Artık yurt dışına çıkmış ve burada alın teriyle yaşam mücadelesine katılan insanlara yeni bir dille sesleneceğiz. Onlara mücadelenin yeni başladığını hatırlatacağız.

Avrupa’ya göç edenler yurdunu sevmeyen vatan hainleri midir?

Sosyal medya, herkesin her şeyi söylediği bir kumpanya halini aldı. Özellikle Twitter’da artan takipçi sayısıyla, mantıklı söz yazabilme becerisi ters orantılı ilerliyor gibi görünüyor. Gazetedeki yazılarım şu anki mevcut çalışma alanım gereği ‘göç’ olgusu üzerine yoğunlaşıyor. İnsanların aklına ilk geleni öylece boşluğa bırakıverdiği bu iletişim çılgınlığının adını ‘aptallıklar kumpanyası’ olarak koyabiliriz. Gençlerden yurt dışına göç meselesine dair dikkat çekici sorular alıyorum.

Geçim derdinden, siyasi nedenlerden ve eğitim gibi kaygılardan ötürü Türkiye’nin gençleri Avrupa’ya gitme eğilimi taşıyor. En azından bizim bulunduğumuz konumdan bu böyle görünüyor. Öyleyse bunu bir gerçeklik olarak ele almalı, mevcut gerçekliğe göre söylem ve politika üretmek zorundayız. Doğrudan mesaj kutuma gelen ileti ‘hocam, arkadaşlarım yurt dışına gitmek istiyor; onlara siz ülkenizi sevmiyor ve bu ülke için mücadele etmek istemiyorsunuz demek istemiyorum’ diyor ve benim bu konudaki görüşümü soruyor.1

Medya genellikle hayal satar. Medya profesyonelleri para kazanabilmek için toplumsal gerçekliği hiç göstermeden gençlere bir Avrupa cenneti satmaya çalışıyor.2 Kimse bu cennet küresel salgın döneminde ne alemdedir diye sormuyor. Salgın öncesinde de Avrupa’nın gerçekten bir cennet olduğunu asla iddia etmiyorum. Koronavirüs döneminde özellikle yeni göç edenlerin sorunlarının katmerleştiğini ifade etmeye çalışıyorum.

Kârdan Önce İnsan Hareketi (People Before Profit) Dublin Milletvekili Bríd Smith, İrlanda’daki genç işsizliğin %60’a dayandığını açıkladı. Bir hafta önce ise grevdeki Debenhams işçileri hakları için direndikleri iş yerlerinde gece yarısı bir polis baskınıyla aniden gözaltına alındı. Direniş kırılırken, iflas eden bir alışveriş zincirinin işçileri yerlerde sürükleniyordu. Salgın döneminde Dublin sokaklarına yeni portatif çadırlar kurdu evsizler. Yeni bir yaşam umuduyla gelen ve salgın sonrasında kapanan iş yerlerine hayallerini gömen onlarca genç var. Restoran, bar ve otellerin kapalı olması bu güzide cenneti biraz daha cehenneme çevirmiş gibi görünüyor. Gerçekler böyleyken yine de insanların hayallerine gem vuracak halimiz yok. Yurt dışında yaşayan ve eli kalem tutan insanların tüm bu gerçeklikten taviz vermeden yaşananları aktarması gerekiyor. 

