin salgınla mücadele pratiğinin tümünde patronların öncelikleri yer alıyor. Bir tarafta şirketler için açılan kredi muslukları, muafiyetler, teşvikler, diğer tarafta işsiz ve gelirsiz kalan yurttaşlara yine yurttaşlardan para toplamak için duyurulan IBAN numaraları var. Devletin kaynakları patronlara açılacak, milyonlarca emekçi, emekli, işsiz bir şekilde ve kendi başına ayakta kalmaya çalışacak. Önceliğin özeti budur.

Gerisi slogandan ibaret. #SağlıkçılarıAlkışlıyoruz, #Bizbizeyeteriz, #EvdekalTürkiye… Hepsinin arkasından işçi sınıfı için esneklik, işsizlik, gelir kaybı ve virüs riski altında çalışma geldi. Bu açıdan AKP’nin salgın yönetiminde başarısız olduğunu kimse söyleyemez. Başarı da sınıfsaldır.

Virüse yakalanırsan sorumluluk sende

Erdoğan’ın daha ilk günden patronlara küresel ölçekte aksayan üretim ve tedarik zincirinde yeni fırsatlar yaratacaklarını vaat ettiğini hatırlayın. Kocaeli Valiliği’nin çok tartışılan “iş bırakmayı yasaklayan” gece yarısı genelgesi tümüyle bu vaadin yerine getirilmesine yönelikti. Gebze’de bir fabrikada işçilerin artan vakalar karşısında yasanın kendilerine tanıdığı “çalışmaktan kaçınma hakkını” kullanmalarını izleyen saatlerdeydi ve o kadar kör gözüne parmaktı ki Vali, gelen tepkiler üzerine genelgedeki “iş bırakma” ifadesinin sevhen yazıldığını açıklamak zorunda kalmıştı. Sonrasında SGK’nın Covid-19’un iş kazası ve meslek hastalığından sayılmayacağına dair genelgesi geldi. Ayrı ayrı uğraşmak yerine sorunu kökten halletmek istediler.

Meselenin özü virüse yakalan işçinin patronu sorumlu tutamaması, herhangi bir hak, tazminat talep edememesidir.

Şimdi de aşı tartışması

İşyerlerindeki aşı tartışması da tam olarak bu çerçevede yapılıyor. Yeni genelge Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan geldi ve aşı yaptırmak istemeyen işçiler için haftada iki kez test zorunluluğu getirildi. Genelgede şöyle yazıyor: “Aşı olmayan işçilere, kesin Covid-19 tanısı konması durumunun iş ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından olası sonuçları ayrıca bildirilecektir”. Çalışma Bakanlığı, "aşı olmayan işçi hastalanırsa patron işten atabilir" demeye getiriyor.

Önce altını çizelim. Aşı olmak bir toplumsal sorumluluk. Herkes aşı olmalı. İşyerinde ise bu çok daha önemli. İşçinin aşı olması mesai arkadaşıyla da dayanışma anlamına geliyor. İşçiler aşı olmalılar. Ama yürütülen tartışma bu değil.

Bu gerçek patronların ikiyüzlülüğünü ortaya koymamıza engel olmamalı. Peki ne oldu şimdi Covid-19’u iş kazası-meslek hastalığından saymayan SGK genelgesine? İşine gelince salgın işyerinden kaynaklı değil, gelmeyince aşı zorunlu çünkü virüs işyerinde de yayılabilir! Çalışma Bakanlığı genelgesi virüsün işyerinde yayılma riski olduğunu kabul ediyor, buna karşı aşılama öneriyor, istemeyen işçiye de test zorunluluğu getiriyor. İşyerinde yayılma riski taşıyan bir hastalık iş kazası ve meslek hastalığı kapsamındadır. Nokta.

Aşı kartını kap mitinge gel

Dün açıklanan sayılara göre 24 bin yeni vaka, 262 ölüm var. Bu rakamlar aşılama oranın artmasının hayati önem taşıdığını anlatıyor. Hiçbir açıdan güven vermeyen ve her şeyiyle bilime düşman bir hükümetin aşı konusunda da toplumun aklını dağıttığı ortada.

O halde hem aklımızı hem gücümüzü toplayalım. Bu berbat düzenden kurtulana kadar bizi hayatta tutacak tek şeyin örgütlülük ve dayanışma olduğunu hatırlayalım. Pazar günü İstanbul Kartal Meydanı’ndaki “Şimdi Sosyalizm Zamanı” mitinginde buluşalım.