Asgari ücret yüzde 29’un biraz üzerinde artışla 5500 liraya yükseldi. Peki bu artış, milyonlarca emekçi için ne anlama geldi, bu nasıl bir asgari ücret oldu? Gelin yanıtı birlikte arayalım…

Bu nasıl bir asgari ücret?

Ölümüne asgari ücret

Ankara’yı sel bastı. Bu son yirmi günde ikinci kez oluyor. 5 yurttaş yaşamını yitirdi.  Onlardan biri Busenaz isimli 21 yaşında genç bir kadın. Olayın detayını üst katında oturan komşudan öğrendik. Şöyle anlatıyor:

“Takip ediyordum. Her zaman oluyor ya bu yağmur yağdığında ama bu kadar seviyeye çıkmamıştı”

Hep olurmuş böyle, genellikle kapıdan içeriye sızdırırmış yağmur.

“Buna razıydım. Öyle düşünürken bir gümbürtü, salondan çerçeveyi söküp indirdi”

Busenaz’ın evinin içine tamamen dolan su, üst kattaki komşusunun salonuna, oradan da mutfağa gelmiş. Komşu, küçük kızıyla panik içinde mutfak camından dışarıya atlamayı becermiş. Busenaz ise alt katta tavana kadar dolan suyun içinde hapsolmuş.

Daha fazlasını ertesi gün basın mensuplarına konuşan Ankara Valisi Vasip Şahin’den öğrendik:

“Daire eksi 1'de olduğu için oraya tamamen sular dolmuş. Orada hayatını kaybetti vatandaşımız. Mevcut eksi 1'in üzerindeki kota kadar, yani üst katın yarısına kadar su çıkmış.”

Peki ne alakası var bu “felaketin” asgari ücretle?

Besunaz’ın yaşamını yitirdiği ev, Ankara’nın bir emekçi mahallesinde. Bu satırları yazarken emlak sitelerinin birinden mahalledeki kiralık evleri şöyle bir taradım ve 3500’den başlayıp 7000 liraya kadar yükselen rakamlarla karşılaştım.

Asgari ücretin 5500 lira olarak belirlenmesi, Busenaz’ınki gibi pek çok emekçi ailesine “siz eksi 1 kodlu evlerde oturacaksınız” demektir. Yağmur yağdığında suyun kapıdan içeriye sızdığı, biraz fazla yağdığında içeriye dolduğu, yağışın mevsim normallerinin üstünde olduğunda ise işinizin şansa bile kalmadığı evlerde…

Ölümüne asgari ücret! Kâğıda kaleme, hesaba kitaba, enflasyon rakamlarına ihtiyaç yok. Yalın sonuç bundan ibaret.

Seçim takvimine göre asgari ücret

Ortaya çıkan rakama bakıldığında, asgari ücrete Temmuz zammının siyasetteki tüm diğer başlıklarda olduğu gibi “seçim takvimine” göre belirlendiği anlaşılıyor.

Aslında Erdoğan’ın son kabine toplantısına kadar tüm demeçleri, Temmuz ayında toplu sözleşme gereği yapılması zorunlu memur maaş artışları ile emekli aylıklarındaki artışlara ve ek göstergedeki düzenlemeye işaret ediyor, tüm bunları yılsonunda yapılacak asgari ücret düzenlemesiyle birlikte bir paket olarak değerlendiriyordu.

Belli ki Erdoğan Temmuz’un biri yaklaşırken karar değiştirmek zorunda kaldı.

Durdurulamayan pahalılık karşısında süratle eriyen ücretler gerek patronlar gerekse AKP için asgari ücrete bir “ara dokunuşu” zorunlu kıldı. Bu dokunuşun kurtaracağını kimse düşünmüyor fakat AKP, “tüm olanaklarımızı seferber ediyoruz” demeyi sürdürebilmek istiyor.

Sonuç itibariyle asgari ücret, seçime kadar treni sallamak zorunda olduğunun farkında olan AKP için emekçilerin ihtiyaçlarına göre değil seçim takvimine göre belirlendi. Temmuz dokunuşu sonrası Aralık-Ocak gibi baz etkisiyle oluşacak enflasyonda olası bir gerileme ve yine aynı aylarda eldeki tüm barutların atıldığı asgari ücrette kapsamlı bir düzenlemenin eşlik etmesi… Erdoğan’ın aklında böyle bir plan olduğu sır olmasa gerek. Tabi Aralık ayına kadar bu ücretle hayat nasıl devam eder, esas mesele bu.

Patronların keyfine göre asgari ücret

Erdoğan, daha fazlasını yapamazdı çünkü çizgiyi kendisi değil patronlar çiziyor. Ve o patronlar bir asgari ücret tartışmasında daha neredeyse tümüyle görünmez olmayı başardılar.

Çok az ama öz konuştular.

“Çalışanlarımızın refahını koruyan” ancak “dengeli” olan bir artış yapılmalı dediler. Yani artış değil “dokunuş” istediler.

İşçilik maliyetlerinin düşük düzeyini güvenceye almak için “ilave teşvikler” istediler. Farklı biçimlerde ve koşullarda asgari ücret başına aldıkları sekiz ayrı teşvik kalemine, 2016 yılından buyana kesintisiz süren ancak sene başında kaldırılan 100 liralık asgari ücret teşvikini yeniden eklettiler.

Çizgi aşılırsa “istihdamın korunamayacağını” söyleyip, bir yandan seçim öncesi popülizm yapma riskine karşı AKP’ye parmak sallamış, öte taraftan fazlasını istemeye kalkacak işçilere sopa göstermiş oldular.

Kısacası asgari ücrete zammını yine patronlar belirlediler.

Sendikal sefalete göre asgari ücret

Asgari ücret tespit komisyonunda işçileri Türk-İş temsil ediyor.

Bakmayın böyle yazdığıma, “ediyor” lafın gelişidir. O masada kimsenin işçileri temsil ettiği falan yok.

Öyle olduğu ileri sürülen konfederasyon başkanı, tespit komisyonunda kurumunun araştırma merkezi tarafından iki gün önce açıklanan açlık sınırının bile altındaki rakama olur verdi. Yetmedi, 5500 liraya “idare edilebilecek ücret” dedi.

Demek ki asgari ücretin düzeyini, bir de sendikal sefaletin derecesi belirlemektedir.

İşte böyle bir ara zamlı yeni asgari ücretimiz oldu.

Bir de Erdoğan’ın asgari ücreti açıkladıktan sonra Türk-İş başkanına eğilip kısık sesle “gırtlağımızı sıkmazlar değil mi?” sorusu var.

Siyasetçinin ettiği laf temsil ettiği sınıfın sözü, korkusu o sınıfın korkusudur. Erdoğan temsil ettiği sınıfın korkusunu iyi bilecek kadar tecrübeli bir siyasetçidir.