Öte taraftan boş laf üreten sosyal medya megalomanlarını kesinlikle dikkate almamak gerekiyor. ‘Ülkemi terk etmiyorum, en birinci yurtsever benim’ gibi bir sığlıkla bizim asla işimiz olamaz. Bu kişiler ‘enleri’ yaşamaya bu derece heveslilerse kendilerine şahsen bir ‘Oscar heykelciği’ yaptırarak ve boşlukları kendilerinin doldurmalarını rica ederek, onları ödüllendirebiliriz. Üniversiteyi, yüksek lisansı ve hatta doktorayı bitirmiş olmasına rağmen ailesinin maddi imkânlarıyla yaşamak zorunda olan gençlerin sayısı hiç de az değil. Bu gençlerin sorunlarını görmezden geldiğiniz her gün siz o ‘en büyük kahraman’ olabilirsiniz. Gençlerin artık sahte kahramanlıklara karnı tok! Yoksul ailesine yük olmaktansa yaşamdan hem de o en verimli çağlarında vazgeçenlere kocaman bir özür borçlusunuz. Yurt dışına giden ama geçmişe bir sünger çekmeyen, ülkesiyle bağını koparmadan mücadeleye atılanlar karşısında ödenmesi mümkün olmayan borçlara giriyorsunuz. Evet, gençler yeni bir iş, yeni bir gelecek arayışındalarsa sadece ama sadece kendi bencilliklerinden dolayı değil. Külhanbeyliği yapan kadın ve erkekleri zerre ciddiye almayın. Bir ülkeyi sevmek ya da yurtsever olmak sosyal medyada vasat şovlar yapmaktan daha öte erdemli duygulardır. Artık yurt dışına çıkmış ve burada alın teriyle yaşam mücadelesine katılan insanlara yeni bir dille sesleneceğiz. Onlara görevlerimizin burada son bulmadığını, tersine mücadelenin yeni başladığını hatırlatacağız. Yurt dışında kalanların daha yoğun hissettiği bir duygudur, insan en yakınında yoldaşlarını ve anadilinde konuşan insanları duymak ister. Bazen bir araya gelmek ve Türkiye’nin geleceği hakkında kafa yormak bile bu insanların bıktırıcı yorgunluklarını üzerinden atmasını sağlar. Genç arkadaşlarım kimse sizi işsizlikten, siyasi nedenlerden ya da eğitim gereksinimlerinizden ötürü girdiğiniz arayıştan dolayı suçlayamaz. Erdemsiz yollar dışındaki her yol, alın teriyle döşenmiş her taş Türkiye’nin geleceği için faydalıdır. Gittiğiniz ülkelerde edindiğiniz dil ve becerilerle yıllar sonra ülkeye gelip doğrudan katkı sunabilirsiniz. Bu süre zarfında da mücadeleden kopmak asla bir seçenek olamaz. Yeni yoldaşlar tanıyacak, ülkemize dair yeni umutlarla birbirimize omuz vereceğiz. 

Memleketin sırtını sağlama almış ‘enlerine’ kulak asmayın. Bu ‘en büyük devrimciler’ bırakın baktıkları dev aynasında kendilerini afili birer kurtarıcı olarak görmeye devam etsinler. Gelin birlikte farklı bir dille konuşalım ve en iyi düzeni inşa edebilmek için ortak mücadele edelim. Çünkü, gerçek yurtseverlik binlerce kilometreye rağmen ülkemiz için yeni hayaller kurmayı gerektirir.   

  • 1. Genç arkadaşıma Sol gazetesindeki ‘Yurtdışına göç etmek gerçek bir kurtuluş mu? Efsaneler, mitler ve gerçekler’ başlıklı yazımı yeniden hatırlatıyorum (Y.N).
  • 2. Bu hayalleri, bazen gerçekleri de araya serpiştirerek daha rahat satabilirsiniz. Zaten araya sıkıştırdığınız gerçeğin bu küçük parçaları izleyiciler tarafından çoğunlukla dikkate alınmaz. +90 Youtube kanalı bu konuda oldukça mahir. Meslek lisesi mezunu birisi olarak geçtiğimiz günlerde bunu konu edinen bir hikâye yayınlamışlardı. Patronların ve işçilerin barış içerisinde mutlu mesut yaşadığı bir hikâye. Çalışmalarımdan fırsat kalırsa yayınlanan bu büyük yalanı da ele almayı planlıyorum. Bazen gerçekten çok sinir bozucu olabiliyorlar. Ticari kaygılara boğulmuş, propaganda müptelası bir medya nerede duracağını asla bilmiyor (Y.N).